MERHABALAR AKREP DOSTLARI
- duyguhan06
- Mesajlar: 4
- Yaş: 52
- Kayıt: Cum 22 Ara, 03:24
MERHABALAR AKREP DOSTLARI
[font=Comic Sans MS] [/font]
TESADÜFEN YOLUM GEÇTİ BURDAN. UĞRAYIP BİR BAKAYIM DEDİM. AMA HAYAT TESADÜFLERLE DOLU DEĞİL Mİ? BENDEN OLAN BENİ ANLAYAN İNSANLARIN ARASINDA OLABİLMEK EMİNİM ÇOK ZEVKLİ OLACAKTIR.
ARANIZA KATILDIĞIM İÇİN MUTLUYUM. ARANIZA ALDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM :P
TESADÜFEN YOLUM GEÇTİ BURDAN. UĞRAYIP BİR BAKAYIM DEDİM. AMA HAYAT TESADÜFLERLE DOLU DEĞİL Mİ? BENDEN OLAN BENİ ANLAYAN İNSANLARIN ARASINDA OLABİLMEK EMİNİM ÇOK ZEVKLİ OLACAKTIR.
ARANIZA KATILDIĞIM İÇİN MUTLUYUM. ARANIZA ALDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM :P
BİZİ YAŞAMIN AĞIR YÜKÜNDEN VE ISTIRABINDAN KURTARAN TEK SÖZCÜK SEVGİDİR...
SEVGİ SONSUZ BİR BAĞIŞLAMA OYUNUDUR....
SEVGİ SONSUZ BİR BAĞIŞLAMA OYUNUDUR....
Hoşgeldin...
Burda sevgi bol da şu "bağışlama" oyununu benim de öğrenmem lazım.
Bir de beni uyaran olmamıştı, ben uyarayım, ilk günlerde biraz bağımlılık yapabilir, işten güçten alıkoyabilir; derinlere dalmaktan hasta olabilirsin...
Burda sevgi bol da şu "bağışlama" oyununu benim de öğrenmem lazım.
Bir de beni uyaran olmamıştı, ben uyarayım, ilk günlerde biraz bağımlılık yapabilir, işten güçten alıkoyabilir; derinlere dalmaktan hasta olabilirsin...
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!
- masal perisi
- *GriAkrep*
- Mesajlar: 314
- Yaş: 38
- Kayıt: Sal 15 Ağu, 14:33
- duyguhan06
- Mesajlar: 4
- Yaş: 52
- Kayıt: Cum 22 Ara, 03:24
- duyguhan06
- Mesajlar: 4
- Yaş: 52
- Kayıt: Cum 22 Ara, 03:24
- duyguhan06
- Mesajlar: 4
- Yaş: 52
- Kayıt: Cum 22 Ara, 03:24
TESADÜFLİĞİN MUHASEBESİ
Kâinatta çok hassas bir mizan, son derece mükemmel bir intizam, parçalar ve bütünler arasında öyle harikulade bir ahenk mevcuttur ki, tesadüfün varlığı asla söz konusu değildir.
Tesadüf nedir? Bu öyle bir hadisedir ki, önceden hesabı yapılmadan, üzerinde düşünülmeden, hiç bir faktöre istinad ettirilmeksizin bir nizam, bir program ve bir kanuna bağlı olmadan meydana gelir.
Kâinata nazarımızı çevirip, eşya ve hadiseler üzerinde dikkatlice durup, tefekkür ve teemmülde bulunduğumuz zaman müşahade ve tesbit edeceğimiz, vaziyet, nizam, intizam, mizan ve ahenktir. Hatta bu durum kâinatı öylesine lebâlep doldurmuş, eşya ve hadiseler arasında öylesine sağlam bir irtibat meydana getirmiştir ki, ortada tesadüfün girebileceği bir boşluk kalmamıştır. O kadar ki, kâinatın yaradılışında tesadüfîliğin, bir ihtimal olarak bile zihinlerden geçmesi mümkün değildir.
İlimler âlemine girdiğimiz zaman, herhangi bir ilmin tesadüfî hadiseleri incelediğini veya tesadüflere bağlandığını göremezsiniz. Bütün ilimler, bilhassa müsbet ilimler, kanunlardan meydana gelmiştir. O kanunlar ki, cereyan eden hadiselerdeki nizamın, intizamın, birer plan ve programın kalıplaşmış şekillerinden ibarettir. Herhangi bir ilimdeki bir kanunla tesadüfilik tamamen birbirine zıt iki mefhumdur. Mesela, bir an yerçekimi kanununun ortadan kalktığını, tesadüfiliğin bu konuda hâkim olduğunu düşününüz. Acaba elinizden bıraktığınız bir cismin yere düşüp düşmeyeceği hakkında kesin bir şey söyleyebilir misiniz? Su 100 C derecede kaynar, 0 C derecede ise donar. Bu bir fizik kanunudur. Bir an böyle bir şeyin olmadığını, bu konuda da tesadüfiliğin hâkim olduğunu kabul edelim. Ne yapardınız? Tencereye koyduğunuz su bazen ateşi görür görmez kaynamaya başlasa, bazen de saatlerce ateşte kaldığı halde kaynamayarak donsa, bırakın ilimleri veya içtimaî hayatın düzenini bir tarafa, sadece mutfaklarda nizam ve intizamın temin edilebileceğini iddia edebilir miydiniz? Elbette ki hayır! Bunlar gibi( bir çok kanunları gözden geçirdiğimiz zaman göreceğiz ki, kanunların bir araya gelmesinden hasıl olan ilimlerde tesadüfiliğin geçerliliğini kabul etmek kat’iyyen mümkün değildir.
Kâinattaki kanunların son derece hassas ve umumî oluşu, eşya ve mevcudat arasında harika bir nizam ve şiddetli bir alaka bulunuşu ilimlerin gelişmesine ön ayak olmuş, pek çok keşif ve icadların yapılmasına sebep ve vesile ‘teşkil etmiştir. İlimler kâinatın derinliklerine dalarak, adeta birer casus gibi, eşya ve varlıklar arasındaki harikulade intizam ve nizamın inceliklerini ve mahlukâtın esrarını araştırma ve kucak kucak malumat getirmek suretiyle, insanlığa hizmet etmişlerdir.
Araştırmacıların mevcudatta görülen mükemmeliyet ve intizamdan faydalanarak yapmış oldukları keşiflere pek çok misal gösterilebilir. Elementlerin periyodik sistemlerindeki nizam ve mizandan faydalanılarak laboratuvarlarda yeni elementlerin keşfedilmesi buna bir misal olarak verilebileceği gibi, küçük gezegenlerin keşfinde müşahede edilen son derece harika mükemmellik de bu meselede göz kamaştırıcı bir misaldir.
1772 yılında gezegenlerin güneşe ortalama uzaklıkları üzerine enteresan bir kanun bulunmuştu. Kanunu bulup ortaya çıkaranların isimlerine izafeten buna Titius ya da Bode Kanunu adı verildi . Bu kanuna göre gezegenler,
a = 0,4 + O,3.2n AB n = -sonsuz,0,1,2,3..(1)
belirttiği uzaklıklarda sıralanmış. Burada Merkür için n= -sonsuz, Venüs için n = 0, dünya için n=1, Mars için n = 2.
Mars’tan sonra Jüpiter geldiği halde, bu gezegen için n = 3 değil, ancak n= 4 uygun gelmektedir. Öyleyse aralıkta ya boşluk ya da bilinmeyen bir gezegenin varlığı söz konusudur. Boşluğun olması kanuna zıttır, onun doğruluğu ve geçerliliğine halel getirebilir. Halbuki arkadan gelen Satürn gezegeni için n = 5 ve daha sonra keşfedilen Uranüs için n=6 ile hesaplanan ‘a” değerinin gerçeğe uygun çıkması, kanunun doğruluğunu tasdik etmektedir. Öyleyse n = 3 değerine tekabül eden 2,8 AB uzaklığında bir gezegen beklenmelidir.
Bu sırada İtalya’da Piazzi adında bir astronom yıldız katalogu hazırlarken, gözlemleri sırasında 8 den (2) yeni bir cisme rastladılar.
Bu cismin yıldız olmasına imkân yoktu, çünkü hareket ediyordu. Gerçekten o, bir süre sonra güneşe kavuştu ve görünmez oldu. Piazzi’nin bulduğu cismin yörüngesi hesaplandı. Başka bir astronom onu hesaplanan bu yörünge üzerinde gözledi. Böylece cismin yeni bir gezegen olduğu ortaya çıkmış oldu. Bu gezegene Ceres adı verilerek, güneşe uzaklığının tam tamına 2,8 AB olduğu hesaplandı. Daha sonra başka bir astronom ikinci bir gezegeni aynı yörüngede gözledi. Buna da Palas adı verildi. Bu gezegen de diğeri gibi küçük (Çapı 480 km), uzaklığı da 2,8 AB dir. Bundan sonra Juno ve Vesta isimlerindeki gezegenlerin bulunmasıyla bir gezegen avı başladı. Daha 1915’de sayılarının 813’ü bulduğu bu gezegenlerin bugün sayısı 5000’in üzerine çıkmış olup, çoğu küçük cisimlerdir. Enteresan olanda, Mars ile Jüpiter arasına serpilen bu küçük gezegenlerin güneşe uzaklıklarının 2,8 AB civarında olmasıdır.
Görüldüğü gibi herhangi bir boşluk, plansızlık, programsızlık ve karışıklık söz konusu değildir. Tam aksine her tarafta ölçü, her yerde ahenk ve müthiş bir hesap göze çarpmaktadır.
Yapmış olduğumuz şu küçük inceleme dahi, kâinatta tesadüf diye bir mefhumun mevcut olmadığını adeta haykırırcasına ilân etmekte, bizi herşeyi ilim ve programla ayarlayan bir Yaratıcıyı tanımağa sevketmektedir.
_____________________
(1) a: Gezegen - Güneş uzaklığı
AB: Astronomik Birim olup, 1 AB:
149,5 milyon km.dir.
(2) m: Yıldızların bir nevi parlaklık ölçeği olup Türkçede ‘Kadir’ olarak söylenir.
tekrar aramıza hoşgeldin
Kâinatta çok hassas bir mizan, son derece mükemmel bir intizam, parçalar ve bütünler arasında öyle harikulade bir ahenk mevcuttur ki, tesadüfün varlığı asla söz konusu değildir.
Tesadüf nedir? Bu öyle bir hadisedir ki, önceden hesabı yapılmadan, üzerinde düşünülmeden, hiç bir faktöre istinad ettirilmeksizin bir nizam, bir program ve bir kanuna bağlı olmadan meydana gelir.
Kâinata nazarımızı çevirip, eşya ve hadiseler üzerinde dikkatlice durup, tefekkür ve teemmülde bulunduğumuz zaman müşahade ve tesbit edeceğimiz, vaziyet, nizam, intizam, mizan ve ahenktir. Hatta bu durum kâinatı öylesine lebâlep doldurmuş, eşya ve hadiseler arasında öylesine sağlam bir irtibat meydana getirmiştir ki, ortada tesadüfün girebileceği bir boşluk kalmamıştır. O kadar ki, kâinatın yaradılışında tesadüfîliğin, bir ihtimal olarak bile zihinlerden geçmesi mümkün değildir.
İlimler âlemine girdiğimiz zaman, herhangi bir ilmin tesadüfî hadiseleri incelediğini veya tesadüflere bağlandığını göremezsiniz. Bütün ilimler, bilhassa müsbet ilimler, kanunlardan meydana gelmiştir. O kanunlar ki, cereyan eden hadiselerdeki nizamın, intizamın, birer plan ve programın kalıplaşmış şekillerinden ibarettir. Herhangi bir ilimdeki bir kanunla tesadüfilik tamamen birbirine zıt iki mefhumdur. Mesela, bir an yerçekimi kanununun ortadan kalktığını, tesadüfiliğin bu konuda hâkim olduğunu düşününüz. Acaba elinizden bıraktığınız bir cismin yere düşüp düşmeyeceği hakkında kesin bir şey söyleyebilir misiniz? Su 100 C derecede kaynar, 0 C derecede ise donar. Bu bir fizik kanunudur. Bir an böyle bir şeyin olmadığını, bu konuda da tesadüfiliğin hâkim olduğunu kabul edelim. Ne yapardınız? Tencereye koyduğunuz su bazen ateşi görür görmez kaynamaya başlasa, bazen de saatlerce ateşte kaldığı halde kaynamayarak donsa, bırakın ilimleri veya içtimaî hayatın düzenini bir tarafa, sadece mutfaklarda nizam ve intizamın temin edilebileceğini iddia edebilir miydiniz? Elbette ki hayır! Bunlar gibi( bir çok kanunları gözden geçirdiğimiz zaman göreceğiz ki, kanunların bir araya gelmesinden hasıl olan ilimlerde tesadüfiliğin geçerliliğini kabul etmek kat’iyyen mümkün değildir.
Kâinattaki kanunların son derece hassas ve umumî oluşu, eşya ve mevcudat arasında harika bir nizam ve şiddetli bir alaka bulunuşu ilimlerin gelişmesine ön ayak olmuş, pek çok keşif ve icadların yapılmasına sebep ve vesile ‘teşkil etmiştir. İlimler kâinatın derinliklerine dalarak, adeta birer casus gibi, eşya ve varlıklar arasındaki harikulade intizam ve nizamın inceliklerini ve mahlukâtın esrarını araştırma ve kucak kucak malumat getirmek suretiyle, insanlığa hizmet etmişlerdir.
Araştırmacıların mevcudatta görülen mükemmeliyet ve intizamdan faydalanarak yapmış oldukları keşiflere pek çok misal gösterilebilir. Elementlerin periyodik sistemlerindeki nizam ve mizandan faydalanılarak laboratuvarlarda yeni elementlerin keşfedilmesi buna bir misal olarak verilebileceği gibi, küçük gezegenlerin keşfinde müşahede edilen son derece harika mükemmellik de bu meselede göz kamaştırıcı bir misaldir.
1772 yılında gezegenlerin güneşe ortalama uzaklıkları üzerine enteresan bir kanun bulunmuştu. Kanunu bulup ortaya çıkaranların isimlerine izafeten buna Titius ya da Bode Kanunu adı verildi . Bu kanuna göre gezegenler,
a = 0,4 + O,3.2n AB n = -sonsuz,0,1,2,3..(1)
belirttiği uzaklıklarda sıralanmış. Burada Merkür için n= -sonsuz, Venüs için n = 0, dünya için n=1, Mars için n = 2.
Mars’tan sonra Jüpiter geldiği halde, bu gezegen için n = 3 değil, ancak n= 4 uygun gelmektedir. Öyleyse aralıkta ya boşluk ya da bilinmeyen bir gezegenin varlığı söz konusudur. Boşluğun olması kanuna zıttır, onun doğruluğu ve geçerliliğine halel getirebilir. Halbuki arkadan gelen Satürn gezegeni için n = 5 ve daha sonra keşfedilen Uranüs için n=6 ile hesaplanan ‘a” değerinin gerçeğe uygun çıkması, kanunun doğruluğunu tasdik etmektedir. Öyleyse n = 3 değerine tekabül eden 2,8 AB uzaklığında bir gezegen beklenmelidir.
Bu sırada İtalya’da Piazzi adında bir astronom yıldız katalogu hazırlarken, gözlemleri sırasında 8 den (2) yeni bir cisme rastladılar.
Bu cismin yıldız olmasına imkân yoktu, çünkü hareket ediyordu. Gerçekten o, bir süre sonra güneşe kavuştu ve görünmez oldu. Piazzi’nin bulduğu cismin yörüngesi hesaplandı. Başka bir astronom onu hesaplanan bu yörünge üzerinde gözledi. Böylece cismin yeni bir gezegen olduğu ortaya çıkmış oldu. Bu gezegene Ceres adı verilerek, güneşe uzaklığının tam tamına 2,8 AB olduğu hesaplandı. Daha sonra başka bir astronom ikinci bir gezegeni aynı yörüngede gözledi. Buna da Palas adı verildi. Bu gezegen de diğeri gibi küçük (Çapı 480 km), uzaklığı da 2,8 AB dir. Bundan sonra Juno ve Vesta isimlerindeki gezegenlerin bulunmasıyla bir gezegen avı başladı. Daha 1915’de sayılarının 813’ü bulduğu bu gezegenlerin bugün sayısı 5000’in üzerine çıkmış olup, çoğu küçük cisimlerdir. Enteresan olanda, Mars ile Jüpiter arasına serpilen bu küçük gezegenlerin güneşe uzaklıklarının 2,8 AB civarında olmasıdır.
Görüldüğü gibi herhangi bir boşluk, plansızlık, programsızlık ve karışıklık söz konusu değildir. Tam aksine her tarafta ölçü, her yerde ahenk ve müthiş bir hesap göze çarpmaktadır.
Yapmış olduğumuz şu küçük inceleme dahi, kâinatta tesadüf diye bir mefhumun mevcut olmadığını adeta haykırırcasına ilân etmekte, bizi herşeyi ilim ve programla ayarlayan bir Yaratıcıyı tanımağa sevketmektedir.
_____________________
(1) a: Gezegen - Güneş uzaklığı
AB: Astronomik Birim olup, 1 AB:
149,5 milyon km.dir.
(2) m: Yıldızların bir nevi parlaklık ölçeği olup Türkçede ‘Kadir’ olarak söylenir.
tekrar aramıza hoşgeldin
Force Be With You
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 4 Cevaplar
- 2053 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen DeepBlue Scorpion
Cmt 04 Mar, 19:35
-
- 2 Cevaplar
- 2586 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Akrep
Pzt 18 Eyl, 23:17
-
-
Yeni mesaj Merkür Akrep Burcunda Geriliyor, Akrep Burcuna Etkisi
gönderen Akrep » Pzt 04 Kas, 09:20 » forum Aylık ve Yıllık Burç Yorumları - 0 Cevaplar
- 6452 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Akrep
Pzt 04 Kas, 09:20
-
-
- 0 Cevaplar
- 4192 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Chepi
Prş 10 Oca, 19:19