gönderen EffEndY » Çrş 14 Mar, 03:47
AkrepKral yazdı:Akrep=Yaşam ve içindekiler mi bana katlansın Yoksa Kendimi feda edeyim Ben mi onlara katlanayım'ın büyük patlamaları...
Kral, gerçekten harika bir tanımlama olmuş. Bu, benim de çok yoğun hissettiğim, ama adını bu kadar net koyamadığım bir şeydi. Akrep her geçen gün bu yürek sancılarını adeta bir ruhuyla pençeleşme kıvamında daha sert bir şiddette hissettiğini farkeder. Şöyle ki; illa ki hayatımızın belli anlarında birilerinin canını fena halde yakmış, tüm merhametsizliğimizle benliğimizi korumak adına etrafımıza kan kusturmuşuzdur. Ve her seferinde (bizim karşımızda)savunmasız olan insanları incittiğimiz için derin bir pişmanlık duyarız. Ancak bu bizi bu tavrımızdan vazgeçirebilecek bir pişmanlık değildir. Çünkü kendimizi çekiştirip acziyet içinde kıvranmaktansa, pişmanlık hissi duymayı tercih ederiz ve her bu şekil bir deneyimden sonra şunu çok daha net idrak ederiz ki, biz aslında bu dünyaya ait değiliz. Çünkü, hem biz acı çeker, hem de çektiğimizden çok daha fazlasını çektiririz, bunun akabinde de Kral'ın portalın ana sayfasında ifade ettiği malum arayışımız başlar ve aynen Kral'ın belirttiği gibi ararız ama aslında ne aradığımızı tam olarak bilmeyiz. Öylece ipi kopuk bir arayıştır bu.
Akrep bu arayış sürecinde şunu keşfedecektir ki, bir sevdiği veya bir davası üzerine vereceği savaş, onu bu vicdan azabından kurtaracaktır. Deyim yerindeyse sevdiğinin veyahut davasının benliğini kendi benliği sayıp, bu mücadeleyi onun üzerinden yürütmek, ona hem benliğini dimdik ayakta tuttuğu hissini verecek, hem de çektiği pişmanlıkları bertaraf etme olanağı verecektir. Çünkü artık herşey caizdir bu yolda ve en ufak bir merhametsizlik onun ruh huzurunu bozamayacaktır. Bu noktada da bu sefer Akrebin kendini feda edeceği birilerini arama süreci başlayacaktır ve bu arayıştan kesinlikle vazgeçmeyecektir. Deneyip deneyip gerekirse aniden kestirip atmaktan da çekinmeyecek ve bundan dolayı en ufak ruh sızlanması duymayacaktır. Artık amaç yolunda herşey meşrudur.
Akrebin bu yukarıda bahsettiğim pişmanlığının altında yatan asıl gerçek kimseyi incitme arzusunda olmamasıdır. Sadece buna mecbur kalır ve kendisine kızdığı kadar kendisini bunu yapmak zorunda bırakan insana da kızar. Dolayısıyla Akrep tüm gücüne ve dinmez savaşçılığına rağmen Koç Burcu gibi kimseyle durup dururken sebepsiz yere savaşma niyetinde değildir. O zaten gücünün farkındadır ve bunu sınama ihtiyacı hissetmez. Düşman kazanmayı da hiç istemez, kim ister ki? Oluşacak her düşman sizin varlığınız için o derece tehdittir. İşte akrebin tüm o yakıp kavuran ihtiraslarını gizlemesinin altında bu gerçek yatar. Çünkü zaten karanlık bir insansınızdır, buna bir de gözlerinizde sürekli ihtiraslarınızı taşıyarak bu Dünya'da yol almak eklenince, gereksiz yere kıskançlıkla kıvranan düşmanlarınızı çoğaltmış olursunuz. Yukarıdaki akrep hayvanının kabuğundaki benzetme gibi, kabuğunuz size hayatta kalma imkanı vermektedir. Akrebin gözlerine ürkütücülük veren anlar da zaten bu ihtirasın gözlerine yansıdığı anlardır. Dolayısıyla Akrep tepkisiz görünüp mimiklerini öldürme yolunu seçmiştir. Ancak şunu da belitmem gerekir ki, ben bu devirde ihtiraslarımı gizleme ihtiyacını pek hissetmiyorum. Çünkü her geçen gün insanlığın maneviyatla arası açıldığı için, gücünü maneviyatından alan Akrebin karşısında maneviyattan yoksun insanlar yüz kişi de olsalar durma cesaretini bulamıyorlar. Dolayısıyla çok endişeli değilim bu durumdan, kendimi kısıtlamadan akıtıyorum ihtiraslarımı dış dünyaya.
İhtirastan bahsetmişken, yukarıda da açıkça vurgulandığı gibi Akrebin en büyük ihtirası kalıcılık ihtirasıdır. Akrebin hayatına yön veren en temel olgu da budur. Tüm girişimlerini bunu gözeterek gerçekleştirecektir. İçinde bulunduğu arayış sürecinde de ölüm sonrası varolmayı keşfedebilmişse eğer, iç huzurunu yakalayacaktır, çünkü artık bu arayışın son noktasıdır, bundan ala kalıcılık olabilir mi?
Kalıcılık arzusunun izlerini Akrebin tüm hayatında rahatça gözlemleyebilirsiniz. Adeta ayak bastığı her yerde, ilişkiye girdiği her insanda mutlaka bir iz bırakma çabasında olacak, bu kişiye olan tavırlarına bu arzu yön verecektir. Hatta Akrebin şu meşhur cinsel ihtiraslarının ve gücünün altında yatan en temel gerçek de budur. Kalıcılık arzusu Akrebin seviştiği her bedene -erkek açısından bakarsak- tohumlarını akıtma isteği duymasına yol açacaktır. (Akrep kadınları da nasıl bir istek duyduklarını tanımlama çalışsınlar.) O sevişirken partnerinin inebildikçe derinine inmeye çalışır, kasıklarına her vuruşunda kendisinden içgüdüsel olarak fışkıran bu arzunun bilincinde dahi olmayıp sanki mesafeyi zorladıkça daha da derine gidebilecekmiş gibi adeta muhatabının bedenine bastıra bastıra, kasıklarını yırtarcasına sevişir. Muhatabı da bu ihtiras karşısında kendinden geçip, kendini Akrebe çaresiz teslim edecek, bu bağımlılıktan kurtulması biraz güç olacaktır, çünkü Akrep artık ruhunuzun kapısını açmış ve arkasından da kapamış vaziyettedir. O istemedikçe o kapıyı kimse açamayacaktır ve siz ruhunuzu kaptırdığınızın bilincinde dahi olmayacaksınızdır.
[quote="AkrepKral"]Akrep=Yaşam ve içindekiler mi bana katlansın Yoksa Kendimi feda edeyim Ben mi onlara katlanayım'ın büyük patlamaları...[/quote]
Kral, gerçekten harika bir tanımlama olmuş. Bu, benim de çok yoğun hissettiğim, ama adını bu kadar net koyamadığım bir şeydi. Akrep her geçen gün bu yürek sancılarını adeta bir ruhuyla pençeleşme kıvamında daha sert bir şiddette hissettiğini farkeder. Şöyle ki; illa ki hayatımızın belli anlarında birilerinin canını fena halde yakmış, tüm merhametsizliğimizle benliğimizi korumak adına etrafımıza kan kusturmuşuzdur. Ve her seferinde (bizim karşımızda)savunmasız olan insanları incittiğimiz için derin bir pişmanlık duyarız. Ancak bu bizi bu tavrımızdan vazgeçirebilecek bir pişmanlık değildir. Çünkü kendimizi çekiştirip acziyet içinde kıvranmaktansa, pişmanlık hissi duymayı tercih ederiz ve her bu şekil bir deneyimden sonra şunu çok daha net idrak ederiz ki, biz aslında bu dünyaya ait değiliz. Çünkü, hem biz acı çeker, hem de çektiğimizden çok daha fazlasını çektiririz, bunun akabinde de Kral'ın portalın ana sayfasında ifade ettiği malum arayışımız başlar ve aynen Kral'ın belirttiği gibi ararız ama aslında ne aradığımızı tam olarak bilmeyiz. Öylece ipi kopuk bir arayıştır bu.
Akrep bu arayış sürecinde şunu keşfedecektir ki, bir sevdiği veya bir davası üzerine vereceği savaş, onu bu vicdan azabından kurtaracaktır. Deyim yerindeyse sevdiğinin veyahut davasının benliğini kendi benliği sayıp, bu mücadeleyi onun üzerinden yürütmek, ona hem benliğini dimdik ayakta tuttuğu hissini verecek, hem de çektiği pişmanlıkları bertaraf etme olanağı verecektir. Çünkü artık herşey caizdir bu yolda ve en ufak bir merhametsizlik onun ruh huzurunu bozamayacaktır. Bu noktada da bu sefer Akrebin kendini feda edeceği birilerini arama süreci başlayacaktır ve bu arayıştan kesinlikle vazgeçmeyecektir. Deneyip deneyip gerekirse aniden kestirip atmaktan da çekinmeyecek ve bundan dolayı en ufak ruh sızlanması duymayacaktır. Artık amaç yolunda herşey meşrudur.
Akrebin bu yukarıda bahsettiğim pişmanlığının altında yatan asıl gerçek kimseyi incitme arzusunda olmamasıdır. Sadece buna mecbur kalır ve kendisine kızdığı kadar kendisini bunu yapmak zorunda bırakan insana da kızar. Dolayısıyla Akrep tüm gücüne ve dinmez savaşçılığına rağmen Koç Burcu gibi kimseyle durup dururken sebepsiz yere savaşma niyetinde değildir. O zaten gücünün farkındadır ve bunu sınama ihtiyacı hissetmez. Düşman kazanmayı da hiç istemez, kim ister ki? Oluşacak her düşman sizin varlığınız için o derece tehdittir. İşte akrebin tüm o yakıp kavuran ihtiraslarını gizlemesinin altında bu gerçek yatar. Çünkü zaten karanlık bir insansınızdır, buna bir de gözlerinizde sürekli ihtiraslarınızı taşıyarak bu Dünya'da yol almak eklenince, gereksiz yere kıskançlıkla kıvranan düşmanlarınızı çoğaltmış olursunuz. Yukarıdaki akrep hayvanının kabuğundaki benzetme gibi, kabuğunuz size hayatta kalma imkanı vermektedir. Akrebin gözlerine ürkütücülük veren anlar da zaten bu ihtirasın gözlerine yansıdığı anlardır. Dolayısıyla Akrep tepkisiz görünüp mimiklerini öldürme yolunu seçmiştir. Ancak şunu da belitmem gerekir ki, ben bu devirde ihtiraslarımı gizleme ihtiyacını pek hissetmiyorum. Çünkü her geçen gün insanlığın maneviyatla arası açıldığı için, gücünü maneviyatından alan Akrebin karşısında maneviyattan yoksun insanlar yüz kişi de olsalar durma cesaretini bulamıyorlar. Dolayısıyla çok endişeli değilim bu durumdan, kendimi kısıtlamadan akıtıyorum ihtiraslarımı dış dünyaya.
İhtirastan bahsetmişken, yukarıda da açıkça vurgulandığı gibi Akrebin en büyük ihtirası kalıcılık ihtirasıdır. Akrebin hayatına yön veren en temel olgu da budur. Tüm girişimlerini bunu gözeterek gerçekleştirecektir. İçinde bulunduğu arayış sürecinde de ölüm sonrası varolmayı keşfedebilmişse eğer, iç huzurunu yakalayacaktır, çünkü artık bu arayışın son noktasıdır, bundan ala kalıcılık olabilir mi?
Kalıcılık arzusunun izlerini Akrebin tüm hayatında rahatça gözlemleyebilirsiniz. Adeta ayak bastığı her yerde, ilişkiye girdiği her insanda mutlaka bir iz bırakma çabasında olacak, bu kişiye olan tavırlarına bu arzu yön verecektir. Hatta Akrebin şu meşhur cinsel ihtiraslarının ve gücünün altında yatan en temel gerçek de budur. Kalıcılık arzusu Akrebin seviştiği her bedene -erkek açısından bakarsak- tohumlarını akıtma isteği duymasına yol açacaktır. (Akrep kadınları da nasıl bir istek duyduklarını tanımlama çalışsınlar.) O sevişirken partnerinin inebildikçe derinine inmeye çalışır, kasıklarına her vuruşunda kendisinden içgüdüsel olarak fışkıran bu arzunun bilincinde dahi olmayıp sanki mesafeyi zorladıkça daha da derine gidebilecekmiş gibi adeta muhatabının bedenine bastıra bastıra, kasıklarını yırtarcasına sevişir. Muhatabı da bu ihtiras karşısında kendinden geçip, kendini Akrebe çaresiz teslim edecek, bu bağımlılıktan kurtulması biraz güç olacaktır, çünkü Akrep artık ruhunuzun kapısını açmış ve arkasından da kapamış vaziyettedir. O istemedikçe o kapıyı kimse açamayacaktır ve siz ruhunuzu kaptırdığınızın bilincinde dahi olmayacaksınızdır.