YALAN SÖYLÜYORSA...
Araştırmalara göre, birinin yalan söyleyip söylemediğini aşağıdaki ipuçlarıyla anlayabilirsiniz:
- Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
- Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.
- Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın ya da kandırmanın sinyalidir.
- Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
- Verdiği cevap nedeniyle içinin rahat olduğunu göstermeye çalışan kişi belli belirsiz kaçamak bir şekilde omzunu silker.
- Kişinin el kol hareketleri ile söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır. Baş hareketleri mekaniktir.
- Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade, ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.
- Yalan söyleyen kişi ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.
- Kendisini itham eden insandan uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.
- Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.
- İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.
- Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.
- Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
- Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder.
- Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.
- Yalan söyleyen kişi, ben, biz ve bizim gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.
- Kullandığı kelimeler açık ve net olmayabilir.
- Sorulan soruya oranla aşırı bir tepki gösterir.
- Yalan söyleyen kişi, bütün sorularınıza cevap verebilir ama kendisi size soru sormaz
- Araştırmalara göre, yalan söyleyen kişi, konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır. Yalancıları tanımanın diğer yolları da şöyle:
- Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.
- Gerçeği söylemek gerekirse , Dürüst olmak gerekirse ve Neden yalan söyleyeyim ki gibi cümleler kullanır.
- Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.
- Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.
- Konuşmasına, Yanlış anlamanı istemem ama gibi bir cümleyle başlar.
- İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.
- Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.
- Hikayesi o kadar inanılmazdır ki, sırf bu yüzden inanırsınız.
YALAN SÖYLENDİĞİNİ NASIL ANLARSINIZ ?
YALAN SÖYLENDİĞİNİ NASIL ANLARSINIZ ?
KUR'AN'IN SÖNMEZ VE SÖNDÜRÜLMEZ MANEVİ BİR GÜNEŞ OLDUĞUNU BÜTÜN DÜNYAYA GÖSTERECEĞİM VE İSBAT EDECEĞİM!...
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1900)
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1900)
- No.SympaThy
- *SiyahAkrep*
- Mesajlar: 1027
- Yaş: 36
- Kayıt: Prş 15 Mar, 02:04
evet bu yüzden karşımdakinin gözlerine ısrarla bakmayı severim.. ve gözlerime bakarak anlatmasını da hep söylerim..Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
evet bu da çok dikkatimi çekmiştir.Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
en sıkıldığım noktada burasıdır. bazen patlar susmasını söylerim..Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder.
ve diğerleri de hepsini teker teker ele almayayım ama hakikaten çok doğru tespitler.. aynen öyleeeee...
paylaşımın için teşekkürler tutku..
DOLU KIRAR GEÇER AMA YAĞMUR GONCA GÜLLER AÇTIRIR...
ben nasıl yaptığımı bilmiyorum ama bi şekilde karşıdakinin yalan söyleyip söylemediğini bilebiliyorum.
bunu yalan söyleyenler bizzat itiraf ediyorlar ve nasıl anladıgımı soruyorlar.
yukarıda tespitler bu bildiğimiz şeylere isim verilmesinden baska bir şey değil zannedersem.
bunu yalan söyleyenler bizzat itiraf ediyorlar ve nasıl anladıgımı soruyorlar.
yukarıda tespitler bu bildiğimiz şeylere isim verilmesinden baska bir şey değil zannedersem.
KUR'AN'IN SÖNMEZ VE SÖNDÜRÜLMEZ MANEVİ BİR GÜNEŞ OLDUĞUNU BÜTÜN DÜNYAYA GÖSTERECEĞİM VE İSBAT EDECEĞİM!...
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1900)
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1900)