Seyyan hanımdan kaçış (Özüme dogru) 3
......
...Şehrinde ikinci gün.
Hava sıcak, çok sıcak. Üstelik seyyan hanıma bir elvada bile demeden kaçıp buralara gelmenin vicdani azabını yaşıyorum.Ergen cocuklar gibi hissediyorum kendimi.
Zaten aşk öyle bir şey degilmi . Yaşınız kaç olursa olsun; gönül teliniz titredimi birkere çocuklaşıyorsunuz. Aptallaşıyorsunuz.Akli muhakemenizi kaybediyorsunuz. Hataller kuruyorsunuz. Ruyalar görüyorsuz. Bu hali üzerimden atarın, belki benim gibi masal kahramanlarıyla karşılaşır iki çift muhabbet ederim, zihni melekelerimi toparlarım diye yine yollara düstüm.
Düstüm ama ne care..
Aklımda seyyan hanımın narin dudaklarindan, hedefine tam isabet bir ok gibi saplanan o büyülü sözleri.
"Seni gördügüm günden beri,ben dünyadan bi haber sende benden..."
Bu sözler seni seviyorum demenin en nahif ifadesi.
Bir insan bir insani ne kadar seve bilirki, gönül dilinden dudaklarına bu cümleler aksetsin. Yürek yakan içli bir türkü kıvamında sözler.Üstelik endamı selvi bir sevgilinin buğulu ses tonu ve mahsun içten, çıkarsız bakışlarıyla süslenmiş bu güzel sözler karşısında Mecnun çölleri aşar, Ferhat dağları delerdi. Yaben?
Ben ise hiçbir şey söylemeden sadece "Ay bu gece dolunay" dedim. "Dinlede yıldızları bu hutbe-i şirine, name-i hilkat-i alem bak ne taktir eylemiş" dedim. Üstelik bir elveda demeden, bana sevgisini en müstesna ifadelerle ifade eden bu sevgi abidesinin gözlerine bakmadan, ellerini tutmadan, sermayesi dert serveti ah olan bu bicare sevgi hırsızı olan ben, yetmedi kendimi yollara vurup ....şehrine geldim.
Geldim de noldu sanki? Kalbimi söküpte geridemi bıraktım. Üstelik şimdi asık suratlı, şaki karakterli insanlarla muhabbet etmek, laf- ı güzaf bir sürü söz dinlemek, şehrin kaldırımlarında yürürken kimsenin farkında olmadıgı bir hiç gibi dolaşmak bu işin cabası.
Bu .... şehrinde herkes kara çocuk diye severdi beni. Oysa nezaketen esmer deselerdi; hadi olmadı kavruk bugday benizli deselerdi daha nahif daha zarif bir hitap şekli olurdu. Bende gülerdim. Bütün öfkeme , bütün küskümlügüme herkese ve her şeye ragmen bu şehre beni çeken bir şey var.
Bir insan doğduğu sehri neden istemsiz sever? Çünkü tohumu orda atılmıştır. Harcı orda dökülmustür. Benliği yürüdügü kaldırımlarda şekil almış, bedeni ekmegiyle suyuyla can bulmusturda ondan.
Ah birde yüreğimin iniltilerini susturacak özü sözü bir, muhabbeti güzel, eskilerden bir arkadasla karşılaşsam diye gecirirken içimden, birden keşke Allahtan başka bir şey isteseydim dedirten bir şeyler gelirya başınıza; işte tamda öyle oldu. Çok zamandır görmedigim iki arkadaşımla birden karşılaştım.Selam verdim.Selam aldım. Sevindim.
Bu iki arkadaş üstelik kardeştiler. Kardeşlerden büyük olanı kendi yolunu çoktan çizmiş, sikkesi kesilmiş, turrası basılmıs. Kendi hayatına yön vermeyi başarmış çok sevdigim bir arkadaş.
Onunla konuşurken biraz ticaretten, biraz paradan, ama çokça karı kızdan konuşacaksınız ki bu beni sarmaz.Küçük olanı Allah esirgesin ateş parçası. Konuşunca biraz edebiyat, biraz şiir, ama çokça nasihat dökülür dudaklarından. Peki dersiniz. Tamam dersiniz. Duasına amin dersiniz.Asrın cefasını çekmiş sefasını sürecegi zamanı hasret ile bekleyen asrın gariplerinden bir garip.
Ayak üstü az muhabbetin ardından bu iki eski dost bu iki canparçasıyla bir köşede oturup kaderin bize cizdigi yolun teferruatını, Allahın bizim hakkımızdaki taktiratını konuşacaktık.Ohh !Ne güzel, ne guzel!
Ben diyecektim ki : Zaman dolmadı mı? Vakit tamam olmadımı? Yer yüzünde hakkı, hakikati temevvüczaz edecek nesli cedit nerede?
Ben diyecektim ki:Ey fecri handezat-ı hayat herşeyin enzarı sende. Senki hayatın ümidisin diyen dillerin umutları solmadı?
Ben diyecektim ki: Yusufun kuyudan, Eyyubun magaradan, Yunusun balığın karnından çıkma vakti gelmedi mi?
Ben diyecektim ki: Mezara müteharrik kirli suratlar hala aynaya bakıp utanmadı mı?
Ben diyecektim ki: ati-i müştekinin afaka doğma vakti gelmedi mi?
Ben cok şey diyecektim. Sorduğum bu sorular aslında cevabını bildigim sorulardı.
Ama olsundu. Cevap versindi. Ümit saçsındı.
Ben bir ümitle onun yüzüne bessümle bakarken. O birden bire elimdeki sıgaradan dem vurmaya başladı. Harammış. (Amenna ) içmemeliymişim. (Eyvallah) Bana yakışmıyormuş. ( Bence de )
Doğru söze ne denir. Utandım.Elimdeki sıgara bitmeden yarıbuçuk küllüğe bastım.
Bastım ama taktir beklediğim bu hareketimden dolayıda birde fırça yedim.
Sebebini duyunca şaşıracaksınız .Bitirmeden attıgım sigara israf olmuş.
Ne aradım ne buldum.
Belliki benim bu güzel arkadaşım o gün pek havasında degildi.
Sonra birden mevzu nerden duyduysa Seyyan hanıma geldi. Eski zamanlarda dilinden lalügüher dökülen dostum bir güzel haşladı beni.
Yazdıgım yazılardan rahatsız oluyormuş. Sevmemeliymişim. Yazmamalıymışım. Yanmamalıymısım....
Onun bu kırıcı ,incitici sözleri beni ziyadesiyle rahatsız etti. Müseade almak için elimi uzattıgımda, gözlerime baktı ve bana zebercet degerinde şu sözleri söyledi:
UNUTMA! SEN MİHENK TAŞISIN. SANA ÇARPANIN KALiTESİ ORTAYA ÇIKAR.
Seyyan hanımdan kaçış (Özüme dogru) 3
Forum kuralları
Genel Ahlak Kurallarına aykırı, T.C. YAsalarına aykırı, Dini ve inançsal konularla alay edici tarz ve yayınlar kesinlikle yasaktır.
Genel Ahlak Kurallarına aykırı, T.C. YAsalarına aykırı, Dini ve inançsal konularla alay edici tarz ve yayınlar kesinlikle yasaktır.
Seyyan hanımdan kaçış (Özüme dogru) 3
YA Sevmeli Beni YA Öldürmeli
Re: Seyyan hanımdan kaçış (Özüme dogru) 3
güzel bir anlatım tarzınız var, tebrik ederim.
yazmamanızı öğütleyenler aynı yazdığınız lezzette kendileri de yazsınlar. önemli olan okutabilmek. Ötesi... herkes aradığını bulur ve alır.
Belki de asıl sorun, bol bol öğüt verenlerin insanların ilgisini çekecek şekilde anlatamamaları veya yazamamaları. empati yeteneği olmayan insanlar sadece yargılamaya endeksli olurlar. ben yazdıklarınızda sadece sanat ve içtenlik görüyorum.
yazmamanızı öğütleyenler aynı yazdığınız lezzette kendileri de yazsınlar. önemli olan okutabilmek. Ötesi... herkes aradığını bulur ve alır.
Belki de asıl sorun, bol bol öğüt verenlerin insanların ilgisini çekecek şekilde anlatamamaları veya yazamamaları. empati yeteneği olmayan insanlar sadece yargılamaya endeksli olurlar. ben yazdıklarınızda sadece sanat ve içtenlik görüyorum.
-Ya Hep Ya Hiç-
"Yayınlanan bazı yazıların kaynakları belirsiz, kaynak bilgisi olanlar lütfen iletin ekleyelim"
"Yayınlanan bazı yazıların kaynakları belirsiz, kaynak bilgisi olanlar lütfen iletin ekleyelim"
Re: Seyyan hanımdan kaçış (Özüme dogru) 3
Örnek birebir konuyla örtüşmüyor ama TGRT'nin eskiden dağıttığı sesli tiyatro kasetlerinden birinde çocukken beni çok etkileyen bir olay aklıma geldi.
Hafız Osman Bedreddin, hocası hakkında kulağına fısıldanan vesvesenin etkisi ile bir türlü kalbinin kapılarını aralayamaz "eli çubuklu, gözü çapaklı", "bu adam mı sana ilim öğretecek". Bu çelişkiyi içinde bitiremeyince gitmeye karar verir. Hocasından izin alacağı gün sohbette Hocası der ki, "öyleleri var ki 9 yaşında hafız olmuş, Hızır A.S.'ın kırbasından şerbet içmiş ama kibrini yıkamamış. Şimdi kibrinden diyor ki ben, kala kala eli çubuklu gözü çapaklıya mı kaldım"
"Git" der sonra hocası. "Git, nereye istersen oraya git". "Bunların hepsi birer imtihan". "Gönül isterdi ki hoş olalım"
Osman Bedrettin tabiki gitmez. Çok pişman olur. Tövbe edip hocasının affetmesini bekler. Affettiğinde de dünyalar onun olur.
Bir insan hangi sebeple olursa olsun, rahatlamaya ve huzura ihtiyacı olan bir insana sıkıntı veriyorsa söylediklerinin doğruluğu önemini yitirir. İnsan bir başkasına verebiliyorsa huzur vermeli, veremiyorsa hiç konuşmamalı.
Sigara içmediği halde çok aşağılık, sigara içtiği halde çok dürüst insanlar gördüm. Anladım ki insanı insan eden de insanlıktan çıkaran da içtiği veya içmediği sigara değilmiş.
Önemli olan insanın temsil ettiği makamlar karşısında hicap duymasıdır. Ötesi için herşeyin zamanı vardır. Biraz irade, biraz da yaşanan olaydaki gibi hatırlatma...
Hafız Osman Bedreddin, hocası hakkında kulağına fısıldanan vesvesenin etkisi ile bir türlü kalbinin kapılarını aralayamaz "eli çubuklu, gözü çapaklı", "bu adam mı sana ilim öğretecek". Bu çelişkiyi içinde bitiremeyince gitmeye karar verir. Hocasından izin alacağı gün sohbette Hocası der ki, "öyleleri var ki 9 yaşında hafız olmuş, Hızır A.S.'ın kırbasından şerbet içmiş ama kibrini yıkamamış. Şimdi kibrinden diyor ki ben, kala kala eli çubuklu gözü çapaklıya mı kaldım"
"Git" der sonra hocası. "Git, nereye istersen oraya git". "Bunların hepsi birer imtihan". "Gönül isterdi ki hoş olalım"
Osman Bedrettin tabiki gitmez. Çok pişman olur. Tövbe edip hocasının affetmesini bekler. Affettiğinde de dünyalar onun olur.
Bir insan hangi sebeple olursa olsun, rahatlamaya ve huzura ihtiyacı olan bir insana sıkıntı veriyorsa söylediklerinin doğruluğu önemini yitirir. İnsan bir başkasına verebiliyorsa huzur vermeli, veremiyorsa hiç konuşmamalı.
Sigara içmediği halde çok aşağılık, sigara içtiği halde çok dürüst insanlar gördüm. Anladım ki insanı insan eden de insanlıktan çıkaran da içtiği veya içmediği sigara değilmiş.
Önemli olan insanın temsil ettiği makamlar karşısında hicap duymasıdır. Ötesi için herşeyin zamanı vardır. Biraz irade, biraz da yaşanan olaydaki gibi hatırlatma...
"Sükunetin vereceği huzuru hiçbir maddi imkan sunamaz"
Re: Seyyan hanımdan kaçış (Özüme dogru) 3
İlginize ve begeninize teşekkür ederim. Zaman zaman ugrasam da hep burdayım.
YA Sevmeli Beni YA Öldürmeli