gönderen timsah » Pzr 19 Kas, 20:45
bu konuda bir kac dusuncemi paylasmak istiyorum.
Aslinda burda bahsedilen cinsellik konusu evet bizi yakan ve yikan bir girdapa atarak hertarafimizdan bizi kusatmis durumda.
Büyük bir kuşatma altindayiz.
Erkekler hep yaşıyor bunu.ama kadinlar da bu durumu yaşıyormuş.
kurtulmak imkansız gibi bir şey.
zevk'in hep daha çok olmasını istiyor insan.
hatta kendini bıraksa çok kötü bir sona uğrama ihtimali bile var.
yani zevk artik bir yerden sonra değişiklik ister ve bu da doğal olarak bir sapkınlığı getirir.
benim bu konuda bildiğim bir ilaç yok.
kimsenin de bildiğini düşünmüyorum.
çünkü baktım bilmiyorlar.
eğer bir kişisel yaklaşım geliştirirsem...
bence beyin yani insan düşüncesi herşeyden önemli.
bu sebeble Dunya'ya hükmetmeden insan adlı canlının elbetteki bu beyin gücünü hayatının her alanında kullanacakdir.
ben kadın ve erkeğin cinselliği rahatça yaşamasından yana değilim.
Bunu diyorum, çünkü bir tavır almak zorundayım bu konuda.
İnsan hayatı gözlüyor ve bu konuda alının bazı tavırlar sonucunda o insanların ne hale geldiğini gözlemliyor.
geleneksel yahut modern değilim ama bence pembe hülyalı mektupsal aşklar kandırmacası ile kendi içindeki duyguları hacamat ederek çekilircesine karşı cinse nereye giderse gitsin havasinda bir ilişki yaşamak doğru değil.
Burda bir şekilde kendini kurtarmak lazım.yani karşıdaki insana laf mı söylersin yoksa kendinden uzaklaştıracak bir şeyler mi yaparsın bilmem ama evlilik yoksa kadın erkek ilişkisi bence belli bir saygı sınırını geçmemesi gerekir.
Ha bu zindan fikri hoşumuza gitmese de guzel guzel kızlar ortada fink atarken biz boğazımızda düğümler oluşurken durup kendimizle yüzleşmemiz zorunluluğu vardır.
o da insan ben de insanım.tamam o da cinselliği paylaşıyor ben de paylaşıyorum.ama ruhuma ihanet edemem.
ben ruhumla yatarım ve sonsuza kadar bütün kudretimle yapışır bırakmam onu.
o da beni bırakmasın.
zorda kolayda parasızken paralıyken kavgada barışta biz beraberiz.
Biz bir yolda el ele yuruyen bir çiftiz yaklaşımı bana doğru gelen yaklaşımdır.
Zaten binlerce yıldır bu boyle oluyor.
İlk insan ile son insan arasında da böyle olucakdır.
Amerika'da da Japonya'da Afrika'da da böyle bence.
Çiflerin zorlukları beraberce gönül gönüle aşması....
Cinselliğin özündeki enerji çok özeldir.ve bunu açıkça paylaşmak bunun doğasına aykırıdır bence.ki kirlenen budur.
Aşırı cinsellikden kurtulmanın çaresini bilmiyoruz...
Aslında aşırı cinsellik diye bir şey yok.sen eşinle mutluysan ve ne yapıyorsan yap bana ne...
Burda olan ise ortada serseri mayın gibi gezen cinsel duruşumuzdur.
bunun pek ilacı yok gibi.
Ama beyin en buyuk silah ise bunun mermisi bence cinselliğin de beslendiği aynı çeşmedir.
yani Kudretten beslenir.
Beynimiz için gereken enerjiyi cinsellik için harcarsak kendimize en buyuk zararı veririz.
burda sorun olan zaten cinsel gücün çok olması ve bu konuda çok ilişki yaşamak değil.
burda sorun olan kendi eşimiz ile bunu mukemmel bir şekilde yaşamak ile beynimizi cinsel konular için kurgulamak.
Buyuk diye baktığımız Sanatçılar,Dahiler,Peygamberler,Askerler bence Beyinlerini cinsellik çukurundan çıkarıp gokyuzune kanalize edebilen insanlardır.
Yani o muteşem düşünce gücünü üretim yapmak için kullanmıştır.
yazması kolay ama yapması pek belli değil aslında bu dediklerimin.
Cinsellik ile sorunlu olmak arasinda yakın bir ilişki var.bence bu konuya fener tutmak çok şeyi aydınlatır.
yani sorun yaşayan insanların daha çok at gözlüğü olarak cinsellik gözlüğü taktığını düşünüyorum.
eh sorun yaşayan kimse yok mu?
hepimiz devamlı sorun yaşıyoruz.
ve ne olduğunu anlamadığımız bir kapanda buyuk sistemler içinde acaba ben kendim ne olacam diyoruz.
Devletleri,İnsanlari, hayatı tanımak hep ilim işi ama bunlardan daha önemlisi olan kişinin kendini tanıması...
Böyle başkaları tarafından köşeye sıkıştırılan kişisel özelliklerinin aslında herkesde olabildiğini veya kendini gereksiz bir bulmaca oyununda hapsettiğini keşfediyor insan.
bunun için sorunlu olan bölgede yaşamak zorunda kalıyoruz.
Tıpkı hapishaneye yaşamak gibi.
Benliğimiz bir ölü gibi.
Kendimizi kuvvetsiz ve güçsüz hissediyoruz bu da tabi ki bizi kendimizi daha fazla eşelememizi daha fazla gereksiz bir cinsel gözlük takmamız sonucunu doğuruyor.
İnsanın merak duygusuyla başlayan bilgi süreci aslında kişinin kendini tanıma seruvenidir.
İşte bizi insan yapan budur.
Başkalarının cinselliği değil de beyinleri ile ilgilenmek esas olan olmalıdır.
Ama yaşıyoruz işte...
tıpkı ilknisan yağmuru gibi her taramızı islatıyor bu kara bulut.
bu konuda bir kac dusuncemi paylasmak istiyorum.
Aslinda burda bahsedilen cinsellik konusu evet bizi yakan ve yikan bir girdapa atarak hertarafimizdan bizi kusatmis durumda.
Büyük bir kuşatma altindayiz.
Erkekler hep yaşıyor bunu.ama kadinlar da bu durumu yaşıyormuş.
kurtulmak imkansız gibi bir şey.
zevk'in hep daha çok olmasını istiyor insan.
hatta kendini bıraksa çok kötü bir sona uğrama ihtimali bile var.
yani zevk artik bir yerden sonra değişiklik ister ve bu da doğal olarak bir sapkınlığı getirir.
benim bu konuda bildiğim bir ilaç yok.
kimsenin de bildiğini düşünmüyorum.
çünkü baktım bilmiyorlar.
eğer bir kişisel yaklaşım geliştirirsem...
bence beyin yani insan düşüncesi herşeyden önemli.
bu sebeble Dunya'ya hükmetmeden insan adlı canlının elbetteki bu beyin gücünü hayatının her alanında kullanacakdir.
ben kadın ve erkeğin cinselliği rahatça yaşamasından yana değilim.
Bunu diyorum, çünkü bir tavır almak zorundayım bu konuda.
İnsan hayatı gözlüyor ve bu konuda alının bazı tavırlar sonucunda o insanların ne hale geldiğini gözlemliyor.
geleneksel yahut modern değilim ama bence pembe hülyalı mektupsal aşklar kandırmacası ile kendi içindeki duyguları hacamat ederek çekilircesine karşı cinse nereye giderse gitsin havasinda bir ilişki yaşamak doğru değil.
Burda bir şekilde kendini kurtarmak lazım.yani karşıdaki insana laf mı söylersin yoksa kendinden uzaklaştıracak bir şeyler mi yaparsın bilmem ama evlilik yoksa kadın erkek ilişkisi bence belli bir saygı sınırını geçmemesi gerekir.
Ha bu zindan fikri hoşumuza gitmese de guzel guzel kızlar ortada fink atarken biz boğazımızda düğümler oluşurken durup kendimizle yüzleşmemiz zorunluluğu vardır.
o da insan ben de insanım.tamam o da cinselliği paylaşıyor ben de paylaşıyorum.ama ruhuma ihanet edemem.
ben ruhumla yatarım ve sonsuza kadar bütün kudretimle yapışır bırakmam onu.
o da beni bırakmasın.
zorda kolayda parasızken paralıyken kavgada barışta biz beraberiz.
Biz bir yolda el ele yuruyen bir çiftiz yaklaşımı bana doğru gelen yaklaşımdır.
Zaten binlerce yıldır bu boyle oluyor.
İlk insan ile son insan arasında da böyle olucakdır.
Amerika'da da Japonya'da Afrika'da da böyle bence.
Çiflerin zorlukları beraberce gönül gönüle aşması....
Cinselliğin özündeki enerji çok özeldir.ve bunu açıkça paylaşmak bunun doğasına aykırıdır bence.ki kirlenen budur.
Aşırı cinsellikden kurtulmanın çaresini bilmiyoruz...
Aslında aşırı cinsellik diye bir şey yok.sen eşinle mutluysan ve ne yapıyorsan yap bana ne...
Burda olan ise ortada serseri mayın gibi gezen cinsel duruşumuzdur.
bunun pek ilacı yok gibi.
Ama beyin en buyuk silah ise bunun mermisi bence cinselliğin de beslendiği aynı çeşmedir.
yani Kudretten beslenir.
Beynimiz için gereken enerjiyi cinsellik için harcarsak kendimize en buyuk zararı veririz.
burda sorun olan zaten cinsel gücün çok olması ve bu konuda çok ilişki yaşamak değil.
burda sorun olan kendi eşimiz ile bunu mukemmel bir şekilde yaşamak ile beynimizi cinsel konular için kurgulamak.
Buyuk diye baktığımız Sanatçılar,Dahiler,Peygamberler,Askerler bence Beyinlerini cinsellik çukurundan çıkarıp gokyuzune kanalize edebilen insanlardır.
Yani o muteşem düşünce gücünü üretim yapmak için kullanmıştır.
yazması kolay ama yapması pek belli değil aslında bu dediklerimin.
Cinsellik ile sorunlu olmak arasinda yakın bir ilişki var.bence bu konuya fener tutmak çok şeyi aydınlatır.
yani sorun yaşayan insanların daha çok at gözlüğü olarak cinsellik gözlüğü taktığını düşünüyorum.
eh sorun yaşayan kimse yok mu?
hepimiz devamlı sorun yaşıyoruz.
ve ne olduğunu anlamadığımız bir kapanda buyuk sistemler içinde acaba ben kendim ne olacam diyoruz.
Devletleri,İnsanlari, hayatı tanımak hep ilim işi ama bunlardan daha önemlisi olan kişinin kendini tanıması...
Böyle başkaları tarafından köşeye sıkıştırılan kişisel özelliklerinin aslında herkesde olabildiğini veya kendini gereksiz bir bulmaca oyununda hapsettiğini keşfediyor insan.
bunun için sorunlu olan bölgede yaşamak zorunda kalıyoruz.
Tıpkı hapishaneye yaşamak gibi.
Benliğimiz bir ölü gibi.
Kendimizi kuvvetsiz ve güçsüz hissediyoruz bu da tabi ki bizi kendimizi daha fazla eşelememizi daha fazla gereksiz bir cinsel gözlük takmamız sonucunu doğuruyor.
İnsanın merak duygusuyla başlayan bilgi süreci aslında kişinin kendini tanıma seruvenidir.
İşte bizi insan yapan budur.
Başkalarının cinselliği değil de beyinleri ile ilgilenmek esas olan olmalıdır.
Ama yaşıyoruz işte...
tıpkı ilknisan yağmuru gibi her taramızı islatıyor bu kara bulut.