Timus Mucizesi: Timus Bezi Nedir? Ne İşe Yarar?

timus mucizesi, timus bezi nedir, timus bezi ne işe yarar, timüs bezi vücumuzda nerede bulunur, timüs bezi nasıl uyarılır?

Kategoriler Dışındaki Genel Konularla İlgili Araştırma Yazıları.
Kullanıcı avatarı
dark_venus
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 575
Yaş: 38
Kayıt: Cum 15 Ara, 22:41

Timus Mucizesi: Timus Bezi Nedir? Ne İşe Yarar?

Okunmamış mesaj gönderen dark_venus » Çrş 12 Ara, 01:47

Resim

Timus Mucizesi: Timus Bezi Nedir? Ne İşe Yarar?

Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük. Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var, Timus adi verilen. Timus, uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır. Çünkü Timus aktive olduğunda, bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik, sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonlarını hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır.

Avustralyalı Nobel Ödüllü kanser araştırmacısı Sir MacFarlane Burnet, Timus bezinin aktif hale getirilmesiyle, insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu. Çocuklarda iri olan Timus, ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaslarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği alanlardan biri.

Timüsün sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor. Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor.

Resim

Timüs Bezi Nasıl Uyarılır?

Timüsü Uyarmanın Üç Yöntemi

1- Gülmek
2- Elle o noktaya vurmak
3- Dili damağa dokundurmak

Timüsü uyarmanın üç basit yolu var: Timüsü uyarmanın birinci yolu, gülmek. Yani gerçek, içten sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde Timus bezi aktive oluyor. Her aktive olduğunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor.

1993 yılında California Üniversitesinde Dr. Paul Akman tarafından yapılan araştırmada gülmenin Timus’u ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış.

Timüsü uyarmanın ikinci yolu iki parmakla timüsün üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak.

Timüsü uyarmanın üçüncü yolu ise; dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluşmasını sağladığını tespit etmiş. Bu da insanin daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor.

Timus Bezinin Çalışma Biçimi

Timüs, iman tahtası denen göğüs kafesinin ön orta kemiğinin (sternum) arkasında bulunan yassı ve loplu yapıda bir organdır. Embriyon döneminde, boyun kısmındaki üçüncü yutak kıvrımının alt çıkıntısından yaratılır. Yeni doğanlarda, timüs bezi vücuda nispetle büyüktür (11-12g). İki-üç yaşına kadar da büyümeye devam eder.

Bebeklerin -başta çeşitli mikroplar olmak üzere- dış ortamın tesirlerine karşı vücut direnci zayıftır. Bu zafiyeti bilen Yaratıcı, bebeklerin korunma ihtiyacını timüs beziyle karşılamıştır. Buluğ çağına kadar büyüyen timüsün (36-38 grama ulaşır) rengi, kırmızımtırak gridir. Yaş ilerledikçe beyazımsı, sarımtırak-gri bir renk alır. Hücrelerin meydana getirdiği birbiriyle birleşen küçük lopçuklar, organın esas histolojik yapısını teşkil eder.

Evrimcilerin “kalıntı” veya “körelmiş” organ nitelendirmesinden timüs de nasibini almış ve ileride kaybolacak işe yaramayan bir yapı olarak görülmüştür. Her şeye evrimin dar penceresinden bakan, canlılardaki mükemmellik ve sanatlı yaratılışa gözünü kapatanlar; varlıktaki hikmetleri öğrenme gibi bir anlayış içinde olsalardı, insanlık için daha faydalı olurlardı.

Buna rağmen, canlılardaki her uzvun bir hikmete binaen yaratıldığını düşünenlerin gayretleriyle organ ve dokuların yaratılış gâyeleri zaman içinde açığa çıkarılmaktadır. Nitekim 1984 baskılı bir anatomi kitabındaki timüs bezine dâir “körelmiş organ” iftiralarının artık terk edilmeye başlandığını; “Timüs bezinin hormonu şimdiye kadar tespit edilememiştir. Büyümeyi hızlandırdığı, iltihaplanmaya karşı mücadele gücünü artırdığı, antitoksinlerin meydana gelmesinde rol oynadığı kabul edilmektedir.” ifadelerinden anlıyoruz.

1980’li yılların başlarında timüsün, endokrin (iç salgı bezi) bir organ olduğu düşünülüyor, salgılarının da antikor yapımında rol aldığı zannediliyordu. 2000’li yılların başlarında ise bu organın, kemik iliğinde yapılan T-lenfositleri mikroplarla savaşabilecek duruma getirmeye vesile bir eğitim organı olduğu anlaşıldı. Fonksiyonu tam anlaşılamamış bu tip organların incelenmesinde uygulanan temel bir metot; deney hayvanlarının ilgili organı çıkarılarak, meydana gelen eksikliğin tespiti esasına dayanır.

Bu organın da vazifesini aydınlatabilmek için, bazı hayvanların timüsü çıkarılmış veya herhangi bir sebeple timüsünü kaybetmiş kişilerdeki neticeler müşahede edilerek bilgi sahibi olunmuştur. Timüs, memeli hayvanlarda erken yaşta çıkarılırsa, kemiklerde raşitizm hastalığındakine benzer belirtiler görülmektedir. Timüs bezi çıkarılan hastalarda, kemik kırıklarının iyileşmesi gecikmekte ve bu kişilerin vücut ağırlığı akranlarından daha düşük olmaktadır. Erişkin hayvanların timüs bezi operasyonla alındığında, vücut gelişimi ile alâkalı herhangi bir bozukluğa rastlanmamaktadır.

Timüsün tam olarak çıkarıldığı durumlarda, humoral (sıvılarla ilgili) antikor sisteminde de belirli bir eksiklik görülürken, organın küçük bir parçası bırakılanlarda, lenfosit sayısı düşer ve T-lenfosit hücre yetmezliğine bağlı belirtiler görülür. Dolaşımdaki T-lenfosit hücreler doğumda ya çok azdır yahut hiç yoktur. Di-George sendromu vakalarında, anne karnındaki çocuğa timüs nakli başarı ile uygulanmakta ve nakilden sonra T-lenfosit hücre mücadele gücünde düzelme olmakta ve immünite (bağışıklık sistemi) yeniden sağlanmaktadır.

İnsanda hücrelere bağlı bağışıklık ve humoral bağışıklık (sıvılara bağlı) olmak üzere iki tip bağışıklık sistemi vardır. Hücrelere bağlı bağışıklık; sitotoksik (hücre öldürücü) ve fagositik (hücre yiyici) mekanizmalarla antijen taşıyan yabancı hücrelerin yok edilmesidir. Humoral (sıvılara bağlı) bağışıklık ise, kan plâzmasında antikor adı verilen immunoglobulinlerle yapılan, organizmayı antijenlere karşı koruma işlemidir.

T-lenfositler hücrelere bağlı bağışıklıkla, B-lenfositler ise sıvılara bağlı (humoral) bağışıklıkla vazifelidirler. Doğumdan itibaren ilk iki ayda karaciğere, daha sonra kemik iliğine ürettirilen B-lenfositlerin, ürettiği antikorlar sıvı içinde bulunur ve bu yüzden humoral bağışıklıkta iş görürler. T lenfositler ise bizzat aktif savaşçı hücreler olarak vücut savunmasında vazife yaparlar.

Vücuda giren her türlü yabancı maddeyi yok etmeye çalışan aktif lenfositlerin, zararlı hücreleri yemek veya öldürmek için çeşitli eğitimlerden geçirilmesi gerekir. Kemik iliğinde üretilen genç lenfositler, mikrop öldürücü aktif T-lenfosit doğurma yahut antikor sentezleme kabiliyetine henüz sahip değildirler. Bu kabiliyetleri kazanabilmeleri için T-lenfositler timüste, B-lenfositler ise kemik iliğinde bir müddet eğitildikten sonra vücudu savunmak için lenfoid dokuya göçerler.

Harp sahasında mikroplarla savaşabilmek için timüse eğitime gelen lenfositler, burada bölünerek milyonlarca farklı antijene cevap geliştirebilecek (tanıyıp tesirsiz hâle getirebilecek) şekilde çeşitlenirler. Milyonlarca antijene karşı milyonlarca T-lenfosite, insan vücuduna girebilecek her türlü antijene (yabancı molekül) has, antikor ürettirilir.

Gaybı bilmeyen ve şuurdan mahrum olan lenfositler, dışarıdaki milyonlarca antijenin varlığını ve onların her birine karşı ayrı T-lensofit üretilmesi gerektiğini nasıl bilebilir ki? Her yabancı moleküle karşı özel bir silâh üretme gibi akılları durduracak kadar kompleks bir mekanizmanın kendi kendine gelişmesi hiç mümkün müdür? Alîm-i Hakîm, kendine muhatap seçtiği insanın sıhhatini korumak için, müdafaa sisteminin askerlerine mükemmel bir eğitim ve donanım alanı olarak timüsü yaratmıştır. Acemi birliğinden usta birliğine gönderilen komando erleri gibi, timüste eğitimini tamamlayanlar da aktif T-lenfosit unvanını kazanır ve harbe katılmak üzere lenfoid dokulara (kasıktaki lenf düğümleri, koltuk altı, bademcikler, boyun vb.) dağılırlar.

Timüste eğitim alan lenfositlerin bir başka özelliği de, bulunduğu vücudun kendi antijen ve proteinlerine karşı mücadele yapmamasıdır. Bir güvenlik görevlisinin işyeri çalışanlarına zarar vermediği gibi, eğitimli T-lenfositler de vücudun kendi antijen ve proteinlerine zarar vermezler. Eğer T-lenfositler vücut hücrelerinin antijen ve proteinlerini de tanımayıp, onlara da yabancı gibi muamele etselerdi, sağlıklı bir insan birkaç gün içinde ölümle karşı karşıya kalırdı.

Nitekim otoimmun hastalıkların bir kısmı, vücudun kendi askerlerinin saldırmasıyla ortaya çıkmaktadır. Böyle bir durumun önlenmesi adına vücutta harika bir sistem kurulmuştur: Kemik iliğinde yapılan eğitimsiz T-lenfositler, önce vücudun kendi antijenleri ile karşılaşır ve vücudun öz antijenlerine karşılık veren % 90 kadar lenfosit henüz eğitim alanında ölür. Geri kalanlar timüs bezindeki eğitimi başarmış olarak salıverilir. Lenfositler, vücudun kendi hücrelerinin antijenlerini tanıyıp onlara saldırmaz hâle gelince, dışarıdan girmiş yabancı hücrelere (bakteri, mantar, virüs) ve içeride üremiş kanserli hücrelere ait antijenlere karşı güçlü bir şekilde mücadele verebilir.

Böbrek, karaciğer ve kalb gibi organların naklinde en büyük problemi T-lenfositler çıkarmaktadır. Çünkü onlar dışarıdan gelen her türlü yabancı antijene saldırmak üzere yetiştirilmiş, güçlü askerlerdir. Alıcı şahsın T-lenfositleri, başka insanlardan alınan organları, yabancı antijen olarak gördükleri için, nakledilen organın dokusunu reddetmek için hemen faaliyete geçer.

Timüs bezi çıkarılan bazı hayvanlara doku nakli yapıldığında ise, yabancı dokuya karşı herhangi bir reddetme durumu görülmemiştir. Fakat bu durumda, vücut her türlü mikrobun istilâsına açık hâle gelmektedir. Dolayısıyla insanlarda yapılacak böyle bir uygulama, immün sistemin aktif bağışıklığını iptal etmek demektir ki; bu, bir ülke ordusunun en önemli kuvvetlerini iptal etmek gibi bir şeydir. Sınırları korunmayan bir ülkeye her türlü zararlının sızması gibi, immün sistemi zayıflatılmış vücuda da her türlü mikrop girebilir.

Bugün tıbbın önemli meselelerinden biri de, immün sistemin hastalıklarla mücadelede en verimli nasıl kullanılacağı hususudur. Evrimcilerin “körelmiş” dedikleri timüsün ne kadar mühim vazifeleri olduğunu, ancak insana ve tabiat kitabına hikmet nazarıyla bakanlar anlayabilecektir.


Bu bilgiyi aramakla bulamazsın.
Ama ne var ki bulanlar, yalnızca aramış olanlardır


Mucizeler olmaktadır.Doğaya aykırı olarak değil,bizim doğa hakkındaki bilgilerimize aykırı olarak...


Kullanıcı avatarı
gnc_scrp
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 894
Yaş: 45
Kayıt: Sal 05 Ara, 17:30

Timüs bezi

Okunmamış mesaj gönderen gnc_scrp » Pzt 17 Ara, 16:52

şu timusun gittikçe küçülmesi çok ilginç aslında ilginç değil kullanılmayan organ körelir bazı insanlarda yaşlandıkça küçülmediğine göre..

Burcu

Re: Timus Mucizesi: Timus Bezi Nedir? Ne İşe Yarar?

Okunmamış mesaj gönderen Burcu » Pzt 13 Nis, 18:38

Dilimi damağıma bastırınca kısa süreli rahatlama oldu. Burundan nefesle destekleyince daha etkili


Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Araştırma Genel Konular” sayfasına dön