Neden Yükselen Burç&Güneş Burcu En Önemli Etkenlerdir?

Cevap gönder


Bu soru spambotlar tarafından otomatik form gönderimlerini önlemek için sunulur.
İfadeler
:) :D :b :(( :oo :? :( :a :k :u :d :o :dus :uyku :op :gul :hipnoz :opucuk :seytani :selam :dil :hayir :pufff :gozkirp
Daha fazla ifade görüntüle

BBCode AÇIK
[img] KAPALI
[flash] KAPALI
[url] AÇIK
İfadeler AÇIK

Başlık incelemesi
   

Geniş görünüm Başlık incelemesi: Neden Yükselen Burç&Güneş Burcu En Önemli Etkenlerdir?

Re: Neden Yükselen Burç&Güneş Burcu En Önemli Etkenlerdir?

gönderen tommygun » Sal 12 Eyl, 11:44

haritada güneş ve asc önemli olduğu kadar ay'da çok önem arz eder. Bilinçaltı etkisini dışa gösteren ay yabana atılacak birşey değildir diye düşünüyorum. haritada güneş-ay ve asc hesabı ile ortaya çıkan şans noktası bir insanın 3 noktanın enerjisini tek bir noktada birleştirdiği önemli bir işarettir. bu işaretin bulunmasında sac ayağı olan ay, haritada görmezden gelinemez diye düşünüyorum.

Ruhumuz bilinçaltında yatarken bedenimiz bilinçle çalışır güneş bilinç ise ay bilinçaltıdır ki bir insanı sadece madde ve bedensel varlık görmenin dışında ruhunu anlamak için ay burcu çok önem arz eder.

Re: Neden Yükselen Burç&Güneş Burcu En Önemli Etkenlerdir?

gönderen lethe » Pzr 12 Haz, 01:40

aynı düşüncedeyiz. içtenliğin için: teşekkürler.

gönderen elisa » Cum 21 Ara, 20:15

Sağol canım.

gönderen elisa » Çrş 19 Ara, 22:10

Merhabalar,
Bende birşey sorsam..
13.11.1976 ,23.00_00 istanbul doğumluyum.Ben az önce horoskopa baktım,yükselenim aslanmış ama pek bişey anlamadım.Rica etsem bana biraz açıklarmısınız?
Çok sevinirim.Peşinen teşekkürlerimle..

gönderen TheGirlofSuN » Sal 10 Tem, 09:49

oğlağın şu dik kafalı ukala tavrı vardır ya, kim olursa olsun eğilmem türünden. öyle inatçı aşktada. iddialı olunca, çevrede rüzgar estiren bir oğlak, senle ilgilenmeye gör, o erkek yada kadın dünyanın en çirkinide olsa ki oğlak ona hep özel olduğunu hissettirir, o anda dünyası kayar. eline düşer. ha bu akreple birleşince, 2 kere sezgide girince işin içine, biri dağların taşların yücelerin sezgisel gücü, biri de yerin yeraltının toprağın ve suyun sezgisi, helede akrep kartallaştıysa, oğlakta tepelikleri bırakıp dağların doruklarına fırladıysa, gerçekten korkmalı..

gönderen EffEndY » Pzt 09 Tem, 18:26

Korkulur senden:)

Bende de var benzer dürtüler, Oğlaklık ile pek bir bağlantı kuramadım, ama Akrebin temel dürtülerinden biridir bu bahsettiğin. Akrep sevdiklerini bitmez tükenmez ihtirasıyla kendine bağlama yolunu seçer, kalıcılık arzularını bu şekilde tatmin eder. Hele pek sevilmemiş, değer görmemiş ve aynı zamanda buna çok muhtaç kişiler bu noktada Akrebin daha çok ilgisini çeker. Zehri içmeye(bu olumsuz anlaşılmamalı) daha hazırdır ve müsaittir çünkü.

gönderen TheGirlofSuN » Pzr 08 Tem, 12:59

bilgiler için teşekkür ederim..eline yüreğine sağlık.. meraklanma pek çok şeyi akrepliğim sayesinde aşmış durumdayım. sevgi göstermede korkaklık konusuda bunlardan biri.. aksine sevdimmi o derece karşımdaki oluyorum ki o bile bundan korkar oluyor. o derece teslim edici bir yapım var. benim ilişkilerde en büyük sıkıntım, aşırı sevgimi gösterme eğilimim. kendisine hayatı boyunca hiç değer verilmemiş bir insana o derece değer ve sevgi versen elbette kim oldum delisi olup kendini hint kumaşı falan zanneder. işte o bulunmaz hint kumaşı olduğunu hissettiryorum.. belki yanlış belkide doğru bir davranıştır ama herkes her birey benim mantığımca çok çok çok özeldir zaten ama benim sevdiğim çok daha önemlidir... sanırım bu akrep etkisinden kaynaklanıyor. ve tabi oğlak etkiside..

gönderen EffEndY » Cmt 07 Tem, 20:21

TheGirlofSuN yazdı:hımm, astrolojik olarak benim bulunduğum konuma bir yorum yazarmısın sevgili effendy

1-ay burcum yay ve ev olarak XI. ev

2- 12.ev yay burcu ve gezegen olarak venüs gezegeni

3- üranüs terazide ve onuncu evde
TheGirlofSun, Uranüs önemsiz bir detay olduğu için es geçiyorum. Ay’ın Yay’da bulunmasıyla ilgili ise şimdiye kadar sen epey bir araştırma yapmışsındır, dolayısıyla pek detaya girmeyeceğim. Sadece tek söyleyebileceğim –sanırım biliyorsundur- Ay burcunun erken çocukluk evremizde annemiz tarafından bize aktarılan davranış biçimini temsil ettiğidir. Dolayısıyla tüm hayatımız boyunca etkisini hissedeceğimiz bilinçaltı kodlanmalarımızı sembolize eder. Bu noktadan hareketle annenin burcunun Yay olması şiddetle muhtemel. Eğer Ay anneden başka birini temsil ediyorsa, Ay’ın karmaşık açılar içinde olduğu görülür. Ay’ın bulunduğu ev ise bu bilinçaltının şekilleneceği yaşam alanını temsil eder. Ay’ın 11. Evde bulunması için söyleyebileceklerim; bilinçaltında güçlü bir insanlık sevgisinin bulunması dolayısıyla arkadaşlık, grup bilinci gibi olgular ön plana çıkar. Kendini bir sosyal grup ile ifade etme gibi bir dürtü sürekli insanı bilinçaltından itekler. Mesela evlerini arkadaşlarına açmayı, onları ağırlamayı pek severler vs. Bir sitede de şöyle yazmış: “İdealisttir. Hoşlanmadığı, ölçülerine uymayan şeyleri asla kabul etmez. Katı ve kırıcı olur. Sosyal ilişkileri güçlüdür. Duygusal rahatlama verir. Umutları, dilekleri, hedefleri değişkendir. Dost canlısıdır. Arkadaşlarına destek ve yardımcı olmayı sever. Psikolog gibidir. Rahatlatıcı özelliği vardır.” Aşağıdaki sitedeki 11. Ev yazısını okuyup kendin de bir takım çıkarımlarda bulunabilirsin.

www.astrolojidergisi.com

Benim asıl değineceğim nokta Venüs’ün 12. Evde konumlanması. 12. Evi bilinçaltı kaynaklı olarak yaşanan sıkıntılar evi olarak da niteleyebiliriz. Burada bulunan gezegenler hapistedirler, ışıklarını yansıtamazlar, çünkü Güneş ışığına yeni çıktıkları için(12. Ev ufuk noktasının hemen üst kısmıdır) acemidirler, ürkektirler. Yani 12. Ev incinme korkusu nedeniyle sosyal ilişkilerden kaçınmaya ve inzivaya çekilmeye neden olur. Kişide düşman saplantıları, paranoyaları yaratabilir. Diğer evlere göre daha esrarlı, dışa kapalı bir yerdir. Herkesten gizlenen hayallerimizle ve düşüncelerimizle ilgilidir. Burada bulunan burç ve gezegenler kişinin bütün gizli konularını ve davranışlarını etkiler. 12. ev hayallerimizi, hayalkırıklıklarımızı da yaşadığımız yerdir. Kişiyi kendi kontrolü dışında hakimiyet altına alan bilinçaltı, kişiye kendi hayatını kendi yönlendirememe gibi bir his yaşattığı için kişi zamanla egosunu bırakması gerektiğini sanmaya başlar; yaşanan “acziyet” hissi kişiye dünyadan el etek çektirme gibi bir sonuca yol açabilir.

Bir forum sitesinde benim de aynen katıldığım şunlar yazılmış: “12.ev klasik astrolojide en sıkıntılı en zor evdir. Benim de en dikkatimi çeken evdir. 12. evi kesen burç çok ama çok önemli. 12. evin Yay burcunda olmasıyla Oğlak burcunda olması arasında büyük bir fark var. Genelde sanatçıların 12. evinde hareketlilik görünüyor. Kemal Bey'in söylediği gibi 12. evde kişisel gezegenlerin bulunması insanı inzivaya yöneltiyor. Aynı zamanda 12. ev yoğunsa kişide empati yeteneğinin ve duyarlılığın daha da gelişmiş olduğunu görüyorum. Fakat asla 12. evi bir 5., 11. ve 10. Evle karşılaştırmamalıyız. 12. evdeki yoğunluk bence insan hayatında bir dönem de olsa sıkıntı ve zorlukları beraberinde getiriyor. 12. evdeki Jüpiter bile çoğu zaman durumu kurtaramıyor. Bu evin faaliyet alanı olan elde olmayan kayıplar ve kısıtlanmalar mutlaka kendini gösteriyor. Sanırım bundan dolayı da yoğun 12. evi olan insanlar daha olgun ve bilge bir tavır sergileyebiliyor. Uzun sözün kısası 12. ev gerçekten çok zorlu bir alan ve hala ben de tam olarak anlayabilmiş değilim.”

Fakat aynı zamanda kişinin bu bilinçaltı kodlanmalarını keşfedip, çözmeyi başarması, daha doğrusu bu uzun süren başarma mücadelesinde keşfettikleri kişiye bilgelik, korkusuzluk gibi meziyetler kazandırabilir. Bu konu ile ilgili olarak yukarıda verdiğim adreste de bulunan şu şiiri çok önemsiyor ve ne demek istediğini rahatlıkla anlayacağını düşünüyorum:

"Senin içinde yok edilemez, ölümsüz, sonsuz bir şey var.
Onu bilmek özgür olmaktır, tüm hapishanelerden özgürleşmektir.
Bedenin hapishanesinden, zihnin hapishanesinden,
senin dışında var olan hapishanelerden."
- Osho


Venüs’ün 12. Evde bulunması ise Venüs'ün temsil ettiklerinin hapsolmasına yol açar. Yani kişi sevgisini ifade etmekte zorlanır, bunu yaparsa incineceğinden korkar. Duygusal ortamlardan uzaklaşması yönünde bir telkin sürekli bilinçaltından kontrolsüz bir şekilde fışkırır. Gene bir sitede şöyle yazmış: “Engin bir iç alem, sonsuz zenginlik, evrensel genişleyebilmeye müsait şuur boyutu, hayal edebilme, şekillendirme yeteneği, kolaylık ve şans, sevgiyi açıklayamama; içte hüzün dışta neşe; yalnızlığı dolu dolu yaşama.”

Benim söyleyebileceğim anahtar cümleler; utangaç birisi olduğun söylenebilir. Sana hiç ilgi göstermeyen birine aşık olabilirsin. İntihar tehlikesi olan ilişkiler çevrende bulunabilir, ayrıca bu kimselere karşı suçlu ya da suçlayıcı olabilirsin. Sanatsal beceride kolaylıkla cesaretin kırılabilir. Gizli aşklardan hoşlanırsın vs. Ancak söyleyebileceğim en önemli ifade “SEVMEKTEN KORKMAK”tır. Yükseleninin de Oğlak olması hasebiyle böyle bir eğiliminin olabileceğini ve duygularını da bastırdığını sana daha önceden söylemiştim. Bununla birlikte yanlış hatırlamıyorsam, MC sende Teraziyi kesiyordu. Terazi burcunu Venüs yönettiği için ve Venüs sende bu konumda bulunduğu için de, bu durum sana iş-meslek hayatında zaman zaman içinden çıkılmaz durumlara da yol açmış olabilir.

Sevgili TheGirlofSun, tüm bunları haritanın tüm diğer etkenlerinden bağımsız olarak yazdım, hatta Akrepliğinden bile. Akrebin temsil ettiği çok şiddetli bir “bilinçaltını deşme ve bu sınırsız deryayı bilinçli olarak kullanma” dürtüsü, senin 12. Evin olumsuz etkilerinden çabuk sıyrılmana ve acziyet hissinden doğan kendini bırakma eğilimini kolayca kontrol altına almana fırsat vermiş de olabilir.

Gene aynı siteden 12. Ev kısmını okumanı hararetle tavsiye ederim; bu konu bilhassa da Akrepler için çok önemli.

gönderen TheGirlofSuN » Pzt 02 Tem, 10:45

hımm, astrolojik olarak benim bulunduğum konuma bir yorum yazarmısın sevgili effendy

1-ay burcum yay ve ev olarak XI. ev

2- 12.ev yay burcu ve gezegen olarak venüs gezegeni

3- üranüs terazide ve onuncu evde

gönderen EffEndY » Sal 24 Nis, 20:00

SİYAH_AKREP yazdı:teşekkür ederim...Peki sen imzan olan bilinçaltını hapsedebiliyor msusun? Yapabildiysen...bana önerilerin olabilir mi bu çok mühim konuda...
Bu sorun için teşekkür ederim Siyah_Akrep. Bu konu önemli.

Bunu yapabilmenin birinci şartı, öncelikle bilinçle bilinçaltı arasına net bir çizgi çekebilmekten geçiyor. Ne bilinçten geliyor, ne bilinçaltından geliyor ya da gelebilir. Bunu yapabilmek için de insanın kendisini çok iyi tanıması gerekir. Yani bilincin derinliklerine inip, bunları keşfedip; arta kalanları yani bilinçaltını bilinç seviyesine çıkarmak.

Bilinçaltını da keşfettikten sonra ikinci aşama bunların nedenlerine inmek. Bunu biraz daha açayım. Bilinçaltı demek duygular demektir. Duygular, bilinçaltından akan kontrolsüz düşünceler sonucu meydana gelir. Mesela kimse ben şimdi sinirleneceğim diyerekten sinirlenmez. İnsanı sinirlendiren bilinçaltında bulunan şifrelerdir. Bunları kontrol edebilmenin ya da hapsetmenin yolu da ancak ve ancak bilinçaltınızdaki kodlanmaların şifrelerini çözebilmekten geçer. Burada çok önemli bir şeyi vurgulamam gerek: Duyguları kontrol etmek demek, onları bastırmak demek değildir. Bastırmak, bilinçten uzak tutup yok saymak demektir. Yok saydığınız bir şeyi de kesinlikle kontrol edemezsiniz. Önce orada olduğunu kabullenmek gerek. Bunu yapamadıkça da yarardan öte zarar getirir; gün gelir çok şiddetli bir biçimde patlar. Bu, özellikle de Akrepler için çok tehlikelidir, hem kendisi hem de çevresi için. Duygularını bastırma yolunu seçen Akrep, bastırdığı duyguları, üzerinde sürekli bir baskı olarak hissettikçe, bundan kurtulmak için sürekli bir şekilde etrafını sokar ve gün gelir bir işe yaramadığını da anlayınca şuurunu yitirip döner kendisini sokar. İşte Akrebin gücünü aldığı olgu da budur zaten: Duyguların bilinçaltındaki köklerine inip, bunları kontrol edebilmek. Kontrol edemediğiniz her şey sizin dışınızda gelişir ve bu, acziyetin bir ifadesidir. Kendilerini kontrol edemeyen insanlar acizdirler.

İnsan, ancak ve ancak nedenlerini saptadığı şeyleri kontrol edebilir. Burada kontrolden kasıt, bir nevi duyguları öldürmedir. Ancak tek bir farkla: Kontrolü bıraktığınız anda tekrar dirilirler. Kendi adıma söylemek gerekirse, elbette ben de kendimi bu derece iyi tanımama rağmen, benim de kontrolü kaybettiğim zamanlar oluyor. Çünkü bilinçaltı sürekli orada duruyor, ona bir şey yapamazsınız. Ancak ben bilincimle bilinçaltımı net bir şekilde ayırabildiğim için bu acziyet hali çok kısa sürüyor, hemen kontrolü devralıyorum. Beni benden başkasının yönetiyor olması katlanabileceğim bir durum değil açıkçası. Mesela bilinçaltımda mevcut bulunan herhangi bir korku, zor bir zamanımda fışkırıverip beni esir ettiği anda ben rahatlıkla "Hmmm, bu his sana bilinçaltından akıyor, çünkü sen çocukken şu tarz tecrübelerin olmuştu, sakın kendini onlara kaptırma!" diyebiliyorum.

Peki yok mu bu kontrolü sürekli hale getirebilmenin bir yolu? Elbette var. O da portalımızda sıkça işlenen telkin olgusudur. Sadece mp3 telkin olarak söylemiyorum, telkinin yazılı sözlü her türlüsü... Ancak kendi kendimize telkin yapabilmek için dediğim gibi yaşadığımız duyguların nedenlerini keşfedebilmek lazım. Kendi kendime yaptığım sözlü telkinler, benim kontrolsüz duygularımı ele almakta kullandığım en geçerli metot.

Duygularla yüzleşebilmek aslında işin en önemli kısmı ve çok acılı bir süreçtir. İşte Akrep de bu acıya hazır olmasından ötürü bu konuda doğuştan yeteneklidir. Tüm kararlılığıyla çıbanın üstüne gider ve onu deşer. Duyguları öldürmenin tek yolu önce kendinizi öldürebilmekten geçer. Dikkat buyurun, daha ötesi var mı? Kendini öldürebilmek... Bunu yapmaya cesareti olmayanlar, elbette onları kontrol etmekten aciz kalırlar. Ve kendini öldürme ertesinde yaşanan köklü bir dönüşüm süreci ve yeniden dirilme: Akrep burcunun temel anlamı.

Yalnız insanın kendisi üzerinde aşırı bir kontrol mekanizması oluşturması da pek sağlıklı değildir. Çünkü gelip sizi bulan her his, sizde bir takım olumlu, olumsuz, vs. enerjiler meydana getirir ve bunların geçerli yöntemlerle bir şekilde atılması, aktarılması gereklidir(Bu konuların uzmanı TheGirlofSun'dır aslında, ancak kendisi şu anda aramızda değil). Zaten kendini öldürmek de budur aslında. Tüm duygularınızı tüm çıplaklığıyla yaşayabilmek. Çünkü duygular aslında bizi besleyen yanımızdır. Onları yaşamadan yüzleşebilmek ve öldürebilmek de pek mümkün değildir. Eğer ağlayacağınız varsa, uygun bir ortam bulun ve dilediğiniz kadar ağlayın. Eğer orayı burayı kırasınız varsa, uygun şeyler bulup parçalayın. Aksi takdirde biriktirilen her duygu ya sizden bir şeyleri alıp götürür ya da gün gelir çok şiddetli bir patlamayla sizi yakıp kül eder.

Peki ben bilinçaltımı keşfetme hususunda en çok neden faydalandım? Malum cevap astroloji. Şimdi astrolojide bulunan, bilinçaltının şifrelerini önem sırasına göre veriyorum.

1. Ay'ın bulunduğu burç ve akabinde bulunduğu ev (Erken çocukluk devresi).

2. 12. Ev(Kollektif bilinçaltı)'de bulunan gezegenler ve akabinde bu evi kesen burç. Eğer bu evde yoğun gezegen vurgunuz varsa, sizde çok güçlü bilinçaltı etkileri görülür. Bunu 1. sıraya almakta fayda var.

3. Son olarak çok önemli olmasa da Astrolojide kollektif bilinçaltının sembolü olan Uranüs'ün bulunduğu ev ve akabinde çok daha önemsiz olan bulunduğu burç. Bu maddede belirttiklerimi çok nadir hissedersiniz, ancak gene de bilgi olması açısından verdim.

gönderen SİYAH_AKREP » Cum 20 Nis, 21:22

teşekkür ederim...Peki sen imzan olan bilinçaltını hapsedebiliyor msusun? Yapabildiysen...bana önerilerin olabilir mi bu çok mühim konuda...

gönderen EffEndY » Prş 19 Nis, 18:47

SİYAH_AKREP yazdı:ama benim kafama bi şey takıldı....Ben biraz ısrarcı ve beyaza beyaz dediysem kara demeyen bir tipim. Teraziliğim beni sadece "ama senin dediğin de doğru olabilir" şeklinde ancak yumuşatabiliyor. Bu dik başlılığımı nasıl yenebilirim? Ya da yenmem gerekir mi? Ne istediysem onu yapmak istiyorum başkalrı da ne yapmak istiyorlarsa öyle yapsınlar diye düşünüyorum...Bir taraftan terazinin verdiği yeni moda, ütopik, değişimci fikirleri yaratıcı bulurken bir taraftan boğa nın somut,gerçekçi, elle tutulur gözle görülür, denenmiş olanı mantıklı bulma eğilimim var? Bu çelişki nasıl uzlaşır?(uzlaşır da teraz sorusu oldu :) ) sağol...
Bu iki çelişkinin uzlaşması denen bir olgu yok yok tabii ki, bunun adını "dengelemek" olarak koyabiliriz. Ne çok sabitlik iyidir ne de çok değişkenlik. Sabitlik, insana kararlılık, kendinden emin olma, güven gibi meziyetler kazandırırken; değişime ayak uyduramama, saplantı, dar zihin, sığlık gibi zaaflar da ortaya çıkarabilir. Gene aynı şekilde değişkenlik de farklı şartları, durumları benimseme, bunlara ayak uydurma gibi olumlu nitelikler verirken; kimlik bulanıklığı, kararsızlık, güvensizlik, gereksiz telaş gibi olumsuz nitelikler de verebilir. Mühim olan bunları dengeleyebilmektir. Sen de bu konuda Terazi'den faydalanabilirsin.

Boğa'nın sığlığın Kralı olması mevzuuna hatırlayacağın gibi daha önce de değinmiştik. Ancak Boğa bunu dışarı aksettirmeyi genelde yeğlemez, rahatına düşkündür çünkü. Daha önce de belirttiğim gibi her burcun destekleyici burçları ile dengeleyici burçları vardır. Destekleyici burçlar komşu burçlar, dengeleyici burçlar ise öncelikle zıt burç, akabinde diğer kare burçlarıdır. Mesela Boğa'nın dengeleyici burçları Akrep, Aslan, Kova; destekleyici burçları ise Koç ile İkizlerdir. Sen de bu bahsettiğin konuda İkizler burcunu iyice inceleyerek faydalanabilirsin. Ne de olsa Ay burcun İkizler. Onun dışında Kova'nın tarafsızlığına da eğilebilirsin.

gönderen SİYAH_AKREP » Prş 19 Nis, 12:07

ama benim kafama bi şey takıldı....Ben biraz ısrarcı ve beyaza beyaz dediysem kara demeyen bir tipim. Teraziliğim beni sadece "ama senin dediğin de doğru olabilir" şeklinde ancak yumuşatabiliyor. Bu dik başlılığımı nasıl yenebilirim? Ya da yenmem gerekir mi? Ne istediysem onu yapmak istiyorum başkalrı da ne yapmak istiyorlarsa öyle yapsınlar diye düşünüyorum...Bir taraftan terazinin verdiği yeni moda, ütopik, değişimci fikirleri yaratıcı bulurken bir taraftan boğa nın somut,gerçekçi, elle tutulur gözle görülür, denenmiş olanı mantıklı bulma eğilimim var? Bu çelişki nasıl uzlaşır?(uzlaşır da teraz sorusu oldu :) ) sağol...

gönderen SİYAH_AKREP » Prş 19 Nis, 12:00

bana da cevap verdiğin için teşekkür ederim....

gönderen No.SympaThy » Çrş 18 Nis, 18:44

Emegin ve ilgin icin tesekkur ederim Effendy.

Başa dön