Konuşma adabı

Kategoriler Dışındaki Genel Konularla İlgili Araştırma Yazıları.
Kullanıcı avatarı
AyaSofya
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2151
Yaş: 42
Kayıt: Cum 25 Ağu, 21:27

Konuşma adabı

Okunmamış mesaj gönderen AyaSofya » Pzr 20 Oca, 17:12

Belagât, güzel pürüzsüz söz söyleme sanatıdır. Beceri ister. Herkes bu niteliğe sahip değildir. Pürüzsüz söz, güzel konuşmayı da beraberinde getirir.

Yaşamım boyunca, güzel konuşan az insan tanıdım. İrticalen konuşanını beğenirim. İslâm düşünürü ve Yazar Ahmed Hulûsi, Prof. M. Kerem Doksat, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Bülent Arınç benim favorilerimdir.

Sevgili Dostlarım! Her gün, her saniye, önemi üzerinde pek de düşünmeden gerçekleştirdiğimiz konuşma eylemi, aslında bir bakıma kişiliğimizi de ele verir.”İnsan tüm varlığı ile konuşur sözü” bu eylemin, psikolojik ve fiziksel süreçlerin birleşimi olduğunu hatırlatır. Çok genel bir ifadeyle, kişiliğimizin boyutunu, yaptığımız konuşma ile başkalarının konuşmasına gösterdiğimiz tepki belirler diyebiliriz.

Toplumsal yaşamda, yüksek sesle konuşana, kısık sesle bir şeyler fısıldayana, ağzından çıkanı kulağı duymayanına, ne söylediği anlaşılmayana, nezaketle söz söyleyene, devamlı iğneleyici olana, kinayeli şekilde laf atana, herhangi bir olay nedeniyle hesap sorucu şekilde konuşana, ayrıca gerek halk arasında gerekse televizyonlarda izlediğimiz, gazetede ayrıntılarıyla okuyacağımız şekilde, insanları bunaltacak, 'terbiyesiz' denecek tarzda konuşanlara da tanık olmuşuzdur.. ‘Argo’ içerikli cümlelerin kullanılması herhalde doğru olmuyor. Kendini bilen, hele dini bir terbiye/katkı alan hiç kimse argo kullanımıyla gurur duymuyor, konuşmak da istemiyor. Ama bazen kendini tutamadan konuşuyor. Argo sınırları içine giren ‘u*l*n’, 'anasını satayım' gibi sözler, insana son derece ters geliyor. Çoğu kimsenin argo konuşmadığını ve konuşmaktan da hoşlanmadığını, hatta kaçındığını dikkâte alırsak bu iki ifadeyle kurulan cümleler hiç de hoş bir hava yaratmıyor, diyebiliriz.

Belki konuşan, ağzından bu tarz kelimeler çıktığının farkında değil; ama bana önemli ayrıntıları da ihmal ediyor gibi geliyor. Anlaşılacağı üzere, bu kelimelerin yerinde kullanılmaması halinde iş çok kötü durumlara hatta cinayete kadar bile varabiliyor.
Argo kelimelerle konuşma tarzı, belki birbirine nazı geçen arkadaşlar arasında, şakalaşma sınırları içinde kalmak şartıyla, dost sohbetlerinde olabilir, kulağa hoş gelebilir. Ama normal zamanlarda, herhalde kendisine argoyla hitap edilmesinden hoşlanan hiç kimse yoktur.
Ayrıca insanlar, sokakta tanımadıkları kişilerden duyduklarında rahatsız oldukları, tepki gösterdikleri bu hitap tarzı, yakınlarının ağzından çıktığında daha da rahatsız oluyorlar. Terbiye sınırları dışında dile getirilen böyle ifadeleri çoğu kişinin benimsemediğini söylemek doğru olur.

Üstelik, kullanan farkında olmadan, kalitesini düşürüyor. Yani bir yerde kendini baltalayıp darbeyi kendine vurmuş oluyor.

Enteresan olan, bu argo sözcüklerin kişinin sinirlendiği, asabiyetinin fazlalaştığı dönemlere rastlaması. O anlarda giderek artıyor. Bu durum onun dağıttığını da belgeliyor.

Ancak insan, ne olursa olsun, karşısındakini sakin ve duru görmeyi arzuluyor. Ve sorunlarını ancak bu tür kişilerle paylaşabileceğini umuyor.

Bunda da yerden göğe kadar haklı tabi ki.

Kişiliği yok etmeye yönelik nefret dolu sözlerden vazgeçilmesi dileğiyle yazımı noktalamak istiyorum.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.



Ahmet F.Y üksel
http://sufizmveinsan.com


Gökten kalbe, kalpten dile, dilden kulağa,
Yaradana yakışır bir ilham olayım...
Ulaşayım sonsuzluğa....


Kullanıcı avatarı
AyaSofya
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2151
Yaş: 42
Kayıt: Cum 25 Ağu, 21:27

Okunmamış mesaj gönderen AyaSofya » Pzr 20 Oca, 17:16

Şahsımıza karşı vazifelerimizden biri de dilimizi terbiye ve ıslah etmektir. İnsan iyi ve kötü bir çok şeyi dilinden bulur. Birçok insan dili sebebiyle en büyük musibetlere uğramışlardır. İnsanları cehenneme sürükleyip götüren de dilleridir,

¥ Söylediği sözün nereye varacağını, düşünmek,

¥ Dünya ve ahiret için faydası olmayan sözleri söylememek,

¥ Sözleriyle kimsenin gönlünü kırmamak,

¥ Musibet ve felaket getireceğinden korktuğu şeyi söylememek,

¥ Konuşurken başkasının sözünü kesmemek,

¥ Bir insanı över veya yererken aşırı gitmemek,

¥ Büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmamak,,

¥ Boşboğazlık, gevezelik etmemek,

¥ Söylerken ağzını eğip büzmemek, avurt çatlatmamak, ustalık, bilgiçlik
satmamak,

¥ Konuşurken karşısındakini hiçe sayarak ukalalık yapmamak, onun
sözlerinde ayıp ve kusur aramamak,

¥ Dilini la'nete, küfüre ve kaba konuşmaya alıştırmamak,

¥ Kendisine verilmiş bir sırrı başkasına söylememek,

¥ Yalan yere bir söz vermemek, yapamayacağı bir şeyi söylememek,

¥ Yalan söylemekten, yeminden, gıybet etmekten, koğuculuktan
sakınmak,

¥ Başkalarıyla alay etmemek, kimseye kötü bir ad takmamak,

Söz söylerken güzel söylemek, kabalık yapmamak, karşısındakilerin halini
gözetmek, dokunacak sözlerden ve tasavvurlardan sakınmak müslümanın vazifesidir. Kur'an-ı Kerim yedi çeşit insanın peşinden gitmeyi, onları dinlemeyi yasak etmiştir.

1- Doğruya ve yalana çok yemin eden,

2- Fikir ve düşüncesi düşük olan,

3- Şuna buna söven, la'net eden, daima kusur ve ayıp araştıran,

4- Bir yerde konuşulan şeyleri başkalarına taşıyan,

5- Cimri ve son derece sıkı olan ve insanları iyilikten çeviren,

6- Hakkı tanımayan ve mütecaviz olan
Gökten kalbe, kalpten dile, dilden kulağa,
Yaradana yakışır bir ilham olayım...
Ulaşayım sonsuzluğa....

Sun's GirL

Okunmamış mesaj gönderen Sun's GirL » Pzr 20 Oca, 17:25

güzel, teşekkürler.

Kullanıcı avatarı
AyaSofya
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2151
Yaş: 42
Kayıt: Cum 25 Ağu, 21:27

Okunmamış mesaj gönderen AyaSofya » Pzr 20 Oca, 17:29

Düşünmek ve konuşmak insanı diğer canlılardan ayıran en mühim vasıftır. Aralarındaki alâka sebebiyle konuşma, sahibinin aklî seviyesini ve fikir yapısını gösteren pürüzsüz bir ayna gibidir. Dolayısıyla insanı insan yapan dilidir. İslâm, mü’minlerin söz disiplinine sahip olmalarını istemiş ve bu sahada pek çok esaslar koymuştur.

Bir mü’min de her şeyden önce besmele çekerek ve Allah’a hamdederek konuşmaya başlamalıdır. Böyle başlanmayan her mühim iş bereketsizdir. (Ebû Dâvûd, Edeb 18; İbn Mâce, Nikâh 19) Allah’ı zikretmeksizin çok konuşmak da kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler. (Tirmizî, Zühd 62)

Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı sağlayan büyük bir ilâhî lutuftur. Yani insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifâde ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve üslûb, onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrâna da uğratabilir. Hatta kişinin dilini muhafaza etmesi, cenneti elde etme vesileleri arasında zikredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz buyuruyor ki:

“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm. ” (Buhârî, Rikâk, 23) Bir başka hadis-i şerîf'te “En faziletli kimdir?” sorusuna Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-:


“Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir.” mukâbelesinde bulunmuştur. (Buhârî, İmân, 4-5) Fahr-i Kâinât Efendimiz konuşma âdâbıyla alâkalı bir kısım kâideler koymuştur ki bunları şöyle sıralayabiliriz:

1. Açık ve anlaşılır bir şekilde muhâtabın seviyesine göre konuşulmalı, gerektiğinde önemli görülen ifâdeler tekrar edilmelidir. Nitekim ashâbın, fasih ve beliğ bir üslûp ile konuşan Peygamber Efendimiz hakkındaki şu tespitleri oldukça önemlidir:

“Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in konuşması her dinleyenin rahatlıkla anlayabileceği şekilde açıktı.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18 )

“Konuştuğu zaman onun kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi.” (Buhârî, Menâkıb, 23)

“İyice anlaşılmasını istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.” (Tirmizî, Menâkıb, 9)


Sözün, muhâtap tarafından iyice anlaşılabilmesi için bazen tekrar edilmesi gerekebilir. Bu sebeple Kur'ân-ı Kerîm'de câlib-i dikkat vâkıâlar önemine binâen bir kaç kez tekrarlanmıştır. Meselâ şeytanın emr-i ilâhîye isyân edip secde etmemesi yedi yerde, Musâ -aleyhisselâm- 'a îmân eden sihirbazların durumu ise dört yerde tekrarlanmıştır.

Fahr-i Kâinât Efendimiz, namaz kıldırırken dikkat çekici âyetleri bazen iki, bazen üç defâ tekrarlardı. Sahâbeye nasihat ve îkazda bulunurken, bir kısım ifâdeleri tekrarladığı olurdu. Allâh dostlarının sohbetlerinde de bu şekilde tekrarlara çokça rastlamak mümkündür. Ancak bunun telkin maksatlı olması, sıkıcı olmaması ve cemaatin seviyesine münâsip olması gerekir.

Sözü anlayacak kimsenin bulunmadığı meclislerde konuşmak da nefesleri isrâf etmek mânâsına gelir. Zîrâ Meşhûrî'nin dediği gibi; “Âkilân tâ söz mahallin bulmadıkça söylemez!”

2. Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap etmek şiddetle yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz:

“Şüphesiz ki Allâh Teâlâ, sığırın otu yerken ağzında evirip çevirdiği gibi, sözü ağzında evirip çevirerek lügat paralayan kimselere buğz eder .” buyurmuştur. ( Ebû Dâvûd, Edeb, 94)


Vazifesi hakkı ve hakîkati beyan olan Resülullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, konuşmalarında hiçbir zaman san'at kaygısı taşımamıştır. Sevgili Peygamberimiz, tertemiz duygular içinde, şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olarak ve ruhûnun en tabiî ifâdeleriyle konuşmuştur. Böylece onun mübarek sözleri apayrı bir güzellikte ve şânına yakışır bir hüsn-ü edeb üzere olmuştur.

3. Bağırıp çağırmak sûretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Kişinin karşısında sağır varmışçasına bağırarak ya da kavga ediyormuş gibi öfkeli bir ses tonuyla konuşması, doğru değildir. Kibar ve nazik bir üslûbun benimsenmesi, her zaman için en isâbetli yoldur. Kur'an-ı Kerim'in beyânıyla Lokman -aleyhisselâm- oğluna söz konusu metodu şöyle tavsiye etmektedir. “ (Yavrum!) Yürüyüşünde tabiî ol ve sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir. ” (Lokman 31/19) Bir başka âyette de:

“ Kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler! ” (el-İsrâ 17/53)
buyurmaktadır. Hatta Allâh Teâlâ, Hz. Musâ ile kardeşi Hârûn'u, Fıravun'a gönderirken onu yumuşak bir sözle uyarmalarını istemiş (Tâhâ 20/43-44), muhâtab kafir de olsa âdâb gereği güzel bir üslûbun kullanılmasını emretmiştir. Bir hadis-i şerifte de, söylenecek güzel bir sözle bile cehennem azabından kurtulunabileceği ifâde edilir:

“Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu da bulamayan (hiç olmazsa) güzel bir sözle cehennemden korunsun! ” (Müslim, Zekât, 68 )

4. İki kişinin, yanlarında bulunan üçüncü kişiyi dışlayarak aralarında fısıldaşmaları yasaklanmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz böyle bir tavrın, yalnız kalan kimsenin üzülmesine sebep olabileceğini belirtmektedir. (Buhârî, İsti'zân, 47) O lgun bir Müslüman ise mü'min kardeşini üzecek ve kalbini incitecek davranışlarda bulunmak istemez.

5. Bir mecliste herhangi bir konu görüşülüyor ise veya cevaplandırılmak üzere bir soru sorulmuşsa, ilk söz hakkı meclisin büyüğüne aittir. Bununla birlikte diğer kişiler de yeri geldiğinde edebe uygun bir şekilde fikirlerini beyân edebilirler. Nitekim bir hâdiseyi anlatmak için, yaşça en küçük olan Abdurrahman bin Sehl ilk önce söze başlayınca, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-; “Sözü büyüklerine bırak, sözü büyüklerine bırak!” buyurmuş, bunun üzerine olayı büyükler anlatmıştır. (Buhârî, Cizye, 12)

Abdullah bin Ömer şöyle anlatır: “Birgün Allâh Resûlü ashâbına:

«– Bana mü'mine benzeyen bir ağacı söyleyin!» buyurdu. Oradakiler çölde bulunan ağaçları tek tek saymaya başladılar. Gönlüme onun hurma ağacı olduğu düştü ve hemen söylemek istedim. Ancak orada benden büyük insanlar bulunduğundan konuşmaktan çekindim. Onlar cevâbı bilemeyip sükût ettiklerinde, Efendimiz onun hurma ağacı olduğunu söyledi.” (Müslim, Münâfikîn, 64)


6. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Allâh Teâlâ mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:

“O kimseler ki boş söz ve işlerden yüz çevirirler.” (el-Mü'minûn 23/3) buyurmakta, lüzumsuz sözlerle meşgul olmayı fâsıklık ve dalâlet olarak nitelendirmektedir. (Lokmân 31/6)

Peygamberimiz ise bu konuya şu hadisleriyle dikkat çekmektedir:

“Allâh'ı zikretmeksizin çok konuşmayın! Allâh'ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise Allâh'tan en uzak kimseler olduğunda şüphe yoktur. ” ( Tirmizî, Zühd, 62)

“Kendisini (doğrudan) ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi müslüman oluşundandır.” (Tirmizî, Zühd, 11)

Taşlıcalı Yahyâ, çok konuşanların çok hata yapacağını ifâde ile şöyle der:

Ehl-i dillerde bu mesel anılur

Kim ki çok söyler ise çok yanılur.


7. Maddî veya manevî hiçbir faydası olmayan, bilâkis zararı bulunan konuşmalardan şiddetle kaçınılmalıdır. Zîra:

“İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf 50/18 ) âyet-i kerîmesi, insanın kendisine bahşedilen hayatın kelime kelime hesabını vereceğine dikkat çekmektedir. Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:

“Allâh'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun! ” ( Buhârî, Edeb, 31, 85)

8. Kişinin helâl mi haram mı, güzel mi çirkin mi, hayır mı şer mi henüz tam olarak kestiremediği bir sözü söylemesi de konuşma âdâbına aykırıdır. Hadis-i şerifte:

“Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider. ” buyrulmaktadır. (Buhârî, Rikâk, 23) Nitekim atalarımız da, “Bin düşün bir söyle” ve benzeri güzel sözleri söylerken bu hadislerden ilham almışlardır.

9. İkili ilişkilerde insanı müşkil duruma sokacak anlamsız sözlerden kaçınmak, dostlukların devamı açısından fevkalâde ehemmiyeti hâizdir. Fahr-i Kâinât Efendimiz :

“Ö zür dilemek zorunda kalacağın bir sözü söyleme!” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Zühd, 15)

10. Mü'min her hâlukârda doğruyu konuşmalı, yalan söz ve yalan haberden şiddetle sakınmalıdır. Allâh Resûlü şöyle buyurmuştur:

“İnsan sabahlayınca, bütün âzâları dile mürâcaat eder ve (âdeta ona) şöyle derler; «Bizim haklarımızı korumakta Allâh'tan kork! Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.» ” (Tirmizî, Zühd, 61) Kur'an-ı Kerîm ise aynı çerçevede bizlere şu uyarıda bulunmaktadır:

“ Ey îmân edenler! Allâh'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allâh amellerinizi salih hâle getirsin ve günahlarınızı bağışlasın. ” (el-Ahzâb 33/70-71)

11. Gelecekle ilgili konuşurken “inşaallâh” demek, konuşma ile alâkalı bir diğer edeb kâidesidir. Kulun cüz'î irâdesi herhangi bir şeyin olması için kâfi bir sebep değildir. Önemli olan Allâh'ın dilemesidir. Zîra istikbale ait bir şey dilerken “inşâallâh” demek, Allâh'ın irâdesinin farkında olmak ve onun irâdesinin üstünde bir irâde tanımamak demektir. Nitekim bir âyet-i kerîmede; “« İnşaallâh» ifâdesini kullanmadıkça hiçbir şey için, «bunu yarın yapacağım» deme! ” buyrulmaktadır. (el-Kehf 18/23-24) Bir hadis-i şerifte ise Süleyman -aleyhisselâm-'ın istikbâle mâtuf bir işinde, inşâallâh demediği için dileğinin gerçekleşmediği haber verilmektedir. (Buhârî, Eymân, 3)


www.sorularlaislamiyet.com
Gökten kalbe, kalpten dile, dilden kulağa,
Yaradana yakışır bir ilham olayım...
Ulaşayım sonsuzluğa....

Kullanıcı avatarı
AyaSofya
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2151
Yaş: 42
Kayıt: Cum 25 Ağu, 21:27

Okunmamış mesaj gönderen AyaSofya » Pzr 20 Oca, 17:31

Cokca kufur kullanan insanlar, umarim payina dusen dersi alir sevgili Sun´s Girl.. Begenmenize sevindim..
Gökten kalbe, kalpten dile, dilden kulağa,
Yaradana yakışır bir ilham olayım...
Ulaşayım sonsuzluğa....


Kullanıcı avatarı
gnc_scrp
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 894
Yaş: 45
Kayıt: Sal 05 Ara, 17:30

Okunmamış mesaj gönderen gnc_scrp » Pzt 21 Oca, 11:18

sıkılmadan okuduğum uzun yazılardandı eline sağlık..

Kullanıcı avatarı
porthos
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 735
Yaş: 46
Kayıt: Prş 19 Nis, 12:16

Okunmamış mesaj gönderen porthos » Pzt 21 Oca, 13:44

gerçekten de güzel konu. teşekkürler ayasofya .
" IF YOU WANT, YOU CAN..."
İSTERSEN ...YAPARSIN.

Kullanıcı avatarı
tutku
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 979
Yaş: 36
Kayıt: Cmt 16 Ara, 17:25

Okunmamış mesaj gönderen tutku » Pzt 21 Oca, 13:56

merakımı ziyade celbeden Belağat ilmine hep ilgim olmuştur...tüm duygu ve düşüncelerini 100-150 kelimeye sığdırmaya çalısarak tüm konuşmalarının yarısını "ııııııııııııı" ve "şeyyyyy" ile bitirmeye niyetim yok.

teşekürler ayasofya...
KUR'AN'IN SÖNMEZ VE SÖNDÜRÜLMEZ MANEVİ BİR GÜNEŞ OLDUĞUNU BÜTÜN DÜNYAYA GÖSTERECEĞİM VE İSBAT EDECEĞİM!...

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1900)

Kullanıcı avatarı
dartanyan
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2948
Yaş: 50
Kayıt: Cum 14 Nis, 18:44

Okunmamış mesaj gönderen dartanyan » Pzt 21 Oca, 16:21

gerçekten de yerinde ve güzel bir paylaşım olmuş .. teşekkürler ayasofya ..
"İMKANSIZ,BU DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLECEK GÜCÜ İÇLERİNDE KEŞFETMEK YERİNE KENDİLERİNE SUNULAN DÜNYADA YAŞAMAYI DAHA KOLAY BULAN,KÜÇÜK İNSANLARIN ORTAYA ATTIĞI BÜYÜK BİR KELİMEDİR.İMKANSIZ BİR GERÇEKLİK DEĞİL,BİR GÖRÜŞTÜR.İMKANSIZ BİR İDDİA DEĞİL,MEYDAN OKUMADIR.İMKANSIZ POTANSİYELDİR.GEÇİCİDİR.İMKANSIZ YOKTUR."

Kullanıcı avatarı
akrepstyl
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 715
Yaş: 38
Kayıt: Çrş 22 Ağu, 02:07

Okunmamış mesaj gönderen akrepstyl » Pzt 21 Oca, 19:28

ayasoooffyaaa nerelerdesin sen : ))

özlettin paylaşimlarini ayrıca konu için de teşekkürler doğru söze ne hacet
Hayat Benim İstediğime Rol;İstediğime Yol Veririm


Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Araştırma Genel Konular” sayfasına dön