Atlantis'i Tufanlara Uğratanlar....

Kategoriler Dışındaki Genel Konularla İlgili Araştırma Yazıları.
Kullanıcı avatarı
dark
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1573
Yaş: 42
Kayıt: Prş 12 May, 23:46

Atlantis'i Tufanlara Uğratanlar....

Okunmamış mesaj gönderen dark » Prş 30 Ağu, 02:28

Atlantis'i Tufanlara Uğratanlar
Atlantis batısından önce üç kez tufana uğramıştır.
Edgar Cayce'nin okumalarına göre, bu tufanlar günümüzden; 50 bin, 28 bin ve10.600 yıl kadar önce gerçekleşmiştir. Bu tufanların nedenlerini incelediğimiz de günümüzle ne kadar da özdeş olduklarını tüm gerçekliğiyle görüyoruz. İlk tufanın nedenine baktığımızda günümüzde de sıklıkla kullanılmakta olan kimyasal maddeleri ve silahları görüyoruz. Bu maddelerin ilk kez yoğun olarak kullanılmasının öyküsü ise söyle; M.M. 50200 yılında etobur, iri cüsseli hayvanlar, insanlar için büyük sorun oluşturmaya başlayınca Dünya'nın beş ulusundan gelen, beş irkin temsilcileri bir araya geldiler, topraktaki ve havadaki unsurlarda bulunan güçlü kimyasal enerjileri hayvanlara karsı kullanmak için karar birliğine vardılar. Bu kararların sonucunda hayvanların yasadıkları mağaralara ve bölgelere çok büyük miktarlarda kimyasal maddeler, gazlar verildi. Bilinçsizce kullanılan bu kimyasal maddeler ve güçlü patlayıcılar doğanın dengesini bozdu. Verilen gazlar, halen soğumakta olan yerkürede volkanik patlamalara, zelzelelere, buzul çağına girilmesine ve Atlantis'in ilk tufanını yasamasına yol açtı. Bu maddeler size de tanık geliyor mu???
Atlantis de uzun yıllar boyunca toplumsal olarak da karışıklıklar yasandı. Toplum yönetiminde hakim olan ve Işığı temsil eden Bir'in Oğulları; bir tanrı, bir din, bir es kurallarını toplumda yerleştirmeye çalışırlarken, Karanlığı temsil eden, Beli al Oğulları'nın, bu kurallar hiç islerine gelmiyordu. Onlar toplumsal normları hiç sayıyor, insan hakları konusunda ise kayıtsız kalıyorlardı. Maddesel, safahata eğilimli, şiddete dayalı bir hayat biçimi ve anlayışları vardı. Toplum hayatında bu iki grubun anlaşmazlığı gittikçe artıyor, bu da iç savaşlara ve huzursuzluklara neden oluyordu. Beli al Oğulları'nın bedene bağlı, materyalist yasam biçimleri bazı Bir'in oğullarına da cazip geliyor ve onların tarafına gedmelerine neden oluyordu. Beli al Oğulları, bugün Dünya üzerindeki hakim güçlere baktığımızda, sizce de bildik birilerini anımsatmıyorlar mi???
GÜÇ YANLIŞ AMAÇLARLA KULLANILDI
Atlantis'teki ikinci tufan ise M.M. 28.000'e doğru gerçekleşti. Bu tufanın öyküsü ise söyle anlatılır; Atlantisliler ilk tufanın sokunu atlattıktan sonra hızlı bir toparlanış dönemi geçirdiler. Atlantis'in ikinci döneminde Atlantisliler, elektrik ve elektronik alanında önemli buluşlar yaptılar ve büyük gelişmeler gösterdiler. Uranyumdan elde edilen atom enerjisini taşımacılıkta kullaniliyolardi. Lazer gibi her türlü ışıklı şualar keşfetmişlerdi. Ölüm şuası da bu gruba dahildi. Sıvı hava, sıkıştırtmış hava, kauçuk ve bugün henüz bilinmeyen bakir, alüminyum ve uranyumdan meydana gelen madeni alaşımlar kullanılıyordu. Asansör, telefon, radyo, TV yaygındı. En önemli bilimsel başarıları ise güneş enerjisine hakim olmalarıydı. Bu gücü denetim altında tutan merkeze,Tuaoil Tası veya Ateş Tası adini veriyorlardı. Bu dönemde insan bedeni, kristallerden çıkan şuaların hafifletilmiş bir uygulaması ile gençleştirilebiliyordu. Bununla beraber Ateş Tası yıkıcı amaçlarla işkence ve ağır cezaların yerine getirilmesinde de kullanılıyordu. Bu merkezin kuvvetinin, çok ileri bir düzeye ulaştığı bir zamanda yapılan bir hata, şuanın elektrik güçleriyle birleşerek toprağın bağrında birçok yangının çıkarmasına yol açtı ve volkanik patlamalar meydana geldi. Güç kaynaklarının bilinçsiz ve kötü kullanımının bugünün Dünyası için de yok olusu getireceği çoğumuzun kabul ettiği bir gerçek değil mi???
GENLERLE OYNADILAR
Atlantiklilerin hatalarından birisi de "gen"lerle oynamaları olmuştur. Beli al Oğulları'nın etkisi altındaki, Atlantislilerin yaptıkları, bugünün dünya insanlarını genetik bakımdan indirgenmiş ve mutasyona uğratılmış durumda da bırakmıştır. Nedir bu genetik bakımdan indirgenmiş ve mutasyona uğratılmış olmak?
Yapılan işlem bugünün gen mühendislerinin üzerinde çalıştıkları yöntemlere çok benzer. Sadece Atlantisliler bu işlemi yaparken, hayvan türleriyle yetinmemişler, insanlar üzerinde de denemeler yapmışlar daha da ileri giderek insan ve hayvan karışımı yaratıklar meydana getirmişlerdi. Atlantisliler bu yaratıkları köle olarak en ağır islerde kullanıyorlardı.İnsanların önceleri daha büyük olan kafa yapısını küçültenlerde yine Atlantisliler oldu. Atlantislilerin hırsı sinir tanımıyordu. Yaptıklarıyla yetinmeyip, insanlarda önceleri 12 sarmallı olan DNA yapısını, 2 sarmala indirdiler. Öfke, korkular, şiddet eğilimi, telepati yeteneğimizin azalması gibi olumsuz durumlar insan ırkından bu sarmalların çalınması sonucu oluştu. Ve bizler günümüzde bu hırsızlığın bedelini hala yaşamlarımızda ödüyoruz. Peki bugünün dünyasın da yapılan genetik çalışmalar, acaba onların geleceği nereye doğru gidiyor???
KENDİLERİNİ TANRIYLA EŞ KOŞTULAR VE ACIMASIZLAŞTILAR
Atlantislilerin zamanla, yaptıkları yaratım ve genlerle oynama çalışmalarını öylesine abattılar ve Dünya'ya hakim olma istekleri öylesi bir boyuta geldi ki, bir anlamda kendilerini, Allah, Tanrı, Yaradan, Oğan, Kutsal Beyaz Işık gibi birçok isimle anılan "Büyük Yaratıcı Güç"le es görmeye başladılar. Çünkü onlar "yaratmanın" sırrına erdiklerini düşünüyorlar ve "Büyük Yaratıcı Güce" ihtiyaçları olmadığını iddia ediyorlardı. İsi iyice ileriye götürüp basta Alpça Centauri ve Pleiades kökenli ve Dünya Spiritüel Hiyerarsisi tarafından dışlanan "asiler" denilen gruplarla ittifak içine girdiler. Öte yandan, Dünya'daki askeri gücün büyük bölümüne sahip olma istekleri onları Ana imparatorluk "Lemurya"yi yok etme düşüncesine de götürdü. Çünkü Lemurya'da tıpkı, Atlantis gibi egosunu ön plana almış, Dünya üzerinde hakimiyetini sürdürmek isteyen bir konumdaydı ve Atlantis'in Dünya'ya hakim olma yönündeki amacına engel teşkil ediyordu. O tarihlerde Dünya'nın iki tane ayı vardı. Atlantislikler uzaylı asilerle yaptıkları ittifaktan da güç bularak bu aylardan birini kullanarak Lemurya'yi yok etmeye karar verdiler. Şimdiki Dünya ayinin dörtte üçü büyüklüğündeki ayı spiral çizen bir yörüngeye soktular. Uzay gemileri, çekme ısınlarını kullanarak, Dünya'nın aylarından birini Lagranj( kritik kütle konumu) noktasına yaklaştırdılar. Uzay gemileri parçacık isin silahlarını ateşleyerek ayı, ötem Lagranj noktasına girmeden önce parçaladılar ve ay parçalarının oluşturduğu meteor sağanağı Lemurya'yi ve kıtayı suyun üzerinde tutan gaz odalarını parçaladı. Böylece Lemurya okyanusun derinliklerine, büyük depremler, su baskınları ve üzerinde yasayan binlerce insanla birlikte battı. Hırs ve gücün bilinçsizce kullanılmasının getireceği sonuçlar bugünün ülkelerinin, kıtalarının da sonu olamaz mi sizce???
YERKÜRE'NİN DENGESİNİ BOZDULAR
Atlantislilerin bu uzaylı asi gruplarla is birliği, Dünya'ya savası getirdi. Bu dönemde Atlantislilerin Dünya'ya hakim olma istekleri ve kendilerini "Yüce Yaratici"yla es koşma kibirleri çok daha uç boyutlara geldi. Yaratıcı güce sırtlarını döndüler. Tapınaklarda insanlar kurban edilmeye başlandı. Doğa güçlerini kötüye kullanıyorlardı. Güneş prizmalarının işkence ve ceza amaçlı kullanımı öylesine artmıştı ki halk bunlara "Korkunç Kristaller" adini vermişti. İnsani değerlere hiç saygı kalmamıştı. Askeri üstünlük için, yerküreyi onların değimiyle, "Leydi Gaia"yi dengelemek amacıyla kullanılan Maldık ayini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladılar. Bu kullanım Dünya'ya isyanları ve kaos dolu günleri getirdi. Engizisyon ve işkence dönemi başladı. "Yük" gibi, Lemurya'nin yavru imparatorlukları Atlantislilerin zulmünden kaçmak için Himalayalar'a oradandın yerin altına sığınarak bugün Ağarta veya Samsala denilen 5. boyutsal bir uygarlık kurdular. (bu konuya ilişkin farklı bilgilerde mevcuttur). Bir'in Oğulları insanları uyarıyor, doğruya çekmeye var güçleriyle uğraşıyorlardı. Ama Beli al Oğulları'nın insanlara, zaaflarına yönelik sundukları olanaklar her geçen gün Atlantisli insanların Karanlığın temsilcileri Beli al Oğullarının tarafına daha fazla yönelmesine neden oluyordu. Beli al Oğulları ve Bir'in Oğulları arasındaki savaşlar öyle bir duruma geldi ki kristal tapınaklara saldırılar sonucu Dünya'nın iklimini dengede tutan gök kubbelerde önemli boyutta çatlamalar meydana geldi. İste bu çatlamalar Atlantis'in sonunu hazırladı. Dev ada büyük bir tufanla karsı karsıya kaldı. Depremler, sağanak yağışlar volkanik patlamalar sonucu Atlantis'in batisi gerçekleşti. Atlantis'in ilk olarak 11.500 yıl önce bir dip yükseltisi oluşturarak battığı, daha sonra bu günkü seviyesine indiği söylenir. Bermuda Şeytan Üçgeni'nin de Atlantis'in batması sonucu oluşan boyutlar arası bir geçim kapısı olduğu söylenir.
RUHSAL DÜŞÜŞE NEDEN OLDULAR
Eflatun, Kritias'I Zeus dedi ki;… diye bitirmişti…Onun Zeus olarak nitelendirdiği, bizim Allah dediğimiz o "Yüce Yaratıcı Güç" belli ki tufan emri vermişti. Yahudi ve Hıristiyan metinlerinde Atlantis'in sulara gömülüsü "insanin düşüşü olarak" ele alınır. Çünkü Atlantisliler yaptıkları hatalar nedeniyle insan ırkinin spiritüel yani ruhsal olarak düşmesine neden olmuşlardır.
Bu gün isimler farklı olsa da zulme uğrayan, sürülen halklar ve Dünya üzerinde güç ve iktidar hırsı içinde olan ülkelerin yaptıkları bu anlatılanlarla ne kadar da çok benzerlik gösteriyor değil mi? Bugün de Dünya'da gücü elde etmek amacıyla üretilen nükleer silahların denemeleri sonucunda ozon tabakası delinmiyor mu? Kutuplardaki buzlar, eko dengenin bozulması nedeniyle eriyor ve bu durum Dünya'yı sular altında bırakma tehlikesini beraberinde getirmiyor mu? Vücutlar kimyasal maddelere kanserle karşılık vermiyor mu? Biyolojik denemelerin kötü amaçlarla kullanılması daha önce adini bile bilmediğimiz hastalıkların bizlere bulaşmasına neden olmuyor mu? Ve genler üzerinde yapılan denemeler; melez hayvanların yaratılması, hayvan ve insanların kopyalanması bunlar acaba gelecekte ne ölçüde olumlu şekilde kullanılacak? "Tarih iyi bir öğretmendir" diyenler yanılıyor olamazlar. Bugünün hatalarının yaratacağı sonuçları, dünün Dünyası'na bakarak anlamak olası…
Atlantislilerin basına gelenler ve bugünün Dünya insanlarının basına gelmesi muhtemel olanlar… Aslında bunların yaşanmaması yine insanların elinde… Dünya insanlarına, Ona her ne ad veriyorsanız biz yazımızda "Büyük Yaratıcı Güç" olarak niteledik, O Büyük Yaratıcı Güç'ten büyük bir sevgi ve ışık yağmaktadır. Bu, peygamberler, melekler, bas melekler, yükselmiş üstadılar, Mesih enerjisi, foton kuşağı enerjisi, Beyaz Yıldız enerjisi gibi birçok kanalla bizlere ulaşmaktadır. Bu ışığın amacı bizleri yeniden ilk varoluşumuzdaki düzeye "Galaktik insan" bilincine ulaştırmaktır. Yani sevgi dolu, egosunu asmış, bilge, yükselmiş varlıklara dönüşmemiz istenmektedir. Burada bize düsen görev içimizdeki sevgiyi, birliği, iyiliği keşfedip mümkün olduğunca egomuzdan sıyrılarak yasamaya çalışmamızdır. Yaptıklarımızın sonucunu görerek yapmamız, çıkar savaşlarından, şiddetten, maddi çıkarlarımızdan mümkün olduğunca vazgeçerek yasamamızdır. Yapmamız gereken hem çok kolay hem çok zor, Parola "Egondan sıyrıl"…
Okuduklarınız size bir masal veya bilim kurgu öyküsü gibi gelebilir. Ama masal ama gerçek. Ne fark eder? Anlatılan öykü egosuna yenik düsen, kibrin sınırlarını zorlayan, insan ırkinin üzerinde haddini bilmezcesine tahakküm kurmaya çalışan bir uygarlığın öyküsüdür… Gerçek mi, değil mi ? diye merak ediyorsanız, yanıtını kalbinize sorun. O size daima doğru olanı söyleyecektir…
Atlantis Kristalleri
Tüm Atlantis gizemleri içinde, hiçbiri kristaller kadar ilginç değildir.
Bunlar ruhani ve siyasi gücün mistik simgeleri miydiler? Yoksa bilinmeyen teknolojilerin ve psişik tesirlerin yüklendiği mineral aküler miydiler? Bunlar hâlâ okyanusun bilinmeyen derinliklerinde o batik kıtanın yıkıntıları arasında mi bulunmaktalar? Ye da afetten kurtulanlar tarafından yeni kıtalara mi tasındılar?
Bu soruların yanıtlarının bazıları, 20. yüzyılın en ünlü psişiği Edgar Cayce'nin sözlerinde bulunabilir. Edgar Cayce trans hâlindeyken, zihni yoğun bir biçimde değişime uğrayıp ruhu farklı boyutlara süzülebildiğinden ötürü "Uyuyan Kâhin" olarak anılır. Onun kendi adlandırmasıyla, bu "yasam okumaları" esnasında Cayce, Atlantis tarihini yeniden hatırlamıştır.
Cayce 1920'li yılların sonundan 1945'deki ölümüne kadar, batik şehrin bütün detayları ile birlikte dünyasal ve ruhsal amaçlar için kullanıldıkları kabul edilen kristallerden defalarca bahsetmiştir. Ona göre "Büyük Kristal"in kötüye kullanılması, onların kendi kendilerini yok edişine neden olmuştur. Cayce'nin anlattığına göre felâketten geriye kalan insanlar kristal teknolojisi ile diğer kıtalara kaçarak sonraki uygarlıkların temellerini atmışlardır.
Atlantis ile ilgili olarak antik döneme ait en eski bilgi, klâsik dönem filozofu Eflâtun'un 2350 sene önce yazdığı bir çift diyalogdan ibarettir. Şaşaalı ve parlak Bronz Çağı uygarlığından bahsederken Eflâtun, ne TIMAEUS ne de KRITIAS adli eserinde kristallerde, ye da Atlantislilerin kristal esasi üzerine kurulmuş teknolojilerinden bahsetmemiştir. Bununla birlikte Eflâtun, aslen özellikle Atlantis kültürünün asker" ve atik yönleri ile ilgilenmiş olduğundan, tasvirleri; Cayce'nin "yasam okumaları" ile çelişmez. Cayce ise esas olarak Atlantis'te teknolojik ve başkalaşımla ilgili elemanlar olarak kristal kullanımının ve bunun suiistimal edilmesinin neden olduğu açmazdan bahsetmiştir. Her ikisi de Atlantis'in yıkımına kendi bireylerinin neden olduğunu ifade etmiş olup, dejenerasyon öncesi Atlantislerin erdemli ve olağanüstü yetenekler bahsedilmiş insanlar olarak esi benzeri görülmemiş bir uygarlık seviyesine ulaştıkları konusunda hemfikirdirler. Eflâtun'un anlatımı, tam Atlantis'in çöküşünü belirtirken bilinmeyen nedenlerden ötürü en"den kesilir.
Filozofun durakladığı noktadan Cayce devam ederek; ulusal açgözlülükleri yüzünden kozmik kuvvetlerle oynamanın getirdiği felâketi anlatarak devam eder. Onun açıklamasına göre: "Atlantis'te dünyanın içsel tesirleri ile bağlantı kurmak amacı ile kazılmış çukurlara yerleştirilmiş kristaller mevcuttu. Bu kristallere güneş ışığının düşürülmesi ile meydana getirilen güçlü ısınsal etki, yıkıcı bir niteliğe sahipti." Ve daha sonra "...Tasın (Tuaoi) küreler üzerindeki ilkesi... bunlar yıkıcı güçleri meydana getirmiştir

ve sonumuz uzak değil...


Ey Hamza
Gördüğün Hiçbirşeyden Korkmazsın bu Doğru
Ama Heybetini Gizli Tut Zira
Yürüyüşün Ölümü Korkutuyor.


Kullanıcı avatarı
adamas
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1276
Yaş: 49
Kayıt: Pzr 06 Kas, 21:38

Okunmamış mesaj gönderen adamas » Prş 30 Ağu, 12:10

güzel bir anlatım...
Force Be With You

Kullanıcı avatarı
CaRLoS
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1488
Yaş: 40
Kayıt: Cum 24 Ağu, 09:50

Okunmamış mesaj gönderen CaRLoS » Prş 30 Ağu, 12:26

Yorum yapmak isterdim ama atlantisi pek araştırmadım..Bu sebeptendir ki yorum yok :D,ama anlatım güzel,ellerine sağlık

Kullanıcı avatarı
dark_venus
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 575
Yaş: 38
Kayıt: Cum 15 Ara, 22:41

Okunmamış mesaj gönderen dark_venus » Prş 30 Ağu, 13:03

ve
Therion-Lemuria
dinlenir bu yaziyi okurken (:
Bu bilgiyi aramakla bulamazsın.
Ama ne var ki bulanlar, yalnızca aramış olanlardır


Mucizeler olmaktadır.Doğaya aykırı olarak değil,bizim doğa hakkındaki bilgilerimize aykırı olarak...


Cevapla

“Araştırma Genel Konular” sayfasına dön