Kim kimi genelde hangi astrolojik etkilerde tercih ediyor?

Astroloji ve Burçlarla İlgili Herşey.
Misafir_Akrep

Kim kimi genelde hangi astrolojik etkilerde tercih ediyor?

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Cmt 27 Oca, 21:01

Kim kimi hangi astrolojik etkilerde tercih ediyor?

Astroloji

Sevgili Dostlar, sizlere ilginç bir araştırmayı sunmak istiyorum. Bu bilimsel bir araştırma değil, tabii ki ama zaten Astroloji’yi ille de bilimle buluşturmak gibi bir sıkıntımız asla olmadı ve de olmayacak.
Bilimadamları bu rakamları günlük hesaplarda) bulabilirler ve istatistiğe ait metodları biraz olsun bilenler rasgele dağılımlardan daha önemli istatistiksel sapmalar bulacaklardır. İstatistiğin bazı ilginç grafiklere göre Yıllık Düzensiz Değişim´e olan uyuşma (mevsime göre dağılım, tekerrür eden dağılımlar ve dereceler ile olan ilişkiler, gün ışığı, yeryüzünün manyetik faaliyeti gibi...), düzenlidir ve mantıki bir sistemi işaret etmektedir. Bilimsel bir karmaşa içinde gibi görünen bu araştırmanın amacı astrolojinin öylesine bir köşeye hemen itilmemesi ve de ciddi bir pencereden bakıldığında matematiğin öneminin fark edilmesidir. Burç ve fal düzeyinin çok çok üstündeki bir astroloji evrensel bir mantığı şimdilik simgelerken, gelecek için önemli uyarıları da içermektedir. Söylenecek son söz, tüm redler yapılırken çok dikkatli olunması gereğidir.



Kop ve Heuts tarafından bulunan genel tercihler erkekler için şöyle sıralanmaktadır:
* Ocak ayında doğan erkeklerin çoğu Ekim´de, en azından Temmuz´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Şubat ayında doğan erkeklerin çoğu Ekim´de, en azından Mart´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Mart ayında doğan erkeklerin çoğu Ocak´ta, en azından Temmuz´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Nisan ayında doğan erkeklerin çoğu Şubat´ta, en azından Ocak´ta doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Mayıs ayında doğan erkeklerin çoğu Haziran´da, en azından Aralık´ta doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Haziran ayında doğan erkeklerin çoğu Nisan´da, en azından Ekim´de doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Temmuz ayında doğan erkeklerin çoğu Nisan´da, en azından Şubat´ta doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Ağustos ayında doğan erkeklerin çoğu Temmuz´da, en azından Kasım´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Eylül ayında doğan erkeklerin çoğu Eylül´de, en azından Nisan´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Ekim ayında doğan erkeklerin çoğu Ocak´ta, en azından Haziran´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Kasım ayında doğan erkeklerin çoğu Haziran´da, en azından Nisan´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Aralık ayında doğan erkeklerin çoğu Mayıs´da, en azından Temmuz´da doğan kadınları tercih ediyorlar.




Ve şimdi kadınlar;
* Ocak ayında doğan kadınların çoğu Mart´ta, en azından Nisan´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Şubat ayında doğan kadınların çoğu Nisan´da, en azından Temmuz´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Mart ayında doğan kadınların çoğu Mayıs´da, en azından Ağustos´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Nisan ayında doğan kadınların çoğu Haziran´da, en azından Kasım´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Mayıs ayında doğan kadınların çoğu Aralık´da, en azından Haziran´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Haziran ayında doğan kadınların çoğu Kasım´da, en azından Ekim´de doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Temmuz ayında doğan kadınların çoğu Haziran´da, en azından Mart´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Ağustos ayında doğan kadınların çoğu Ağustos´da, en azından Eylül´de doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Eylül ayında doğan kadınların çoğu Eylül´de, en azından Nisan´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Ekim ayında doğan kadınların çoğu Ocak´da, en azından Haziran´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Kasım ayında doğan kadınların çoğu Kasım´da, en azından Ağustos´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Aralık ayında doğan kadınların çoğu Ağustos´da, en azından Mayıs´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.

Ne dersiniz? Siz de bir çevrenizi araştırın bakalım. Neler bulacaksınız?

Aslında yukarıda anlatılanların "çoğu" denen kısımlarını bende keşfediyordum kendi hayatımdan..Bununla ilgili bi tez yapmak istiyordum ama benden önce yapan olmuş..
En son Misafir_Akrep tarafından Pzt 29 Oca, 17:57 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.




Kullanıcı avatarı
defne
*GriAkrep*
*GriAkrep*
Mesajlar: 450
Yaş: 40
Kayıt: Çrş 16 Ağu, 10:10

Okunmamış mesaj gönderen defne » Cmt 27 Oca, 22:54

evde mi kaldık yani yalnızefe: ))

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Pzr 28 Oca, 06:23

Efe, burada "en azından" ifadesiyle kastedilen ne? Yani Ocak ayında doğan erkekler Temmuz'da doğan kadınları çok mu nadir tercih ediyorlar, yoksa ikinci sırada Temmuz ayı mı var?
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Misafir_Akrep

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Pzr 28 Oca, 16:59

Evet en azından derken "ikinci sıradaki" kastediliyor..

Kullanıcı avatarı
X_1
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1079
Yaş: 45
Kayıt: Cmt 20 May, 21:20

Okunmamış mesaj gönderen X_1 » Pzr 28 Oca, 17:30

dogru bu..tercıhım akreptır veya agustos dur..
TÜRKİYE ATATÜRK'TÜR
ATATÜRK TÜRKİYE'DİR.

*********************
Herşey göründüğü gibi değildir....


Kullanıcı avatarı
gece_akrebi
Portal Yöneticisi
Portal Yöneticisi
Mesajlar: 5308
Yaş: 46
Kayıt: Pzt 17 Eki, 13:37

Okunmamış mesaj gönderen gece_akrebi » Pzr 28 Oca, 20:35

bence bu iddiaların bir tutarlılığı yok, kasım deniyor mesela, ama kasım hem akrep hem yay oluyor, yani iki ayrı burç iki ayrı dünya görüşü. bi mantık göremedim.
bir yanımız ölüm bir yanımız düğün...

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Pzt 29 Oca, 03:04

Efe, verdiğin yanıt için teşekkürler...

Ben bu tarz istatistikleri hiç de sağlıklı bulmuyorum. Bilmiyorum, belki bir doğruluk payı olabilir, ancak bunlar bana arıza astrologların her ottan boktan simetrik veriler çıkarma hastalığı gibi geliyor. Çünkü iki insanı birbirine çeken şeyler astrolojik dilde o kadar karmaşık ve komplike ki, sadece Güneş burcumuz bu doğum haritası etkenleri içinde çok sınırlı bir alanı kaplıyor. İlla bir istatistik çıkarılacaksa eğer, ben bu konudaki kendi gözlemimi açıklayayım. Erkekler sıklıkla annelerinin burcuyla aynı elemente mensup olan kadınları (ki erkeklerin ay burcu genelde annelerinin güneş burcudur) veya en azından pozitiflik-negatiflik bakımından aynı niteliğe sahip burçları tercih ediyorlar. Kadınlar da gene aynı şekilde güneş burcu, babalarının burcuyla aynı elemente mensup veya aynı niteliğe sahip burçları tercih ediyorlar. Daha da ileri gidersek aslında astrolojide bu konuda söz sahibi olan yöntem, "Karma Uyum Haritası" dediğimiz kişilerin doğum haritalarını karşılaştırma anlamına gelen olgudur. Ve bakın bu harita çıkarılırken hangi doğum haritası etkenlerine bakılıyor. Şimdi aşağıda yer alacak satırları utanmadan, sıkılmadan, kasılmadan, ağır ağır ve sindirerek okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Böylece astrolojinin ne olduğunu, astrolojide yorumun nasıl yapıldığını, hayatımızda başrol oynayan olaylarla astroloji arasındaki kuvvetli bağı ve tabiattaki mucizevi dengeyi çok daha net bir şekilde kavrayabilesiniz. "Ben astrolojiyle bu derece ilgilenmiyorum" demeyin, ki burada bulunuyorsanız eğer, kıyısından köşesinden de olsa ilgileniyorsunuz demektir. Çünkü bunlar salt astrolojiyle ilgili değil, bilakis hayatın derin anlamlarına dair...


"Kadın ile erkek, karı ile koca, iki sevgili, iki dost, iki yakın arkadaş…

İnsanlığın başlangıcı hakkında kutsal kitapların sözbirliği ettiği iki kişi Havva ile Adem…

Adem’in topraktan, Havva’nın ise Adem’ in kaburga kemiğinden yaratıldığını söyleyen kutsal kitapların bu sözlerine, bir çok düşünür ve bir çok bilimadamı belki katılmamaktalar. Ama aksini ispat edecekleri bir bilgiyi henüz sunamadıkları için bu fikir daima baskın çıkmakta ve yaradılış hakkında bu gizem korunmaktadır. Havva’nın Adem’i kandırıp, Tanrı’nın buyruğuna karşı gelerek kendilerine yasaklanmış olan ağacın meyvesini yemeleri sonucu bu muzır ikili cennetten kovulmuş ve Dünya’daki zor hayat serüvenleri başlamıştır. Tabii buradaki yasak ağacın meyvesinin de ne olduğu ayrıca tartışma konusudur. Çünkü kutsal kitaplar sembollerle konuşur. Bu yasak meyvenin bildiğimiz elma mı yoksa cinsellik de dahil olmak üzere başka bir şey mi olduğuna dair insanoğlu sayısız fikirler üretmiş ve üretmeye devam etmektedir. Ama bu ikilinin serüvenleri hafife alınacak bir serüven asla olmamıştır.

Bu ikilinin birbirleriyle yoğun iletişimleri, arayışları, mutlulukları, paylaşımları, hüzünleri ve acıları insanlık tarihini doldurmaktadır. Dünya’ da her şey, kadın ile erkeğin üzerinde, etrafında, kıyısında, köşesinde, içinde ve dışında dönmektedir. Ya da kısaca herşey bu ikilinin arasındaki ilişkiyi betimleyen Aşk denen ve üç harften oluşan kelimenin etrafında dönmektedir. Görüntüsü oldukça basit ve yalın olan bu kelimenin insan yaşamında kapladığı yer, bu üç harfin enerjisiyle bile tarif edilemeyecek kadar büyüktür. Yaşam kadın ve erkeğin bir araya gelmesiyle başlar ve mütemadiyen sürer gider.

Aşktan söz ederken bunun sadece duygusal boyutta yaşanmadığını ve kadınla erkeğin fiziksel temasını ve ardından gelen sosyal paylaşımları da içerdiğini biliyoruz.

Astrolojide, bu konuyu incelerken, önümüze adeta çok bilinmeyenli bir denklemin geldiğini göreceğiz. Bu yüzden denklemi oluşturan unsurları tek tek sıralamakta fayda var.

Bilindiği üzere babamız ve annemiz yani Güneş ve Ay, bizim kimlik ve duygularımızı oluşturmamızı sağlayan iki önemli etkendir. Kadınlar karşı cins olarak ilk babalarını gördüklerinden, ilgi duydukları erkek modelini oluştururken ilk tema baba ile belirlenecektir. Erkekler içinse, karşı cinsle ilk temas anne ile kurulduğundan, ilgi duyacakları kadın modelini belirleyen ana temel bu safhada atılmış olacaktır. Özellikle erken çocukluk yıllarında bu davranış biçimi psikolojide Oedipus ve Elektra kompleksleriyle ifade edilmiştir. Her erkek çocuk önce annesine, her kız çocuğu da önce babasına aşık olur. Aslında bu aşk terimi tam olarak aşkı ifade etmese de, anneye ya da babaya duyulan yoğun hayranlık ve idealize etme şeklinde de ifade edilebilir.

Biz de dünyaya bir erkek ve bir kadının ortaklaşa ürettikleri bir mamul şeklinde geldik. Henüz Tanrı’yı dahi tanımazken sadece onları biliyorduk: Anne ve babamızı. Bir adet Havva, bir adet Adem.

Dünyaya geldik ve onu algılamaya başladık, yavaş yavaş gelişerek büyüdük. Serpildik, yetişkinliğe adım attık ve ostrojen ve testosteron hormonlarımız faaliyete geçti. Bu, doğanın erkeksek Havva’ mızı, kadınsak Ademimizi aramaya çağıran sesidir. Ve üzerine şiirler yazılan, resimler çizilen, sonsuz mutluluklarla ve derin acılarla beslenen bir yola adım attığımızı gösteren de bir işarettir. Astrolojide, kadın erkek ilişkileri de bir çeşit kaderdir. Doğduğumuz anda gökyüzü konumundan sahip olduğumuz doğum haritamız, belirttiğimiz üzere aradığımız eşimizin nasıl olduğuna dair ipuçlarını bize vermektedir.

Erken çocukluk yıllarımızda aynı zamanda bilinçaltımız da oluşmaya başlamıştır. Babamızı ya da annemizi tanıdıktan ya da idealize ettikten sonra, eğer onlarla sağlıklı ilişkiler kuramamışsak, bu sağlıksız ilişki biçimi bilinçaltımızda da sağlıksız kodlanmalara sebep olabilecektir. Sağlıklı kodlanmalarla onları mükemmel görmemiz sonucu bilinçli bir şekilde babamıza ya da annemize benzeyen insanları ararken, olumsuz kodlanmalarda da bir çeşit suçluluk kompleksleriyle kendimizi suçlayarak bilinçaltımızda oluşmuş bulunan olumsuz anne baba modellerine doğru çekilecek ve bir şekilde kendimizi cezalandırma adına algıladığımız anne baba modellerine benzeyen insanlarla ilişkiye girebileceğiz ve onlarla sürekli çatışacağız.

Erkekler için aranan model anne modeli olduğundan ve biz annelerimizle duygularımızı oluşturduğumuzdan, eğer annemiz tarafından hırpalanmış dövülmüş ve yeterince sevgi görmemişsek ya da annemiz evliliğinde yaralanmış bir anneyse bizim de duygusal yaralanmalarımız olacağından, doğal olarak annemiz ya da kendimiz gibi duygusal olarak yaralı kadınlara yöneleceğiz demektir.

Kadınlar için de baba teması aynı şekilde işler. Bu birebir aynı Güneş burcundan olması gerektiği anlamına gelmez. Eğer doğum haritamızda güneşimiz Aslan burcundaysa, Jüpiter'le birleşmişse ve 12. evde ise Jüpiter Yay burcuyla birlikte Balık burcunun da yöneticisi olduğundan ve aynı zamanda 12. ev de Balık burcunun evi olduğundan aradığımız kişi, dürüst olmakla birlikte (Jüpiter kendi evlerinde güçlü olduğundan, 12.evde güçlüdür), Balık burcunun ifade ettiği sıkıntı, hayalcilik, kısıtlanma ve kaçış temaları taşıyan, aynı zamanda Yay burcunun(maceracı, özgür, sürekli yeni ufuklar arayan) esintilerini almış olan ve bu arada egosu ( Aslan burcundan dolayı ) da güçlü ama bunu yeterince ifade edemeyen biri olabilecektir. Çünkü kişi babasını muhtemelen bu şekilde algılamıştır.

Çocukluğumuzda atılmış temeller ilerde seçeceğimiz eşle birlikte bize kaderimizi gün ve gün şekillendirmeye götürecektir. Babanın kısıtlanmışlığı hissi çocukta derin izler bırakacak ve yaşamı boyunca belki de bir eşle bu kısıtlanmışlığı gerçekleştirmek için uğraşacaktır ve belki de yaşamının bir noktasında bu gerçeği keşfettiğinde, ‘‘Hayır! Ben bunu istemiyorum.’’ diyerek yaşamını yeniden yapılandırma yoluna gidebilecektir. Yani kısaca Güneş’ i Aslan burcunda olan bir kişinin eğer karmasında sıkıntı çekerek sevmeyi, adanmayı ve vericiliği öğrenmesi varsa , Balık burcundan ya da 12.evi güçlü olan bir kişiyle yaşamlarının kesişmesi olağandır. Bu bir nevi bizim kaderimizdir. Ta ki birşeyleri farkedene kadar… İnsanların karşılaşması tamamen karmik bir durumdur. Geçmişten getirdiğimiz davranış modelleri nasıl kaderimizi belirliyorsa, kimlerle ve nasıl ilişkiye girdiğimizi de belirleyicidir.

Astrolojide, ben Yay burcuyum sen de İkizler, biz birbirimizi tamamlarız şeklinde bir yorum kişiyi boş hayaller ve arayışlar içine sürükleyebilir. Çünkü biz komplike birer varlıklarız.

Güneş burcu bizim her an oluşturduğumuz ve oluşturmaya devam ettiğimiz bir burçtur. Kimse doğduğu an bir burcun özelliklerini taşıyarak dünyaya gelmez. Haritasının durumundan, yaşadığı hayat dersleriyle o burcu oluşturmaya doğru yönlenir. Bazen kişi haritasında eksik olan niteliği ya da elementi tamamlayabilmek için, kendisiyle uyumsuz bir burca yönelebilir. Kişinin kendisinde ki eksik elemente veya niteliğe sahip olan kişiyle yaşayacağı hayat deneyimleri, o nitelik veya elementin özelliklerini kendi bünyesine katmak için olabilir. Örneğin haritasında su elementi eksik olan bir Koç burcu, kaderin karşısına çıkaracağı su grubuna mensup ya da haritasında yoğun su elementi özelliği bulunan kişilerle çok fazla içiçe olabilecek ve burada ilişkiye girdiği burçlar eksik yönünü geliştirmesine yardımcı olabilecektir.

Eğer bir erkeğin haritasında Ay İkizler burcunda ise, o erkek muhtemelen yaşamında duyguların ifadesi için sadece sözlerin yetmediğini, duyguların daha derin daha yoğun yaşanan bir şey olduğunu kendisine keşfettirecek hayat deneyimleri yaşamasına yardımcı olacak kadınlarla karşılaşabilecektir. Ayrıca eş modelini tespit etmek için Güneş ve Ay’ın diğer gezegenlerle yaptığı açılar da önemlidir. Bu açılar kimliğin ve ruhun derinliklerini ve kişinin içindeki çatışmaları ve destekleyici unsurları da gösterir.

Eğer Güneş bir kadının haritasında, örneğin Pluto ile açı halindeyse aradığımız erkek modeline bir de Pluto'nun temsil ettiği özellikler eklenecektir. Ya da erkekse doğum haritasında Ay’ının Pluto ile açı yapması durumunda da aynı durum oluşacaktır. Güçlü, kontrolü seven ve kişinin dönüşümüne hizmet edecek bir eş özelliği ortaya çıkacaktır. Kolektif gezegenlerin Güneş ya da Ay’la açı içinde bulunmaları durumunda kişinin yaşadığı ilişkiler daha çalkantılı ve yoğun olacaktır.

Özellikle Akrep burcunun güçlü olduğu haritalar ve güçlü Plutonik etki kişinin yaşamında ki tutkulu aşkları gösterecektir. Güçlü Pluto etkisi bir diğerinin herhangi bir kişisel gezegeni ile birleşiyorsa etki altındaki kişi yoğun bir dönüşüm deneyimine doğru sürüklenebilir ve kendini bundan koparması hemen hemen imkansızdır. Hatta ilişkiler öylesine güçlü yaşanacaktır ki, kişi ölümüne bir mücadeleye bile girebilecektir. Bu yoğun enerji kişiyi daha yüksek platformlara taşıyabilecektir. Böyle durumlarda taraflar arasında aşkın ve seksin şiddeti de oldukça güçlü olabilecektir. Ve bu güçlü etkiler kişiyi bir dönüşümden, başka bir dönüşüme bile sürükleyebilecektir. Hatta bu ilişkiden çıktıktan sonra kişi kendini yeniden yapılandırmak için uğraşmak ve yıkıntıları onarmak için uzun bir süre çabalamak zorunda kalabilecektir de.

Balık burcunun güçlü olduğu haritalar ya da güçlü Neptün etkisi altında olan kişiler daha idealize ettikleri bir aşkı yaşarlar. Aşık oldukları kişileri olduklarından farklı algılarlar ve onu olduğundan daha fazla gözlerinde büyütürler. Bu uğurda tüm yaşamlarını idealize ettikleri aşklarına bile adamaları mümkündür. Bu belki de yaşamın acı gerçeklerinden kaçmak için de buldukları bir çıkış yolu olabilir. Güçlü Neptün etkisi altında olan kişiler asla ulaşamayacakları kişilere platonik bir aşk da besleyebilirler. Herhangi bir burçta Güneş-Neptün birleşimine sahip kişilerde de buna benzer durumlar yaşanabilir.

Neptün etkisi kişiyi asla bulamayacağı bir kişiyi umutsuzca arayışa da sürükleyebilir. Özellikle bu durum sanatsal eserlerin beslenme kaynağı olabilir. Sanatçılarda görülen Neptün etkisi kişiyi umutsuz aşklara, hayal kırıklıklarına sürüklerken bu duygulardan inanılmaz sanat eserleri çıkması da muhtemeldir.

Kova burcunun güçlü olduğu haritalar ya da güçlü Uranüs etkisi altında olan kişiler toplumsal olarak normal kabul edilen sınırların dışında aşk ve ilişki yaşamaya meyillidirler. Kişiyi geleneksel kurallara karşı çıkmaya meyilli kılan Uranüs etkisi daha sıradışı ilişkilerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Evlilik dışı ilişkiler, evlilik gerçekleştirmeden kurulan beraberlikler, sadece bir kişiyle değil aynı anda birden fazla kişiyle kurulan ilişkiler ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin duyulan ilgiler güçlü Uranüs etkisinin kişiler üzerindeki yansımalarıdır. Özellikle erkeklerde Mars’ın dişi burçlarda ve zayıf bir konumda olması ya da kadınlarda Venüs’ün eril bir burçta ve baskı altında bir konumda olması kişiyi bu tarz eğilimlere sürükleyebilir. Bu etkinin olumsuz tarafı, fazla radikal tavırlar kişiyi toplumdan bir adım ileri götürebilirken, aynı zamanda aykırılık özelliği yüzünden toplum tarafından eleştirilme ve hatta dışlanma durumlarına sebebiyet verebilir.

Doğum anımızdaki Güneş ve Ay konumunun incelenmesinden, aradığımız eşin nasıl olduğuna dair bazı ipuçları yakaladık diyelim. Peki bu eşlerle nasıl diyaloga gireceğiz, ilişkiyi nasıl başlatacağız. Bize bunun ipuçlarını haritalarımızdaki Venüs ve Mars’ın konumları verecektir.

Venüs bizim nasıl ilişki kurduğumuzu, Mars ise nasıl harekete geçtiğimizi ve cinsel gücümüzü ifade eden sembollerdir. Ateş elementinde bulunan bir Güneş’e sahipken, su elemetinde bir Venüsümüz olabilir. Oldukça güçlü, atak, kendinden emin ve şaşaalı görünürken, ilişki kurmaya gelince birden ürkekleşip, dengesiz davranışlar gösterip, geri çekilebiliriz. Böyle durumlar gene hayatımızda çatışmalı olayları ve ilişkileri kendimize çektiğimizin de birer habercisidirler. İç dünyamızda bir sorun yaşanıyor ve bu ilişkilerle dışarı yansıyordur.

İlişkiler kendimizi keşfettiğimiz ve deneyimlediğimiz birer araçtır.

Güçlü bir Güneş burcuna sahipken zayıf bir Mars konumu varsa haritamızda, önümüze gelen fırsatları kaçırabileceğimiz, adımları atmakta zorlanabileceğimiz hatta ilişkilerimizde cinsel problemler yaşayabileceğimizi gösterir ve bu da güçlü olan Güneşimizi yani kimliğimizi zayıflatarak bizi mutsuzluklara sürükleyebilecektir. Ve bu durumları yaşayacağımız hayat tecrübelerini bize yaşatacak insanları da, çoğunlukla hayatımıza farkında olmadan davet ederiz. Bu arada, biz bunları yaşarken karşımızdaki kişinin de haritasında, bizim yaşadıklarımıza benzer sıkıntıları yaşatacak kombinasyonları görmek olasıdır. Yani bu karşılaşmalar tamamen karmik karşılaşmalardır. Kimse kimsenin karşısına tesadüfen çıkmaz.

Dünyada yaşayan milyarlarca insan varken, neden bizim yaşamımız az sayıda insanın etrafında dönüyor?

Bütün bunlar haritanızda saklıdır. Dünyada yaşayan milyarlarca insanın haritaları farklıdır ve kişilerin karşılaşmalarının gerçekleşebilmesi için, her harita arasında iletişim olması gerekir ki, bu imkansızdır. O halde karşımıza çıkan kişilerin bizim kaderimizi belirlemede etki sahibi oldukları gerçeğini bir tarafa koyarak, ilişkileri irdelemeye devam edelim.

Astrolojide ilişkileri incelemek için de özel bir yöntem vardır. Bu yöntemin adı Sinastri’dir. İki kişinin haritasının birbiriyle karşılaştırılması metodudur. Birbirlerine karmik bağlarla bağlanmış kişilerin haritalarında, haritalardaki kişilik özelliklerini sembolize eden gezegenlerin birbirleriyle temas ettikleri görülür. Örneğin taraflardan birinin Ayı ile diğerinin Güneş’ inin açı yapması, Venüs ve Marsların arasında bunu destekleyici açının da bulunması gerekmektedir. Uyumlu açılanmalar ilişkinin daha rahat aktığını gösterirken, uyumsuz açılar taraflar arasında çıkacak çatışmaları, anlaşmazlıkları ve bunların hangi hayat alanlarından kaynaklanacağını gösterir. Ayrıca ilişkinin uzun süreli bir ilişki olabilmesi için muhakkak Satürn etkisinin iki harita arasında görülmesi gereklidir.

Bu karşılıklı ilişki içine yükselen burçların da aktif olarak katıldığı görülür. Özellikle de 1. evimize ve 7.evimize düşen gezegenleri olan kişiler ilişkilerimizi belirlemede de söz sahibi kişiler olacaklardır. 1. evimiz ya da yükselen derecemiz bir başka kişinin gezegenleri tarafından uyarılıyorsa bu kişiler bizim kimliğimizi oluşturmamızda etken kişiler olacak demektir. 7. evimizi gezegenleri ile uyaran kişilerse ilişkilerimizi oluşturmada ya da yönlendirmede söz sahibidirler. Kadınsak eğer 7.evimizi aydınlatan Güneş’ in sahibi yöneldiğimiz ve ilgimizi çeken bir kişi olabileceği gibi ikili ilişkilerimizde bizi etkileyen kararlar almamıza yardımcı olabilecek bir kişi de olabilecektir. Ya da 7. evimize Satürnünü yerleştiren bir kişi bizim ikili ilişkilerimizde engelleyici, kısıtlayıcı ve geciktirici etkiler yaratabilir. 1. eve ya da yükselen burç üzerine yerleşen bir Satürn etkisi ise kişinin kimlik gelişiminde engelleyici, korku getirici ve baskılayıcı bir şekilde çalışır.

İki kişinin haritası karşılaştırılırken erkeğin Ayının kadının Güneşi ile gene erkeğin Venüsünün kadının Marsı ile nasıl bir ilişki içinde olduğuna bakılır. Erkekte aranan kadın modeline uygun olup olmadığı dişi gezegenler olan Ay ve Venüs’ ün, kadında ise aranan erkek modeline uygun olup olmadığı eril gezegenler olan Güneş ve Mars’ın birbirleriyle yaptıkları açılara bakılarak anlaşılır.

Eğer iki kişinin harita karşılaştırmasında Ay ve Güneş arasında uyumlu açılar söz konusu fakat Venüs ve Mars arasında bir açısızlık durumu hakimse tarafların ilişkisinde özellikle sosyal ve cinsel bakımdan yetersizlik ve uyumsuzluk durumu görülebilecektir. Bazen Marsların işe karışmadığı ama Venüslerin uyumlu olduğu durumlarda kişiler ortak sosyal zevkleri taşıdığından çok iyi arkadaş olabileceklerdir ama ortada aşk ya da cinsel çekim olmayabilecektir.

İki kişinin karşılıklı harita uyumunu incelerken, kişilerin birbirlerinin hangi hayat alanlarını canlandırıp, hangi alanlarda sıkıntı ve sorun yaşatacağını ise, kişilerin gezegenlerinin birbirlerinin doğum haritalarındaki hangi evlere düştüğüne bakarak da görmek mümkündür. Kişilerin doğum haritalarında bulunan gezegenler birbirlerinin evlerini uyarabilirler. Bu da bir nevi kaderi gerçekleştirme yönünde çalışır. Duygularına kulak tıkamış ve kendi içine yabancılaşmış kişilerin ya da çocukluğundan gelen bazı sorunları yetişkinliğe taşımış kişilerin 4. evleri bir başka kişinin gezegenleri tarafından uyarıldığında kişi o kişinin yardımıyla ya da varlığıyla kendisini, kendisiyle, duygusal sorunlarıyla karşı karşıya getirebilecek ve duygularıyla yüzleştirebilecek bazı hayat deneyimleri yaşayabilir.

Kişiler birbirlerinin doğum haritalarındaki evlerini uyarırken gezegenlerini de uyarırlar. Örneğin taraflardan birinin Venüs gezegenine diğer harita sahibi uyumlu bir Jüpiter desteği veriyorsa, Jüpiter gezegenine sahip kişi Venüs sahibi kişiye zengin bir sosyal çevre kazanmasına yardımcı olabilir. Ya da Jüpiter yerine Satürn’ü ele alırsak, Satürn sahibi kişi Venüs sahibinin ilişkilerine kısıtlama getirecek ve ona ilişki kurarken daha temkinli olmayı öğretebilecektir. Eğer bu Satürn-Venüs etkileşimi sert açılarla oluşuyorsa bu durum engelleme, kısıtlama, korku ve hatta baskı şekline dönüşebilecektir. Ya da eğer Jüpiter sert bir açı yapıyorsa, Venüs sahibi kişi ilişkilerini abartılı bir boyutta yaşayabilecek ve sosyal çevresinin kontrolü elinden çıkabilecektir. Bütün bunlar hayatın karşımıza çıkarttığı kişilerle verilen yaşam dersleridir.

Bazen bazı ilişkiler bize çok fazla azap verir, ama bu azaplı ilişkiler hayatımızı yönlendirecek başka potansiyellerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Yani biz aslında başka bir neticeye ulaşmak için farklı hayat deneyimlerinden geçiyor olabiliriz. İlişkiler bizim varoluşumuzu gerçekleştirmeye yarayan birer basamaklar da olabilir. Çok fazla eş baskısı altında kalan bir kadın, azaplı ve kısıtlanmış ilişkisinden sonra belki de bir birey olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlayacaktır.

Hayatımızın belirli zamanlarında, bazı insanlar hayatımıza ansızın girebilir. Örneğin eğer ilerlemiş Ayınız Yengeç burcundan geçiyorsa, hayatımıza birden Yengeç özellikleri taşıyan kişilerin doluvermesi şaşırtıcı olmaz. Çünkü biz orda duyguları, hassasiyeti, duygularla baş etmeyi, duyguları ifade etmeyi ve yaralarımız varsa onları onarmayı deneyimliyor olabiliriz.

Karşımıza her çıkan insan, bizim için bir öğretmen ve bir hayat dersidir. Sonra da süre dolduğunda çıkar giderler. Ve biz bir yaşam dersini daha deneyimlemiş, kendimize yeni özellikler katmış, gölgelerimizle yüzleşmiş ya da eğer dersleri alamamışsak eskisinden daha karmaşık durumda kalmış olabiliriz. Herşeyden önce kişinin kendini tanıması, bütün bu dersleri kişinin gelişimine faydalı ve sağlıklı olabilecek şekilde yaşamasına yardımcı olur.

Astrolojide ilişkilerimizi belirleyen bir de 7. ev kavramı vardır. Güneş ve Ay aradığımız eş modellerini belirlerken, 7. ev çekildiğimiz kişileri belirler. 7. ev artık bildiğiniz üzere ikili ilişkilerimizi tanımlayan evdir. 7.evin bilinen adı evlilik evidir. Yükselen burcumuz dış dünyaya tavrımızı, duruşumuzu belirlerken, tam karşısında olan ve alçalan olarak adlandırdığımız 7.ev çizgisi birebir ve yakın ilişkilerdeki tavrımızı ve ne tür insanlara çekildiğimizi gösterir. Yakın dostluklar ve büyük düşmanlıklar da bu evde gerçekleşir. Bu yüzden aşk ve nefret aslında çok iç içe geçmiş kavramlardır. Deli gibi aşık olduğunuz kişiye aşk bittiğinde nefret duyabilirsiniz. Ya da en yakın arkadaşınızı size verdiği bir zarardan dolayı affetmeyerek ona kin besleyebilirsiniz. Çünkü 7. ev ilişkilerde samimiyeti belirleyen bir evdir ve bu yüzden 11. evden farklı bir anlam ifade eder. 11. evde aynı amaçlar ya da aynı idealler doğrultusunda kişiler bir araya gelir ama ilişkiler daha mesafelidir. Bu amaçlarla kurduğunuz ilişkilerden zarar gördüğünüzde, bu sizi fazla yaralamayabilir. Hatta çok çabuk unutabilirsiniz de. 7. evde ise durum farklıdır, bu evde çok yakın beraberlikler kurulur; içinizi, kalbinizi açtığınız, kendinizi karşınızdakinden sakınmadığınız beraberlikler… Partnerimizi ya da hayat arkadaşımızı belirlemede, 7. evin oldukça iyi incelenmesi de gerekir.

Örnek vermek gerekirse 7. evinde Boğa burcu bulunan bir insanın ikili ilişkilerde oldukça sabırlı, güven arayıcı ve sahiplenici tarzda davranacağını gözlemleyebiliriz. 7. ev bizim ikili ilişkilerde nasıl davrandığımızı belirlerken, aynı zamanda da nasıl insanlarla daha yakın diyalog içine girebileceğimizi de gösterir. Eğer biz ikili ilişkilerde örneğin bir Koç burcu gibi atak davranıyorsak, haliyle atak olan insanlarla daha rahat ilişkiye girmemiz normaldir ve onlara doğru adeta çekildiğimizi hissederiz. Eğer Boğa burcu gibi sakin ve sabırlı isek, doğal olarak da, bu tarz insanlarla daha rahat ve arzuladığımız gibi bir ilişkiye girebiliriz. Daha yavaş gelişen ilişki modeli bizim doğamıza daha uygun olacağından, koç burcu gibi atak insanlarla çatışma yaşayacağız demektir. Eğer biz bir Koç burcu gibi ataksak ve karşımızdaki Boğa burcu gibi ağırsa ilişkinin daha başlangıcında yanlış giden ve bir süre sonra her şeyi tepetaklak eden durumlar söz konusu olabilecektir.

İkili ilişkilerimizdeki davranış biçimimizi belirleyen 7.evimiz elbette ki bir ilişkinin kurulması için yeterli değildir.

Peki nedir sırada gelen unsur..?

Bu, 7.evimizin yönetici gezegenidir. Eğer 7.evimizde Boğa burcu yer alıyorsa, yöneticisi olan Venüs gezegeninin bulunduğu burç ve ev konumu ile incelememize devam etmemiz gerekir. Eğer Venüs, örneğin Yengeç burcunda yer alıyorsa, ağırkanlı ve sabırlı davranışımıza bir de sezgisel ve içe kapanık ilişki kurma tarzımız da eklenecek demektir. Bir Boğa burcu gibi sakin, sabırlı, sahiplenici ve ağır, bir Yengeç burcu gibi içe dönük, sezgisel ve ürkek.

Peki 7.evimizde gezegen bulunması durumunda ne olacak..?

Diyelim ki 7.evimizde bir de Jüpiter gezegeni bulunmakta… Jüpiter bilindiği üzere astrolojide şans getiren, çoğaltan bir gezegendir. 7.evde bulunan Jüpiter bizi ikili ilişkilerden yana şanslı ve talihi bol kişilerden yaparken aynı zamanda Boğa burcunda bulunması sebebiyle bizim sakin, ağırkanlı ve sahiplenici durumumuzu da abartmamıza yol açabilecektir. Ayrıca Jüpiter hem Yay burcunun hem de Balık burcunun gezegeni olduğu için, toprak burcuna ait bir burç olan Boğa burcunda, ne Yay burcundaki gibi dışa dönük ne de Balık burcundaki gibi içe dönük keşiflerde çalışamayacak ve toprağa sabitlenmiş adeta çakılmış vaziyette, bulunduğu yerde çok fazla ve zaptedilmesi güç bir enerji üretebilecektir. Bu sebeple de olumsuz çalışarak kişiyi çok fazla gönül macerasına sürükleyebilecektir. Hatta belki de birden fazla evlilik verebilecektir. Ve evlilikler belki de Boğa burcundaki sahiplenme duygusunu artıracağından aşırı kıskançlık ve inatlaşma gibi davranış biçimleriyle de zarar görebilecek ve ayrılmayla sonuçlanabilecektir. Jüpiter aynı zamanda hukuku da temsil ettiğinden, bu durum ikili ilişkileri yüzünden belki de kişiyi çok fazla hukuksal sorunla karşı karşıya bırakabilecek, Boğa burcunda yer alması sebebiyle de maddi zararlara uğratabilecektir. Bu arada Boğa burcunun yönetici gezegeni Venüs Yengeç burcundayken, aynı zamanda da 9. evde olduğunu varsayarsak, yani Yay burcunun evinde, sezgisel ve içe dönük ilişki kuran kişi bu sefer de yabancı ülkelerde yaşayan kişilerle ilişki kurma yahut yabancı kültürlerle yabancı felsefelerle ilgilenen kişilerle ilişki kurma potansiyeli taşıyacaktır. Yani kısaca Güneşimizi ya da Ayımızı yani eşimizi ararken 7. ev yardımıyla ona ulaşmaya çalışırız. 7.evle kendimize ait davranış modelleri geliştiririz; annemiz ve babamızdan farklı olarak.

İlişkiler astrolojik dilde ifade edilirken, oldukça karmaşık değil mi..? Tıpkı hayat gibi...

Diyelim ki eşimizi ararken 7. ev yardımıyla ilgi duyduğumuz insanlara yöneldik, onları bulduk ve aşkımızı yaşarken kendimizi oluşturmaya başladık. Peki aşkı nasıl yaşarız ve ardından gelen ortak paylaşımları, cinselliği nasıl yaşarız. Bunlar 5. ve 8. evin incelenmesi ile ortaya çıkacaktır. Bu konuları bir başka yazıya erteleyerek şimdilik çok önemli bir konu olan Satürn’ün hakim olduğu haritalara bir göz atalım.

Satürn’ün baskın olduğu haritalarda, karmik ilişkilerdeki yükler sözkonusudur. Geçmişten gelen yük omuzlarınıza adeta taşıyamayacağınız ağırlıkta yüklenmiş olabilir. Bu durumu şu atasözüyle açıklamak mümkün.

‘Dedenin yediği koruk erik, torununun dişini kamaştırırmış.!

Yani biz geçmişte yapılan hataların bedelini ödeyebiliriz. Bu yüzden kişi farkettiği anda bu yükleri temizlemeli ve kendisinden sonra gelecek kuşağa gereksiz yükler aktarmamalıdır. Bunu örnekleyecek olursak, hırsızlık yapmış birinin çocukları hırsızın çocuğu damgasını yiyecek ve bu damga kuşaklar boyu aktarılarak devam edecek, nesillerde ağır karmik durumlara sebebiyet verebilecektir. İlerleyen zamanda belki bu bilgiler unutulacak ama genetik aktarımlarla nesilden nesle suçluluk duygularıyla aktarılarak kaderi belirleyici bir tarzda çalışacaktır. Bu durum çocuklarda ağır vicdan hesaplaşmaları oluşturabilecek ve kişi bu hesaplaşmalarda ilişkiye gireceği kişilerle ağır hayat dersleri yaşayabilecek ve yaşatabilecektir.

Satürn’ün temas ettiği her yerde, zor dersler sözkonusudur.

İlişkiler anlamında ele alınırsa, özellikle Satürn 7. evde, Satürn Terazi burcunda ya da Venüs'le açı yapan Satürn, ilişkilerde zorluklar, sıkıntılar, engellenmeler getirebilecektir. Ama Satürn özünde o kadar da kötü bir gezegen değildir. Size karmik yükler yüklerken, size bundan kurtulmanın yolunu da gösterir. Aslında karmik yükleri sırtlarına yükleyenler, insanların bizzat kendileridir. Satürn ise, bunu farkettirene kadar insanın sırtına çöker, durur. Eğer bu yükleri farkedip kurtulmak için çabalar ve bunu başarırsanız, size bilgeliğin ve olgunluğun yolunu açacaktır. Satürn’ ün 7. ev veya Venüs’le teması bunu ilişkiler yoluyla yapacağını gösterir. Satürn bu saydığım durumlarda adeta kişinin bir nevi sabrını da ölçer nitelikte çalışır. Venüs’le temas etmesi durumunda Terazi burcunun bulunduğu eve bakmak gereklidir. Çünkü Venüs Terazi’de ilişkiler anlamında çalışır. Satürn’ün Venüs’le ilişkisinde, dersleri alırken etkilenen hayat alanınız sadece Satürn ve Venüs’ün bulunduğu evler değil Venüs’ün yöneticisi olduğu Terazi burcunun da ev konumudur. Venüs’ün Oğlak burcunda olması da Satürn’ün ilişkilere temas etmesinin bir başka şeklidir.

Güçlü Satürn etkisine sahip kişiler yaşamları boyunca kendilerini kıstırılmış hissedecekleri ve duygular yoluyla yaşayacakları üzücü maceraları deneyimleyebilirler. Bir kişi sizin üzerinizde güçlü bir Satürn etkisi kuruyorsa bu alanda size oldukça sıkıntılı ve acı dolu deneyimler yaşatacağı ve bir anlamda da bu deneyimlerle kişiliğinizde varolan bazı sorunlarla yüzleşme noktasına getireceği ve bu süreç acı deneyimlerle yaşansa da, belki de farkında bile olmadığınız içsel sorunlarınızdan kurtulmanıza, arınmanıza yardımcı bir etkisinin olacağını da söyleyebiliriz.

Neden bazı insanlarla kısa süren karşılaşmalarımız vardır..? Neden öylesine birbirimize teğet geçer gideriz..?

Kişilerin bazen karşısına neden çıktığını anlamadığı durumlar da vardır. Örneğin kısa süreli ya da anlık karşılaşmalar… Bunlar hızlı giden gezegenlerin bize oynadıkları küçük küçük oyunlardır. Bir Merkür transiti ya da bir Venüs transiti bize böyle karşılaşmalar getirebilir. Bu tıpkı iki kişinin haritaları arasında bulunan Venüs ve Marsları arasında açılanmaların bulunduğu karşılaşmalardır. Yoğun bir çekim ve etkileşme, kısa süreli diyaloğa ya da ilişkiye girme ve birden bitme. Çünkü bunlar büyük senaryonun küçük parçalarıdır. Hepsi bir amaca hizmet eder. Eğer yoğun duygusal çatışmalarınız varsa ve ideal eşinizi bulamıyorsanız, bu karmaşada hayat size küçük karşılaşmalar hazırlar; sizin farkındalığınız ve durup sorgulamanız için… Ya da sadece birkaç saat ayaküstü konuştuğunuz bir kişi, size tüm geleceğinizi etkileyen bir mesaj veriyor olabilir. Özellikle Ay, hızlı geçişleri sırasında bu tür karşılaşmaların oluşumunda tetikleyici olarak çalışabilecektir.

Bazı insanların haritalarında gerilimli açılar azdır, uyumsuzluklar fazla değildir. Bu insanlar yetişkin olduklarında eşlerini bulur, onunla yaşar giderler. Eşruh arayışı bu insanlara yabancı bir kelimedir. Onların bir eşleri vardır. Kendilerince mutludurlar ama genel olarak yaşamlarına baktığınızda, gelişme yok denecek kadar azdır. Zorlu açılarla dolu haritalarda, özellikle ilişkilerde yoğunlaşmış zorluklar mevcutsa bu durum sizi sürekli bir arayışa iterek, sizi geliştirebilecektir de.

Aşk ve ilişkiler de tıpkı karşımıza çıkan diğer yaşam unsurları gibi bizi eğiten bizi olgunlaştıran faktörlerdendir. Gerçek sevgiye giden yolda bir yığın aşk yaşayabilirsiniz ama bunun asıl amacı bir şekilde karmanızda bulunan zehirli tortuları farkedemediğiniz için iyice yerleştirmek yahut karmanızda bulunan zehirli tortulardan farkettiğiniz anda kurtulabilmek olabilir.

Bunu farkettiğiniz anda aşk ile ilgili davranış biçiminizi gözden geçirin. İlgi duyduğunuz, yöneldiğiniz kişilere neden yöneldiğinizi anlamaya çalışın. Bunlar da sizin kendinizi tanıma yolunuzu aydınlatacak birer ışıktır.

Görebilen göz için, her insan bir hayat deneyimidir. Herkes özünde gerçekten sevebilme potansiyeli taşır ama sizin için doğru olan kişiye aşk duygusunu yönlendirebilmeniz, sizin daha huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmenize yardımcı olur.

Aşk, acı çekmek demek değildir. Acıyı sadece içimizdeki karmaşalar yüzünden yaşarız. Ve bu karmaşalardan kurtulabilmek de kendi elimizdedir.

Gerçek aşkı arıyor ve bir türlü bulamıyorsanız, bunun sebebi belki de sizsinizdir."

Son olarak sözlerimizi Özdemir Asaf'ın bir şiiriyle bitirelim.

Her seven
Sevilenin boy aynasıdır,
Sevmek
Sevilenin o aynaya bakmasıdır.
En son EffEndY tarafından Pzr 28 Eki, 15:40 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Pzt 29 Oca, 17:30

:D
Kuki, benim buradan çıkardığım, Yaradan kaderimizi DNAlarımıza şifrelemişken üşenmemiş bir de göklerde şifrelemiş. Yani diyor ki: "En derine de inseniz en yükseğe de çıksanız ulaşacağınız adres benim."
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

TheGirlofSuN

Okunmamış mesaj gönderen TheGirlofSuN » Pzt 29 Oca, 17:44

EffEndY; çok güzel bir ifade ve yazı olmuş eline sağlık.

Armagedon

Okunmamış mesaj gönderen Armagedon » Pzt 29 Oca, 19:33

valla ne desem yalan olur başlı başına yanlış olmuş bu tahminler: )

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Sal 30 Oca, 02:01

Güneşin Kızı, teşekkürler... (Sana Güneşin Kızı deyince kızmıyorsundur umarım; herşey orjinaliyle güzeldir ya, kızıyorsan öyle de hitap edebiliriz.)

********************

İKİNCİ KISIM(İKİLİ İLİŞKİLERDE 5. ve 8. EVİN ÖNEMİ)

Aşk gönüllere düştüğü anda, akıl da dahil hayatımızda önemli ve öncelikli olan bir çok yönümüzün ve ilgi alanımızın geçici bir süre de olsa devre dışı kaldığını biliyoruz. Aşk aklımızı başımızdan aldığı gibi ruhumuzu da bedenimizden çıkartmayı başarabilen ve hayaller dünyasında sınırsızca koşturabilen bir duygu halidir. Bizi hayallere sürükleyerek gerçekte belki de asla var olmayan bir dünya yaratmamıza bile sebep olabilir.

Aşk elbette ki her insan için aynı anlamı ifade etmeyebilir.

Kimi insan aşık olduğunda kendisini tanıyan ya da tanıdığını sanan bir çok insanı şaşırtabilecek davranış biçimleri geliştirmeye muktedir olabileceği gibi, kimisi de bu duyguya teslim olmayarak mantığının iplerini elden bırakmayacak kadar kontrollü olabilir. Kimi insan aşk kapısını çaldığında güvensiz, endişeli ve kuruntulu bir ruh yapısına bürünürken, kimisi de karşısındakinin her sözüne gözü kapalı inanan bir davranış içine girebilir. Kimi duygularını aşık olduğu kişi ile sınırsızca paylaşırken, kimi ise son derece ketum bir tavır takınarak karşısındakini acaba beni seviyor mu sevmiyor mu diye günlerce düşündürmek zorunda bırakabilir…; kimi de aşık olduğu kişiyi sahiplendiğinde ve yaşamının bütün alanları içine çok fazla karıştırdığında ancak tatmin olabilir.

Yani kısacası her insanın aşka karşı takındığı tavır çok farklı özellikler gösterebilir. Peki nedir buna sebep?

Astrolojide aşkı nasıl yaşayacağımızı ve aşık olduğumuzda nasıl bir davranış biçimi geliştireceğimizi anlayabilmek açısından doğum haritalarımızdaki Güneş, Ay, Venüs, Mars ve 7. evin dışında 5. eve de bir göz atmamız gerekmektedir. Aşkın ardından gelen paylaşımları nasıl deneyimleyeceğimizi ise 8. evi inceleyerek daha ayrıntılı belirleyebiliriz.

5. EV ve 8. EV

Astrolojiyle ilgisi olmayan insanlar için bu kavramlar pek bir şey ifade etmeyebilir ama bu iki ev, insan yaşamı içinde bazen oldukça keyifli, zaman zaman sancılı ama her zaman oldukça yoğun yaşanılan iki yaşam alanıdır. Hatta bazı zamanlarda yaşamımızı kontrol edebilecek güce bile sahiptirler.

İlk önce 5. eve bir göz atalım…

5. EV;

Muhteşem kral, sahneyi seven, coşkulu ve yaratıcı aslan burcunun evi…
Yönetici gezegeni ise içimize yaşama sevinci dolduran Güneş’tir. Güneş bilindiği üzere sürekli gelişen bir enerji biçimidir, yani kısaca kimliğimizdir. Onunla yaşadığımızı hissederiz, onunla coşarız, onunla varlığımızı deneyimleriz. Onu geliştirmek için yaşamımız boyunca hiç durmadan çabalayıp dururuz. Öldüğümüz anda ise Güneşimiz de kararıverir. O yok olduğunda diğer yönlerimiz de yok olur gider; düşünebilme yeteneğimiz, sevebilme yeteneğimiz, hissedebilen yönümüz, savaşma gücümüz... ,kısaca sahip olduğumuzu sandığımız herşey. Hatta yaşam bile, güneşimizi var sanmamızdan ya da var olduğunu düşünmemizden kaynaklanan bir yanılsama hali bile sayılabilir bu açıdan bakıldığında… Güneş bizim var oluşumuzun farkedilmesidir hem kendimiz, hem de diğer insanlar tarafından. Ve bunu farkettirebilmek için de elimizden geleni yaparız, kah ışınlarımızı gizli gizli göndererek, kah yaylım ateşi gibi yayarak.

Yaşamın en keyifli anlarının deneyimlendiği alan ise aslan burcunun doğal evi olan 5.evdir. Bu ev de yaşamdan keyif alınan her şeyi deneyimleriz; yeri gelir heyecanı dorukta tutarak inanılmaz risklere gireriz, yeri gelir yaşamı farklı tadlarla deneyimlemek için hobiler ediniriz ve yeri gelir doğamızın gereği çocuk sahibi olarak yani bir insan yaratarak bu hazzı deneyimleriz.

5. ev aynı zamanda sahneye çıktığımız da evdir ve yaratıcılığımızı bu ev kanalı ile ifade ederiz. Bu evde bulunan gezegenler ise bu enerjilerin yaşam sahnesine çıkış kanallarıdır. Bu evde herhangi bir gezegen bulunmaması halinde bu evde bulunan burca ve onun yöneticisine de ayrıca dikkat edilmesi gerekmektedir. Çünkü onlar da bizim aşkı yaşama biçimimizi çözümleyebilmemiz için birer yol göstericidir.

Bu evin konuları arasında bulunan AŞK’ı diğerlerini bir parça geride bırakarak öne çıkartalım.

Aşk belki de yaşadığımızı derinden hissetmenin en özel yollarından biridir. Onu özel kılan ise çoğu zaman kontrol dışı gelişiyor olmasıdır. Bu kontrolsüzlüğü ve beklenmedik gelişleri, onu aslan burcunun temaları arasında bulunan risk ve heyecan duygularını kamçılama gücüne de sahip kılmaktadır.

Aşk için çöllere düşme, uğrunda ölebilme, hasta olup yataklara düşme, zindanlarda çürüme gibi mantıklı çerçeveden bakıldığında son derece komik ve trajik olan haller, aşkın perspektifinden bakıldığında inanılmaz büyüleyicilikte görünebilir.

İnsanoğlunun bitmek bilmeyen aşk arayışları, aşkı buluşları, kaybedişleri, yeniden aşık oluşları ve mütemadiyen sürüp giden bu devinim yaşamın oldukça büyük bir alanını doldurmaya kafidir.

Aşkın bizi ne şekilde etkilediğini görebilmek için doğum haritalarımızda bulunan 5. evdeki burca dikkatli bakmamız gerekmektedir. Aşık olduğu kişiyi elde etmek için oldukça yoğun çabalar harcayan bir kişinin, aşkı yaşamaya başladığı anda değişim geçirerek bambaşka bir kişiliğe bürünmesi, 5. evdeki burcun aşk hayatımızdaki davranış biçimimizi yönlendirmesi sebebiyledir.

Sürekli aşık olduğu kişiyle karşılaşabilmek için akla hayale gelmedik metotlar deneyen bir kişi, istediğini elde ettikten sonra, ilişkinin ilerleyen zamanlarında değişerek bambaşka bir portre çizebilir; o sıradışı ve çılgın kişi gidip yerine daha sakin ve ilişkideki önemli günleri bile unutan bir kişi haline dönüşebilir. Ya da oldukça sakin ve mantıklı görünen ve heyecansız bir şekilde ilişkiye giren bir kişi, aşkı yaşamaya başladığı anda inanılmaz ve sıradışı davranışlar sergileyerek, birlikte olduğu kişiyi her an şaşırtmaya eğilimli bir yapıya bürünebilir. Eğer haritanızın genelinde oldukça sakin ve tutarlı bir yapıya sahip olduğunuz görülüyor ama aşık olduğunuzda bambaşka bir kimliğe bürünüyorsanız, 5. evinizde haritanızın geneli ile çelişen bir durum sözkonusu olabilir. 5. evdeki özellikle olağana aykırı tutumlar ve belirgin sıra dışı özellikleri getiren burçların başında kova burcu yer alır.

Kova burcu aşkta sıra dışı yaklaşımların ortaya çıktığı bir burçtur. Bir aşkı yaşarken yapacağınız her türlü radikal hareketler ve şaşırtıcı davranışlar 5. evde kova burcunun bulunması durumunda beklenmesi ve şaşırılmaması gereken davranışlardır. Kova burcunun ve yöneticisi Uranüs’ün bulunduğu her alan oldukça yoğun elektrik yüklüdür. Uranüs’ün doğum haritasında Venüs’le teması da buna benzer davranış modelleri getirir. Kova burcunda bulunan Venüs de hemen hemen aynı özellikleri sergiler.

5. evinizde kova burcu değil ama onun yöneticisi Uranüs bulunuyorsa, aşk eviniz gene yüksek gerilim hattında bulunuyor demektir. Bu yüzden bu alanlarda şaşırtıcı ve kontrol dışı davranışlar sergiliyor olmanız garipsenecek bir durum değildir. Aşkta aykırı ve şaşırtıcı davranış modelleri, ilişkilere sosyal ve toplumsal platformda var olandan daha radikal yaklaşım biçimleri, aşırı özgürlükçü bakış açıları Uranüs’ün ya da kova burcunun o alanda hüküm sürdüğünü gösterir. Örnek vermek gerekirse teknolojik imkanlar kullanılarak, internet üzerinden ya da cep telefonu ile mesajlaşma suretiyle yaşanılan aşklar da bu durumun bir yansımasıdır. Uranüs transitlerinde de bu durum gözlenebilir. Uranüs’ün etkisiyle kişi bireysel sınırlarının genişliğini o kadar abartmaktadır, adeta boyutları zorlamaktadır. Bu aynı zamanda bir nevi geleneksel olana da başkaldırı anlamı taşımaktadır.(Uranüs’e eşlik eden bir Neptün transiti de varsa eğer, kişi bu eğilimi daha çok gerçeklikten kaçış amacıyla da gerçekleştirebilecektir.) Bunun sebebi Uranüs’ün kollektif enerjilerden biri olmasıdır. Örneğin eğer baskılı bir dönemden daha özgürce yaşanılan bir döneme geçiş varsa, doğal olarak özgürlüğü deneyimlemeye hazırlanan bir toplumun, onu oluşturan bireyleri de bundan nasiplerini alacaklardır.

Görücü usulü beraberliklerden, flört edilerek kurulan beraberliklere geçildiği zaman dilimi olan 20. yüzyıl sonlarında, bu enerjinin toplumsal boyuttan bireylere ne şekilde indirgendiğini, nasıl yansıdığını gözlemleme şansına ülkemizde sahip olduk. Satürn’ün baskıladığı dönemin ardından Uranüs’ün yardımıyla ulaşılan özgürlükler bir dönem oldukça yoğun ve sarsıcı bir şekilde deneyimlenmiştir. Özellikle aşkta görülen özgür davranış modelleri, baskıya ve kısıtlanmaya karşı bir mücadele niteliği taşımaktadır. Birey olma yolunda mücadele verilirken Uranüs enerjisi kişinin yaşamında aktifse ve bu aktivite 5. evde yoğunlaşma gösteriyorsa, 5. ev yani aşk evi bu özgürlük arayışının ve başkaldırının gerçekleştiği alan olacaktır. Transit Uranüs’ün doğum haritalarındaki Venüs’le teması da buna benzer sonuçlar doğurur. Tabii ki hiçbir devrim acısız, sancısız ve kolay gerçekleşmez. Bu süreçte kişiler özellikle Satürn’ün can acıtıcılığını da oldukça yoğun deneyimleyeceklerdir. Devrim gerçekleştirilmiş ve başarılı olmuşsa eğer, ardından yeni yapıların kurulması sürecinde Satürn’ün muhakkak bu yeni yapılanma içinde zamanın efendisi olarak tekrar devreye girmesi gerekmektedir. Devrim başarısız olmuşsa ya da gerçek bir devrim niteliği taşımıyor ve insanlığın gelişimine değil sadece kişinin şahsi ve çığırından çıkmış amaçlarına hizmet ediyorsa, Satürn bu sefer de zalim bir efendiye dönüşebilecektir. Çünkü bilindiği üzere Satürn karmanın gezegenidir.

5. eve sıra dışı yaklaşımı getiren bir diğer burç ise yay burcudur. Ateş elementinden ve değişken nitelikli bir burç olan yay burcu 5. evde yerinde durmayan, ele avuca geçmez bir aşk anlayışı getirebilir kişiye…

5. evdeki yay burcu, kaygan zeminde dans eden bir kişiye benzer. Kişi birlikteliğini yaşarken, oldukça şaşırtıcı davranışlarda bulunma eğilimi içindedir; aşkta bağlayıcı sözlerin altına girmekten ve sürekli iç içe ve yan yana olmaktan hoşlanmayabilir. Yay burcu da kova burcu gibi özgürlüğü sever, kovanınki bir başkaldırı niteliği taşırken, yayınki yeni keşifler arayışı içinde olmaktan kaynaklanır. Bu yüzden 5. evde yay burcunun bulunması durumunda aşkta sürekli bir keşif hali mevcuttur. 5. evdeki yay burcu, kişiyi sürekli yeni aşklar ve heyecanlar peşinde koşmaya itebilir. Her yeni aşk da yeni deneyimler elde etme amacı, kişinin yaşam felsefesinin bir parçasıdır denilebilir. Olumsuz yönleri ise sürekli ne yapılacağı kestirilemeyen bir kişi ile beraberlik, karşısındaki kişiyi oldukça zorlayabilir, hatta mutsuz edebilir. Bu evde yay burcunun bulunduğunu göz önüne aldığımızda, yay burcunun yöneticisi Jüpiter’in doğum haritasındaki burç ve ev konumuna dikkat etmemiz gerekmektedir. Örneğin Jüpiter’in terazi burcunda ve 8. evde bulunduğunu varsayarsak kişi ilişkileri vasıtası ile yoğun olarak krizi deneyimleyebilecek ve bu deneyimlerle ortak değer anlayışı bakımından bilgeliğe ulaşabilecektir. Bu yaşananlar kişinin yaşamın bilinmeyen ve gizemli alanları karşısında da daha bilge bir yaklaşıma ulaşmasına yardımcı olabilir.

5. evde ikizler burcunun bulunması kişiyi aşkta oldukça havai ve tutarsız yapabilecektir. İkizler burcunun doğum haritalarında bulunduğu alan, sürekli bilgi akışının gerçekleştiği alandır. Ve bu bilgi akışı daha çok yüzeysel bir tarzda gerçekleştirilir. İkizler burcunun olduğu alan hiçbir şeyi derinlemesine yaşamaya fırsat vermez kişiye, çünkü alınacak ve aktarılacak yeni bilgiler mevcuttur yaşamda. Ve bunun sürekli olabilmesi için hiçbir yerde çok uzun zaman geçirmemek gereklidir. Kişi bir ilişkiden diğer bir ilişkiye aynı anda koşabilecektir ya da aynı anda birkaç aşk ilişkisini birden idare etmek isteyebilecektir, bu yüzden de aşk ilişkilerinde havai, yüzeysel ve sadakatsiz olarak algılanabilecektir.

5. evde akrep burcunun bulunması kişiye bu alanda yaşayacağı oldukça yoğun yaşam deneyimlerin müjdesini vermektedir. Aşık olunan kişi üzerinde sürekli bir kontrol mekanizması geliştirilmesi, kuruntular ve endişeler, kaybetme korkusu ve sürekli her kelimenin altının didik didik edilmesi 5. ev akrep burcunun genel özellikleri arasındadır. Bu yüzden aşkın mutlu ve ayakları yerden kesen yanını pek yaşama fırsatı bulamaz, 5. evinde akrep burcu bulunanlar… Akrep burcunun olduğu her alan kişiye oldukça yoğun yaşanacak yaşam dersleri getirir ve bu yaşam dersleri kişinin -bilinen cehennem anlayışı göz önünde bulundurulduğunda- cehennemde bir kaç kere yanması ile eş değerdedir. Ruhlar bu ızdırabı oldukça yoğun deneyimlerler.

“Terazi burcunun 15. derecesi ile akrep burcunun 15. derecesi arasında kalan bölüme klasik astrolojide “yanan yol” anlamında “via combusta” denmesi de boş yere değildir. Eğer aşk eviniz bu dereceler arasına denk düşüyorsa işinizin pek de kolay olmayacağını, yaşamda dönüşüm geçirmenizi sağlayacak aşk ilişkisi ya da ilişkileri deneyimleyeceğinizi ve bunlar sayesinde de ruhsal arınmanızı ve tekamülünüzü gerçekleştirirken canınızın bayağı yanacağını söyleyebiliriz.”

5. evde yengeç burcunun bulunması kişinin sürekli aşık olduğu kişiyi duygusal olarak beslemeye kendisini zorunlu hissetmesine ve bu tarz davranışlar içine girmesine sebep olur; kişi aşık olduğu kişiye annelik etme ihtiyacı içindedir. Kişi ancak karşısındakini bir anne gibi koruyup gözettikçe, ona yemekler yapıp karnını doyurdukça keyif alır, mutlu olur. Ayrıca aşık olduğu kişinin sürekli yanında, eteklerinin dibinde bulunmasını ister, tıpkı bir anne gibi… Bu aşırı koruyucu, kollayıcı ve sahiplenici davranış biçimi aşık olunan kişinin üzerinde duygusal bir baskı oluşmasına sebep olabilir. Çünkü aşk ve annelik çok farklı iki kavramdır. Ayrıca kişinin aşk yaşamında annenin etkisinin çok fazla olacağını ve kişinin sık sık annesinin müdahalesi ile karşılaşmak durumunda kalacağını da söyleyebiliriz.

Ayrıca 5. evde su grubu burçlar bulunduğunu varsayarsak bir ateş evi olan 5. evin su baskınına maruz kalması sebebiyle, bu durum kişinin iç dünyasında dalgalanmalara da sebebiyet verebilir. Bu yüzden de aşk ve yaratıcılık da dahil 5. evin temaları kişi tarafından depresif bir bakış açısı ile yaşama geçirilir; kişi her an dalgalanmaya, inişli çıkışlı ruh hallerine ve mutsuz olmaya eğilimlidir.

5. evde boğa burcunun bulunduğunu varsayarsak boğa burcu maddeye bağlı ve tensel bir burç olduğu için, bu ev kişinin yaşamında aşkı yaşarken bedensel zevklerin daha fazla öne çıkmasına sebebiyet verebilir. Aynı zamanda kişide aşık olduğu kişilere karşı da aşırı bir sahiplenme görülebilecektir. Ayrıca boğa burcu yaşamdan keyif almak isteyen ve huzur arayışı içinde olan bir burç olduğundan aşk ilişkilerine de bu gözle bakabilecek ve aşkı yaşarken hiç bir şeyi sorun etmeyen bir kimliğe de bürünebilecektir ve karşısındakinden de kendisine huzur vermesini bekleyecektir. Aşık olduğunda ya da aşkı yaşarken 5. evinde boğa burcunun bulunduğu kişilerden hoplayıp zıplamalarını beklemek oldukça hayalci bir yaklaşım olur. Ama karşısındakine oldukça fazla maddesel ve bedensel zevk de yaşatabilir bu süreçte…

5. evde terazi burcunun bulunduğunu var sayarsak hava grubu bir burç olan terazi aşka daha rafine ve artistik yaklaşımlar getirebilecektir. Kişi aşklarını adeta şov yapar gibi ya da bir tiyatro sahnesinde oynarmış gibi yaşayabilecektir. Ayrıca karşı tarafa da aşırı bir değer yükleyerek karşısındaki kişinin kendisini kral ya da kraliçe sanmasına sebep olabilecektir. Aşk söz konusu olduğunda terazi burcu mutlaka sevdiklerine jestler yapmak isteyecek ve karşı tarafın isteklerini de en az kendisininki kadar önemseyecektir. Böyle bir kombinasyonda kişi aşk ilişkilerinde kendisini dengeleyecek bir kişinin arayışı içinde olabilecektir. Ayrıca mutsuz olunan aşk ilişkilerinde de kişinin kısa süren bir denge kaybı ve dalgalanma yaşaması muhtemeldir.

5. evde balık burcunun bulunduğunu varsayarsak, Neptün etkisiyle kişi platonik aşklar yaşamaya meyilli bir kişi olabilir. Kişi aşık olduğunda hayallere dalabilir ve bir aşkı yaşamaktansa hayalini yaşamak, onu belki de daha fazla mutlu edebilir. Hatta çoğu zaman kişi aşık olduğunu dahi sanabilir. Ayrıca aşık olduğunda ve bir beraberlik içine girdiğinde, ilişkide sürekli bir fedakarlık içine girmesi ve kendini aşık olduğu kişiye adaması, ayrıca aşık olduğu kişiyi gerçekte olduğundan çok farklı algılıyor olması da muhtemeldir. Ayrıca yaşadığı aşka kendini çok fazla kaptırarak gerçeklikten ayaklarının kesilmesi de muhtemeldir. Bu evdeki balık burcu ya da Neptün, aşk ilişkilerinde kişinin aldanmaya ve kandırılmaya da yatkınlığını gösterir. Kişi kendisi de kandırmaya ya da aldatmaya meyilli olabilir. 5. evdeki Neptün ve balık burcu aşka şairane bir bakış açısı da getirebilir. Ve aynı zamanda da kişiye sanat yeteneği vermesi muhtemeldir. Kişi aşkını oldukça yaratıcı bir şekilde Neptün kanalı ile ifade edecektir; özellikle de bu yaratıcılığını şiir, sinema ya da müzik dallarından biri ile hayata geçirebilir ve eserler verebilir. Aşk burada kişinin yaratıcılığını besleme kaynağı olabilir.

5. evdeki koç burcu, aşk ilişkilerine oldukça ben merkezli bir bakış açısı getirebilir. Koç burcunun bulunduğu alan yaşamdaki savaş alanımız olduğundan, 5. evde koç burcu olduğunda kişi aşk ilişkilerini savaş hali gibi algılayabilir. Kişi aşkı yaşarken oldukça hevesli, canlı ve çocuksu ama aynı zamanda ateşlenmeye de her an hazır davranışlar sergileyebilir. Ayrıca koç burcunun olduğu alan kimliğimizi daha fazla öne çıkartmak istediğimiz alandır. Bu yüzden kişi aşk ilişkilerinde öncelikle kendini düşünüp, sürekli ben diyebilecektir.

5. evde oğlak burcu bulunduğunu varsayarsak, kişi geleneksel değerlere daha yakın duran bir tavır sergileyebilir ve oğlak burcunun getirdiği kısıtlama ile aşk duygusunu özgürce yaşayamayabilir. Çoğunlukla daha çok ailelerin ya da yakın dostların tanıştırdığı ilişkiler, bu burçlar için aşk kavramının hayatlarına girmesine sebep olur. Aşkta ise duygularını özgürce ifade etmekten kaçınarak, davranışlarını sürekli kontrol etmek durumunda kalabilirler. Geleneksel yollarla başlayan aşkları ise oldukça uzun süreli olabilecek ve oldukça sadık bir sevgili olabilecektir.
Toprak burçları ve sabit nitelikteki burçlar özellikle 5. evde aşka sadakatli yaklaşımlar getirir.

8. EV;

5. ev ile 8. ev arasında özel bir bağ bulunmaktadır. Bu bağ, aşık olup ardından tensel yakınlaşma ve cinsel birleşmeye ihtiyaç duyulması tanımıyla daha net anlaşılabilir.

5. evde -aslan burcunun evi ve yaratıcı enerji ile dolu olması sebebiyle- enerji yüklenirken, 8. evde bu enerjiyi boşaltmak ihtiyacı hissederiz. Bu enerjiyi boşaltırken engellerle karşılaşılması, boşaltılamaması ya da enerjinin boşaltılmasından yeterince haz alınamaması durumu kişiyi 8.evin temsil ettiği diğer temalara doğru yönlendirebilir. 8. ev oldukça karanlık bir evdir. Ölüm ve ölüm ötesi konular bu evin temaları arasındadır. Cinselliğin sağlıklı yaşanamaması karşısında hep bilinçaltı kaynaklı geçmiş yaşam izlerinin aranması ve çoğunlukla her izin arkasından ölüm ve ölüme dair korkuların çıkması cinsellik, yaşam ve ölüm arasında ne kadar ince, görünmez ama güçlü bir bağ olduğunu göstermektedir. 8. evde bulunan burç ve gezegenler bu enerjiyi ifade ediş kanallarımızdır.

Yaşamın sürmesi için kadın ve erkeğin cinsel birleşmesine ihtiyaç vardır. Doğanın kurgulaması bu yöndedir. Bu yüzden yaşamımızda oldukça hayati bir evdir 8. ev.

8. ev Akrep burcunun evidir. Dönüşüme hizmet eden karanlığın hükümdarı akrep burcu, gücü, ortak değerleri ve elbette seksi ve ölümü temsil eder.

Akrep burcu kaynaklar birleştirildiğinde ancak gücün sağlanacağını düşünür ve bunun için çabalar. Ayrıca gücün devamlılığının sağlanması için sağlam bir kontrol mekanizması geliştirmesi gerektiğini düşünür. Bu yüzden güç ve kontrol akrep burcu için ayrılmaz iki parçadır. Yaşam doğum üzerine kurulu olduğuna göre, doğum için fiziksel olarak kadın ve erkeğin cinsel birleşmesinin gerçekleşmesi yani bir ortaklık kurulması gereklidir. Ortak değerler oluşturulurken elbette ki bu pek de kolay olmaz, kişi yoğun deneyimlerden geçmek durumundadır. Benim değerlerimi bizim değerlerimize dönüştürmek sanıldığı kadar kolay değildir. Bizim değerlerimiz içinde en önemli olanı elbette ki bedenlerin paylaşımı olan cinsel birleşmedir. Bu konu insanlık tarihinin hep en önemli sorunlardan biri olagelmiştir ve hala tabu halini aşabilmiş değildir.

İnsanın varlığının devamını sağlayan bu konu, insanlığın önüne sürekli çıkan bir engel gibi daima sorunların temelinde yatan, aşılması ve çözülmesi gereken bir konu olmuştur. Duyguların paylaşımı söz konusu olduğunda bunu büyük bir coşkuyla dile getiren insanoğlu, bedenlerin paylaşımı söz konusu olduğunda bunu çoğu zaman kendine saklamayı, bir utanç vesilesi saymayı, hatta mümkün mertebe üzerinde konuşmamayı, konuştuğu zamanlarda ise oldukça farklı aktarma biçimleri seçmeyi kendisine ilke edinmiştir. cinsel, üzerinde doğrudan konuşulmaması gereken bir konu olduğu gibi, yaşanırken de gizli saklı yaşanmasının gerekliliği, insanlığın büyük çoğunluğu tarafından adeta gizli bir anlaşma yapılmışçasına kabul edilmektedir. Seksin utanç ve ayıp duygularından arındırılarak söz konusu edilmesi de sık rastlanan bir durum değildir.

Peki nedendir cinsellik üzerinde dönen bu kadar utanç ve suçluluk duyguları, cinselliğin sağlıklı yaşanamaması nelere sebep olur insan doğasında…?

Seksin deneyimlenmesinde alınan haz bu denli yoğunken, bu hazzın yaşanabilmesi ve bu hazzın devamında da yaşamın sürebilmesi için kadının ya da erkeğin bir diğerine bu denli ihtiyaç duyması ve ayrıca cinsel birleşme ile insanın yaratımının gerçekleşmesi sebebiyle egoda cinselliğe karşı böyle bir tepki oluşmasına yol açmış olabilir mi?

İki cinsin ortak değerler oluşturabilmesi için kendi değerlerinden bazılarını bırakmaları gerekmektedir. Çünkü ortak değerleri oluştururken, sahip olunan bütün değerler ortaklığa aktarıldığında, uyumsuzluklar ve anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Bu yüzden bazılarından vazgeçilmesi gerekmektedir. İnsanlığın var oluşundan beri ortak değerlerin oluşturulması ve bazı değerlerden vazgeçilmesi yönünde savaşlar hala devam etmektedir. Çünkü ego için sahip olunan değerlerin bırakılması o kadar da kolay değildir, çünkü her bir değerden vazgeçme, ego için kendinden bir vazgeçişi, bir nevi ölümü de beraberinde getirir.

8. ev egonun ölümünün de gerçekleştiği evdir. Bu yüzden ölüm ego için korkulacak düşmanlardan biri olarak algılanmaktadır. Var olan şartlardaki her değişim, ego tarafından en az ölüm kadar, varlığına karşı bir tehdit unsuru olarak kabul edilmektedir. Egonun değişime gösterdiği direnç ve değişimin zorla da olsa kendini gerçekleştirmesi, sabit bir burç olan akrep tarafından temsil edilen değerlerle özdeşleştirilmekte, bunun sebeplerinin aranması bakımından da 8. ev önem kazanmaktadır. Ego yaşamsal önem taşıması bakımından engellenemez bir içgüdü olan cinsellik içgüdüsünü engelleyemediği için, bu dürtü doğrultusunda yaşamına devam etmekte ama buna karşı duyduğu yoğun suçluluk kompleksi de bilinçaltına doğru itilmiştir. Ve bu kompleks yüzyıllar boyunca nesilden nesile aktarılarak güçlü bir kollektif bilinçaltı kültü şekline dönüşmüştür. Karmanın gezegeni Satürn ise egoya yaşamın sürebilmesi bakımından bazı yetkilerin verildiğini, ama bu yetkilerin her alanda ve daima tekelinde olmadığını söylemeye çalışmaktadır. Satürn kısıtlamalarla kişinin gerçek benliğine ulaşması ve onunla yüzleşebilmesi bakımından, egonun yaşama müdahalesini önlemeye çalışarak geçmişten getirilen yüklerin temizlenebilmesi bakımından karmik bir temizleme yapmaya çalışmaktadır. Ölüm, ortak değerlerimiz, cinselliğimiz, dönüşümümüz, güç arayışımız, sürekli kontrolü elde tutma çabamız ve bu yüzden hiç bitmeyen korkularımız…

8. evi incelemeye başladığımızda aynı zamanda korkularımızın da yattığı ev olduğunu görmekteyiz.

Korku, sebebini açıklayamadığımız her şeye karşı duyduğumuz, tıpkı cinsel dürtüsü gibi engellenemez ve bizi bir gölge gibi takip eden, karanlık ve ruhumuzu tutsak eden, enerjimizi adeta emen ve bilincimizin kontrolünü elimizden kaçırmamıza sebep olan hem tarifi, hem de yaşanması zor bir duygu biçimidir. Cinsel sorunlar söz konusu olduğunda kişide yoğun olarak korkuların da varlığı gözlenir.

Cinselliğe bakış açısının kendi başına yeterince problem üretmesini bir kenara bırakacak olursak, kişilerin yaşamlarında görülen ve sağlıklı bir yaşam sürülmesini engelleyen ciddi anlamdaki cinsel sorunlar, aşırı cinsel faaliyetler ya da cinsel sapmalar söz konusu olduğunda 8. evin çok dikkatli incelenmesi gerekmektedir. Örneğin 8. evde oğlak burcunda bulunan bir Ay, annenin aşırı muhafazakar ve kontrolü seven bir anne olması sebebiyle çocuk tarafından cinselliğin sağlıksız bir olgu olarak algılanmasına sebebiyet vermiş olabilir. Ve bu durum ilerleyen zaman içinde kişiyi aşılması zor yoğun bilinçaltı problemleriyle ve ardından da cinsel problemlerle karşı karşıya bırakabilir. Bir erkeğin haritasında bulunan böyle bir kombinasyon, muhtemelen kişinin bu tarz kadınlara yöneleceğini hatta böyle bir eşin kişinin yaşamına gireceğini gösteriyor olabilir.

Oğlak burcunda bulunan Ay’ın bir kadının haritasında bulunduğu varsayarsak kişinin anne, annelik ve cinsellik ile ilgili ciddi bir karma sorunu ile yaşama gelmiş olabileceğini ve bu durumun kişinin yaşamı boyunca mücadele vereceği konular olacağını söylemek zor olmaz.

Satürn’ün 8. evle teması ya da 8. evin yöneticisinin Satürn olması durumunda da buna benzer zorluklarla dolu yaşam dersleri kişinin yaşamında başrolü oynayabilecektir. 8. evin yöneticisinin Satürn olması durumunda eğer Satürn kişisel gezegenlerle temas halindeyse, böyle durumlarda da Satürn’ün kişiyi ciddi karmik durumlarla karşı karşıya bırakması olasıdır. Ve bu karmik durumlar genellikle de ölüm ve cinsellik temalarıyla iç içe geçmiş yaşam deneyimlerini de beraberinde getirebilecektir. Burada bir yükten kurtulma ve değer arayışı söz konusu olabilecektir.

Pluto’nun 8. evle teması daha farklı özellikler getirir. Kişi tüm hedefini ortak kaynaklar üzerinde hakimiyet kurarak gücün elde edilmesine odaklayabilir ve alması gereken dersleri farketmeyerek, cinselliğin amacından şaşmasına ve sadece edinilecek menfaatler için sıradan ama bir o kadar da yaralayıcı bir devinim şekline bürünmesine sebep olabilir. Ama bu durum sağlıklı bir gelişim için elbette ki istenen bir durum değildir. Sadece cinsellik üzerine kurulu bir yaşam anlayışı, diğer yaşam unsurları arasındaki dengeyi de altüst edebilecektir. Bu yüzden kişi yoğun dönüşüm deneyimleriyle yaşamını dolu dolu geçirmek ve her seferinde arınmak için taşları ölüm ve yeniden yapılanmalardan oluşmuş uzun bir yolda yürümek zorunda kalabilecektir. Pluto hedefi insanoğluna göstermektedir ama bunu göremeyen ya da görmek istemeyen insanın bizzat kendisidir. Dönüşümünü gerçekleştirmektense gücü elinde tutmaya çalışmak, egonun kendisine karşı oynadığı oyunlardan birisidir yalnızca. Pluto’nun olumsuz kullanımının sonucu da, daima ruhsal yıkım ve ardından yeniden yapılanmaya uğraşma olarak gerçekleşecektir.

Uranüs’ün 8. evle temasında ise kişide oldukça farklı cinsel davranış arayışları, cinselliğin sınırlarını zorlayışlar, gelenekselden farklı yeni arayışlar ve sıradışı yaklaşımlar görülür. Bu alanda da tıpkı transit Uranüs’ün 5. eve temasındaki gibi teknolojinin nimetlerinden faydalanılması da muhtemeldir. Örneğin İnternet ya da telefon üzerinden gerçekleşen ve sanal cinsel olarak adlandırılan sekse yaklaşım ve deneyimleme biçimi Uranüs’ün 8. eve temas biçimini oldukça net anlatabilir. Burada kişi bir diğeriyle gerekli olan bedensel teması kurmayarak, Uranüs’ün aşırı bireyci ve mesafeli tavrına uyumlu bir görüntü sergileyecek, Uranüs’ün temsil ettiği yüksek teknolojiyi kullanacak ve ayrıca bireyliğini de kaybetmeden ve yeni metotlarla cinsel hazzı yaşama şansına sahip olacaktır. Transit Uranüs’ün doğum haritasındaki 8. evle ya da 8. evin yönetici gezegeniyle temas kurması da buna benzer davranış biçimlerinin deneyimlenmesine sebep olabilir. Tabii ki bu durum amacından saptığında kişinin toplumdan yabancılaşmasına, yalnızlaşmasına ve -Uranüs’ ün elektrik yüklü bir gezegen olması sebebiyle- kişinin cinsel kökenli sinirsel rahatsızlıklarla boğuşmak durumunda kalmasına sebep olabilir.

8. evde bulunan Neptün ise bu alanda bir karmaşa, kaos ve görünenin ötesinde bir arayış biçimi getirebilir. Ortak paylaşımlar üzerinde kişinin hayal gücünün var olandan farklı bir algılama içine girmesi sebebiyle, kişinin diğerleriyle ortak paylaşımlarının sınırlarında da bir belirsizlik durumu hakim olur. Adeta sınırlar ortadan kalkmıştır. Bu sınırsızlık ve karmaşa, kişinin karşısındaki ile paylaşımlarında yanlış değerlendirmeler yüzünden suistimallerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Bu durumda da kişi aşırı idealize etme duygusu ile ya cinsel istismara maruz kalabilir ya da kendisi istismar edici olabilir. 8. ev bizim değerlerimizi gösterdiğinden, kişi bu karmaşık düşüncelerle bazen farkında bile olmadan ve adeta kendini de kandırır biçimde karşısındakinin kaynaklarını kullanmaya yönelebilir; ortak kaynaklarımız sadece cinselliği değil, maddi ve manevi değerleri de kapsar.

Özellikle kollektif gezegenlerin aktif olduğu haritalarda cinsel kaynaklı dönüşüm problemleri oldukça yoğun yaşanmaktadır. Özellikle tüm insanlığı ilgilendiren, cinsel ve ölüm gibi insanlığın kollektif bilinçaltında bütün azametiyle hüküm süren ve enerjinin boşaltımı ve dönüşümünü temsil eden bu iki yaşamsal bilgi kollektif gezegenlerin açılanmalarında daima başrollerde olacak gibi görünmektedir.

Özellikle dönüşümü temsil eden ve Akrep burcuyla ilintili gezegen olan Pluto ile devrimleri temsil eden ve kova burcuyla ilintili gezegen olan Uranüs, kişisel gezegenlerinizle kontak kuruyorlarsa, toplumsal değişimler sizi de fazlasıyla etkileyecek ve sizin toplum nezdinde belki de bir adım öne çıkmanızı sağlayabilecek değişim rüzgarlarını yaşamınızda estirmeye başlayacaklar demektir. Bunları yaşamınıza en sağlıklı biçimde geçirebilmek elinizdedir.

Doğum haritasındaki evlerin her biri bizim için yaşam alanlarımızdaki önemli temaları belirtir. Hiç bir ev bir diğerinin önüne geçmez, hepsi ayrı ayrı bizim yaşama bakış açımızı ve duruşumuzu belirlemede ortak söz sahibidirler. Doğum haritalarımızdaki 5. ev ya da 8. ev tek başına bizim aşk ve cinsel yaklaşımımızı belirlemede söz sahibi değildir. Haritadaki diğer unsurlarla birlikte incelenmeleri gerekmektedir. Aşık olduğunuzda ve yaşamınızı bazen hayali de olsa biriyle paylaşır hale geldiğinizde ya da bunlardan hiç birisi yoksa, bütün yaşamınızı, kimliğinizi, duygularınızı ve ardından gelecek bütün deneyimlerinizi etkileyecek bir sürece girmişsiniz demektir. Bu yüzden bütün bunlardan ne şekilde etkilendiğinizi ve bu etkileşimin yaşamınıza ne şekilde yansıdığını dikkatle inceleyin.

Unutmayın ki yaşama tek yönlü bakmakla daima manzaranın küçük bir kısmını görürsünüz. Daha geniş bir alanı görebilmek istiyorsanız, her yöne dikkatle eğilmeniz gerekmektedir. Detayların her biri, bir bütünün parçalarıdır; kısaca karmanızın parçaları…

Gerçek bütün açıklığıyla önünüzde serildiğinde, görmek için dikkatlice bakmanız, kendinize karşı gerçekleştirmeniz gereken ciddi bir yükümlülüktür. Önünüzde duranı görmüyor ve ısrarla geleceğe bakmaya çalışıyorsanız, görmeye çalıştığınız geleceğin size, gelişiminize ve karmanıza hiçbir faydası olmayacaktır.
Alıntı


Final Cemal Süreyya'dan...

………
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil.
………
En son EffEndY tarafından Pzr 28 Eki, 15:45 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Kullanıcı avatarı
çıkmazsokak
Mesajlar: 34
Yaş: 37
Kayıt: Pzr 15 Eki, 19:03

Okunmamış mesaj gönderen çıkmazsokak » Sal 30 Oca, 22:39

Görüşlerine katılıyorum EffEndY...Diğer bilgiler içinde teşekkürler.. : ))
Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum...!!

ya-ye
Mesajlar: 61
Yaş: 50
Kayıt: Pzt 07 May, 11:42

Okunmamış mesaj gönderen ya-ye » Cum 01 Haz, 20:43

effendi degerli bir calisma ,paylasimin icin tessekkurler
Suclar insanlarin yuzunde gorunseydi aynalar satilmazdi

Kullanıcı avatarı
huysuz
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2631
Yaş: 42
Kayıt: Pzr 08 Oca, 12:20

Okunmamış mesaj gönderen huysuz » Cum 01 Haz, 21:29

o ha yani bukadar yazıyı kim okuyacak sindire sindire olsun adamın çırkı çıkıyor :D okuya okuya uykusu geliyor adamın:)
Cevap yazarken düşün ve öyle yaz. Konuşmadan önce anla ve öyle konuş.


Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Astroloji” sayfasına dön