Alper Hasanoğlu - Otoriter Kişilik

Kategoriler Dışındaki Genel Konularla İlgili Araştırma Yazıları.
Lal
*GriAkrep*
*GriAkrep*
Mesajlar: 379
Yaş: 42
Kayıt: Pzr 28 Nis, 14:34

Alper Hasanoğlu - Otoriter Kişilik

Okunmamış mesaj gönderen Lal » Sal 30 Tem, 00:04

"Otoriter kişilik denince akla hemen ötekine hakim olmaya, baskı kurmaya ve onu kontrol etmeye çalışan insan gelir.

Diğer uçta ise boyun eğen, itaat eden, baskıya hayır demeye cesaret edemeyen kişi ya da kişiler vardır. Analitik sosyal psikolojinin kurucusu olan sosyolog ve psikanalist Erich Fromm, hakim olan ve hakim olunan tarafların birbirlerine olan bağımlılığına dikkat çeker ve her ikisini de otoriter karakter olarak tanımlar; aralarındaki tek olmasa da en önemli fark, Fromm’a göre, aktif ve pasif olmalarıdır.

Her iki tarafın, aktif ve pasif olarak sınıflandırılan otoriter kişiliklerin öncelikli ve en derindeki ortak noktaları bir yeti eksikliğidir: Kendine hakim olabilme yetileri yoktur, bağımsız değillerdir, başka bir şekilde ifade etmek gerekirse özgürlüğe tahammül yetileri gelişmemiştir.

Bu anlamda otoriter karakterin karşı kutbunda olgun insan bulunur. Ötekine sıkı sıkı tutunmak zorunda değildir olgun insan, çünkü dünyayı, insanları aktif bir biçimde kavrar. Ne demektir bu?

Çocuk henüz tutunmak zorunda olan canlıdır. Anne karnında, henüz bedensel düzlemde, anneyle birdir. Doğumdan sonra, aylarca bakıma muhtaç olması anlamında uzun bir süre annenin bir parçası olarak kalır. Kişiliği gelişene kadar da yıllarca anneye bağımlıdır.

Annenin desteği olmadan var olması dahi mümkün değildir. Ama çocuk büyür ve gelişir. Yürümeyi, konuşmayı ve dünyada oryantasyonunu bularak, içinde bulunduğu çevreyi kendi dünyası yapmayı başarır.

İnsana verili iki şey vardır, insan onlar aracılığıyla kendini geliştirir; sevgi ve akıl.

Sevgi, kendi bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyarak, dünyayla bir-olmak ve ona bağlanabilmektir. Seven insan dünyayla bir bağ içindedir, kaygı duymaz, çünkü dünyada kendini evinde hisseder. Kendini unutabilir, çünkü kendinden emindir.

Sevgi, duygusal yaşantı düzleminde dünyayı bilmektir. Başka bir bilme durumu daha vardır, o da düşünsel düzlemde kavramak. Bu kavrayış akıldır. Akıl zekadan farklıdır. Zeka belli pratik hedeflere ulaşmak için düşünme yetisinin kullanılmasıdır.

Şempanze, kafesin dışındaki muza elindeki her iki sopayla da ulaşamadığında, iki sopayı birleştirerek muzu alırsa zekasını kullanmış olur.

Akıl ise yüzeyde görünenin ardında yatanın ne olduğunu kavramak için gerekli olan düşünme eylemidir. Akıl insanı kaygı ve güvensizlik duygusundan uzaklaştırır. Akıl dünyayla düşünce düzleminde, sevgi ise duygu düzleminde bağlanma yaşayabilmek için gereklidir.

Otoriter kişiliğin sevme ve aklını kullanma yetileri olgunluğa ulaşmamıştır. Bu da derin bir kaygı duygusunun kişiliği ele geçirmesiyle sonuçlanır. Otoriter kişilik sevgi ve aklın gerekli olmadığı bir bağlanma hissetmeye çalışmak zorundadır.

Bunu da simbiyotik bir ilişkide, ötekilerle bir-olma halinde bulur.
Ötekilerle bir-olma hali ancak kendi bireyselliğinden vazgeçmesi, kendi benlik bütünlüğünün yok olması sonucu gelişebilir. Otoriter karakter ötekine kendi izolasyon ve kaygı duygusuyla başa çıkamadığı için ihtiyaç duyar.

Fromm, otoriter karakteri iki alt gruba ayırır; hakim olan ve hakim olunan. Pasif-otoriter karakter mazosiştiktir ve boyun eğmeye meyillidir; bilinçdışı da olsa daha büyük olan bir bütünün parçası olma arzusu taşır. Daha büyük bir insanın, bir düşüncenin ya da bir kurumun.

İnsan, düşünce ya da kurum gerçekten önemli ya da güçlü olabilir veya ona inananlar tarafından öyle algılanabilir; önemli olan pasif-otoriter kişinin öznel olarak buna inanması ve bu sayede kendini güçlü ve büyük ve/ya da büyük bir şeyin bir parçası hissedebilmesidir.

Buradaki paradoks, kişinin büyük olanın parçası –büyük– olabilmek için kendini küçültmesi gerekmesidir. Kendisi sorumluluk almamak ve karar vermek zorunda kalmamak için emir almayı bekler.

Bağımlı, mazoşistik insan, derin bir kaygı hisseder, çoğunlukla bilinçdışı olarak değersizlik, terkedilmişlik duygusu vardır.

Bu terkedilmişlik duygusunu aşıp kendini güvende hissedebilmek, daha büyük bir şeyin parçası olarak kendi değersizliğini aşabilmek için birine, bir şeye tabi olabilmek ister. Bu sayede kendini de harika, büyük ve güçlü hisseder.

“Mazoşistik, pasif karakteri anlamaktan daha zor olanı, aktif-otoriter, sadistik karakteri anlamaktır.” der Fromm.

Sadistik-otoriter karakter, kendine boyun eğenlere karşı güçlü ve kendinden emin gözükse de kaygılı ve tek başınadır, yalnızdır.

Mazoşist daha büyük bir şeyin küçük bir parçası olduğu için kendini güçlü hissederken, sadistin kendini güçlü hissetmesi, kendine bağımlı olanları ne kadar içine alabildiği, bir anlamda onları ne kadar yok edebildiğiyle ilgilidir.

Sadistik-otoriter karakter en az mazoşistik-otoriter karakter kadar bağımlıdır. Sadistik-otoriter karakterin güçlülüğü aldatıcıdır. Kendine bağımlı insanlar var olduğu müddetçe güçlü ve kendinden emindir. Gücünü kaybetmesi, kendi başına kalması ve kendine biat edenlerin azalması sonucunda olur.

Sadist insanın asıl amacı karşısındakine acı vermek, onun canını yakmak değildir. İstediği, ihtiyaç duyduğu şey ötekini kontrol edebilmek, onu çaresiz bir duruma sürükleyip kendi isteklerinin bir nesnesi haline getirmektir.

Ötekinin cesaretini kırıp köleleştirebilmesinin en radikal biçimi ona acı çektirmektir.

Mazoşist ve sadist karakter özelliklerinin ortak noktası simbiyotik ilişkiye muhtaç olmalarıdır, bu nedenle otoriter karakter, içinde hem mazoşist hem de sadist özellikler barındırır.

Örneğin evinde eşi ve çocuklarına sadistik bir şiddet uygulayan otoriter karakter, iş yerinde patronuna mazoşistik bir şekilde boyun eğebilir.

Yeterince olgunlaşmış, yani sevmeyi ve aklını kullanmayı bilen insanın otoritesi yalnızca kendi benliği üzerinedir. Neyi nasıl yapacağı, kendi kararlarını nasıl alacağı, içine düştüğü zor durumlarda kendi güç ve yetilerine mi güveneceği, yoksa yardım mı alacağı konusunda yeterli olgunluğa sahip kişidir.

Özgürlükten korkmayan, ‘sahip olmaya’ değil, ‘olmaya’ değer veren üretken bireydir olgun insan.

Türkiye ‘topluluğu’ insanlık tarihinin tanık olduğu en otoriter topluluklardan biridir. Bunun nedeni de, sadistik ve mazoşistik özelliklerin gelişmesine neden olan en önemli travmatik yaşantılardan biri olan ve daha önce birçok yazımda ele aldığım ‘babasızlık’ durumudur."

-Alper Hasanoğlu (Psikiyatr)-Diken


Sevgiyle yeşerttiği bahçede kendini kuruttuğunu
çok zaman sonra anlıyor insan...


Cevapla

“Araştırma Genel Konular” sayfasına dön