Burçların hakikatı var mıdır?

burçlar gerçek midir? burçlar gerçek mi, burçlar ne kadar doğru, burçlar doğru mu, burçların delili

Astroloji ve Burçlarla İlgili Herşey.
Kullanıcı avatarı
cemucer
*Yılan*
*Yılan*
Mesajlar: 139
Yaş: 35
Kayıt: Cmt 08 Tem, 02:50

Burçların hakikatı var mıdır?

Okunmamış mesaj gönderen cemucer » Pzr 22 Nis, 12:18

Burçların hakikatı var mıdır? Burçlar Gerçek mi?
Resim

İnsanın, yaratıldığı ilk günden 21. yüzyılın şu yaşadığımız günlerine kadar sürmüş olan en büyük meşguliyeti kendini tanıma çabası olmuştur. Bazı insanlar doğduğunuz gün ve saate göre sizin hayatınızın kısa bir özetini ve karakter özelliklerinizi verebildiklerini iddia ediyorlar. Böylece de bu “ezelden gelen” merakımız sayesinde epey iyi para kazanıyorlar.

Buna sebep olarak da doğduğumuz anda, esas olarak güneşin bulunduğu burç ve diğer bazı burçların ve gezegenlerin konumlarına göre ilgili yıldızlardan bazı ışınların bizi etkilediğini ve özelliklerimizi şekillendirdiğini söylüyorlar. Oldukça da enteresan yaklaşımları var konuya. Meselâ oğlak burcunda olanların keçi gibi inatçı olduğunu ya da yengeç burcundakilerin aynı bu böceğin yürümesi gibi hafifçe yan yürüdüğünü iddia ediyorlar. Bu dediklerimi hemen her astroloji kitabında görebilirsiniz.

Hadi insanları yıldız konumlarına göre tahlil etmek tamam da bu yıldızların oluşturduğu ve sadece bizim açımızdan bakıldığında bazı hayvan vb. şekillere benzetilen takımyıldızların insanlara da bu benzedikleri hayvanın karakterini vermeleri doğrusu pes dedirtiyor. Eğer yıldızlar bizi ışınlarıyla etkiliyorsa, hepimizde en yakın yıldız olan güneşin verdiği karakteristik özelliklerin bulunması gerekiyor. Çünkü eğer güneş ile dünya arasındaki uzaklığı gözünüz ile şu anda okuduğunuz dergi arasındaki mesafe olarak küçültürsek.

En yakın yıldız (Proxima Centauri ) Newyork’ta olacaktır. 40 cm. ötenizde yanan bir ateş varken birilerinin Newyork’ta yaktığı ateşin sizi etkilediğini söyleyebilir misiniz? Kaldı ki 12 burcu oluşturan yıldızlar bahsedilen yıldızdan çok daha uzaktadır. Örneğin yukarıda değindiğimiz en yakın yıldız olan proxima centauri yaklaşık 4 ışık yılı uzaktayken, Başak takım yıldızının en parlak üyesi Spica (alpha virginis) 281 ışık yılı uzaklıktadır. Yani Newyork örneğinden yaklaşık 70 kat daha uzak.! Bunu aynı ölçeğe koymaya kalksak mesafeler yetmiyor ve yine dünyanın dışına, uzaya çıkmak zorunda kalıyoruz... Bu yine de iyi bir örnek.

Bazı burçları oluşturan yıldızların içinde dünyadan binlerce ışık yılı uzakta olanlar bile var. Mesela Kova takımyıldızının en parlak iki üyesi alfa ve beta aquarius (Sadalmelik ve Sadalsuud) sırasıyla 1359 ve 2174 ışıkyılı uzaklıktalar. Bu durumu az önceki örneğe aktarırsak, Newyork’taki ateşi ayın da ötesine taşımak gerekiyor.Uzaklıklar konusunda bu bilgilerden sonra, şimdi bu konudaki başka yanlışlıklara dikkat çekmek istiyorum.

İnsanların burçları doğum gününde güneşin dünyaya göre bulunduğu veya geçmekte olduğu takımyıldıza göre belirleniyor. Örneğin her yıl Kasım ayının ilk yarısında güneş Akrep takımyıldızında bulunur ve bu günlerde doğanlar akrep burcuna dahil olarak kabul edilirler. Bu kişilerin özelliklerinin bu takımyıldızın etkisinde olduğu kabul edilir. Ancak büyük bir gerçek vardır. Güneşin bir burçta bulunduğu an aslında o burcun dünyaya en uzak olduğu andır. Çünkü söz konusu burcun dünyaya olan ortalama uzaklığına bir güneş dünya mesafesi daha eklenmiş olur.

Tabii eğer bir de gece doğduysanız güneşin o anda bulunduğu burçtan gelen ışınların dünyanın tüm toprak kaya ve magma tabakasını delerek size ulaşması lâzımdır. Çünkü güneşin bulunduğu burç güneşle birlikte batar ve gece dünyanın öteki tarafında kalır.! Neyse bu duruma da yükselen burç kavramıyla bir çare bulunmuş. Fakat burçları oluşturan yıldızlar arasındaki mesafe çoğu zaman bizim onlara olan uzaklıklarımızdan daha fazla. Bunu şöyle de ifade edebiliriz.

İstanbuldan doğuya bakan bir kişi en yakındaki İzmit ile en uzaktaki Kars ilimiz arasında iki boyutlu ölçekte sadece birkaç metre varmış gibi bir izlenime kapılır ancak arada bin kilometreden fazla mesafe vardır. Biz de uzaya baktığımızda derinliği algılayamıyoruz. Yanyana duran iki yıldızı birbirinin kapı komşusu zannediyoruz. Ancak aralarında binlerce ışıkyılı mesafe olabiliyor.

Belki de biz yakın olan yıldıza komşu zannettiğimiz diğerinden çok daha az uzaklıkta yer alıyoruz. Örneğin Akrep takımyıldızında birbirine çok yakın görünen Antares (Alpha Scorpii) ve Sigma scorpii yıldızları arasında en az 1277 ışık yılı mesafe vardır. Ama bunlardan bize yakın olanı Antares dünyaya 276 ışık yılı uzaklıktadır. Aynı takımyıldıza dahil edilen bu iki yıldızın aralarındaki mesafe bizim yakın olanı ile aramızdaki uzaklıktan 4 kat fazladır. Tabi bunu yeni öğreniyoruz. Daha önce bunların uzaklıklarını hesaplama şansımız yoktu. Ama insanlar binlerce yıldır bunları komşu zannediyordu.

Bir büyük yanlışlık ise geçmişteki şahsiyetlerin burçlarının hesaplanmasında yapılmaktadır. Dünyanın 26000 (yirmi altı bin) yılda bir tamamladığı bir spin (dönme) hareketi vardır ki bu yaklaşık her 2300 (iki bin üç yüz) yılda bir burçların bir kademe ileri kaymasına sebep olur. Yani 1 Ocak 2000 tarihinde doğan bir kişi oğlak burcundadır ama 1 Ocak M.Ö. 300 yılında doğmuş olan başka bir kişi kova burcunda olmak durumundadır. Yani Hz. İsa 25 Aralık M.Ö 1. yılında doğduğunda Güneş Kova burcundaydı. Fakat bu günkü gökyüzünde 25 Aralık 2000 tarihi Oğlak burcuna denk gelmektedir. Siz bu günkü duruma göre hesap yaparsanız geçmiştekilerin burçları yanlış çıkar ve bu konudaki çoğu istatistik bilgi birikimi yanlışlarla dolu olur.


Gezegenlere gelince Güneş yörüngesinde bugüne kadar keşfedilmiş 9 gezegenin en büyüğü olan Jüpiteri ele alırsak bu gezegenin dünyaya ortalama uzaklığı Güneşinkinin yaklaşık 5 katıdır. Güneş dünyadan hacim olarak 1 milyon 300 bin kat daha büyükken Jüpiter, sadece 1300 (bin üçyüz) kat büyüktür. Ayıca Güneş bir yıldız özelliği gösterirken Jüpiter dev bir gaz topudur. Güneşle Jüpiter arasındaki bu 1000 (bin) katlık farka bir de mesafeyi eklememiz gerekiyor. Fizikte ışık ve kütleçekim etkileri uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır. Yani Güneşe göre bize 5 kat daha uzak olan Jüpiter boyut farkıyla birlikte eğer bir yıldız dahi olsaydı 25 000 (yirmibeşbin) kat daha az etkili olacaktı üzerimizde. Böylece gezegenlerin en büyüğünün dahi ne kadar önemsiz kaldığı ortaya çıkmış oluyor Güneşin yanında.

Zaten bilimsel olarak kendini ispatlamış olan NASA veya ESA gibi büyük merkezlere bakarsanız ki, buralarda astroloji değil astronomi ilmiyle ilgili binlerce çalışma yürütülüyor; kesinlikle yıldızların veya Güneş sisteminin astrolojik özellikleriyle ilgili birilerini bulamazsınız. Çünkü bahsettiğimiz mesafeler ve özellikler oradaki bilim adamlarınca çok iyi bilindiğinden kimse müspet bilimin üzerinde kavramlarla vakit kaybetmez.

Sonuçta hayatımız üzerinde Rabbimizden başka bir tesir sebebi aramak boşunadır. Gaybı Allah’tan başka bilen olmadığı gibi onun kullarını yaratırken verdiği karakter ve diğer özellikleri de yıldızlardan gelen ışınlara bağlamak da yanlıştır. Dünyada birbirinin eşi iki insan yoktur. Aynı gün, aynı saat, aynı yer ve aynı anneden doğan eş yumurta ikizleri bile çok farklı karakterlere sahip olmaktadır. Kardeşliğin ötesinde bu ikizleri bağlayan genetik yapı da dahil olmak üzere binlerce sebep varken bu ayrılık niye? Eğer karakter ve kaderimize yıldızlar yön verseydi en azından bunun gibi ikizlerin her özelliğinin aynı olması gerekirdi. Ayrıca insana gerçek mânâda karakter ve diğer hissî özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan önce yaratılmıştır.

Semada gördüğümüz harikulade düzen Yaratıcısını göstermenin yanında bazı olaylara gerçekten işaret ediyor olabilir. Fakat bu bizim maddi manevî özelliklerimizin kaynağı değil ama olsa olsa göstergesidir



Açıkcası yazının bazı bölümleri bana mantıklı geldi,özellikle;'gerçek mânâda karakter ve diğer hissî özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan önce yaratılmıştır' ifadesi acaba boş bir uğraşla vakitmi kaybediyoruz diye düşünmekten kendimi aLamadım siz ne düşünüyorsunuz?


Verecek ışığı olmayan karanlığı sever...


Misafir_Akrep

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Pzr 22 Nis, 15:42

Astroloji, Göksel cisimlerin insan karakteri ve Kaderi üzerine olan etkilerinin neler olduğunun araştırılmasına ve anlatılmasına denir. Yunanca yıldız anlamına gelen 'astro' ve bilgi anlamına gelen 'logos' kelimelerinden türemiştir. Nasılki Feng Shui Dünyasal Cisimlerin ve tasarımların insan yaşamı üzerine ve yaşamına olan etkilerini inceliyor ve yorumluyorsa, Astrolojide Göksel cisimlerin insan karakterini oluşturan ve hayatlarına yön veren etkilerini araştırır ve bundan haberdar eder. Astroloji Fal sanatı ya da ilmi olmamıştır..

Örneğin Plutoyu bir anda samanyolunda ortadan kaktığını teorik olarak varsayarsak bu Dünyayı nasıl etkiler?[Sanırım neler olabileceğini tahmin ediyorsunuz..] [Evren bir denge ve uyum içerisindedir..Dünya manyetik ve kütle çekimsel alanlar gibi bir çok etkilerin içindedir..]


Falcılık aynı zamanda Büyücülüğe girer ki, bu asla astrolojiyle alakalı değildir. Metoroloji yarın size havaların nasıl olucağını söyler, sizde buna göre önleminizi alırsınız. Aynı şekilde Astrolojide size gelecekte ne gibi etkiler içerisinde kendinizi hissedebileceğinizden sizi haberdar eder. Buna astrolojide Transit Etkiler denmektedir. Transit geçiş anlamına gelir yani, Gezegenlerin dönüşlerinin sizin yaşamınıza olan etkileri. Bu etkiler, gezegenlerin sizin Yıldız Haritanızla nasıl iletişim içine geçtiğyle alakalıdır. Buna Astrolojide Açılar denmektedir.

Ayrıca Dünyada gerçekleşen olayların ve yeni doğan insanların karakteristik etkilerinin hiç biri birbirine benzemez..Öyle ki aynı tek yumurta ikizleri bile arada saniyelik farklarla doğsa bile doğum haritaları birbirinden farklı olacaktır..

Astroloji geleceğin ne getireceğini söylemez ya da geleceğin ne olucağını söylemez, Astroloji size gelecekte ne gibi etkiler içerisinde olucağınızdan sizi haberdar eder. Eğer Uranüs Transiti (geçişi) yaşıyorsanız, size bunu ne zaman yaşayacağınızı ve bunun sizin yaşamınıza ne gibi etkileri olucağından sizi haberdar eder.

Astrolojiye göre insan karakteri, çocuk doğduğu anda ilk nefesini aldığı anda oluşur. O anda Gökyüzü konumu ne gösteriyorsa çocuğun kaderi ve karakteri ona göre şekillenir.

Astroloji insan karakterine ve yaşamına tek tesir eden tek etki değildir. Astroloji DNA'larımızdan gelen, Anne, Baba, doğdukları Ülke ve onların yaşam biçimlerinin hepsinin insan yaşamı ve karakterine olan etkilerini kabul eder. Yıldız Haritasında, görünen potansiyel etkiler, kişinin doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, bulunduğu ortam ve konumlarla çok yakından ilişkilidir.

Derin astrolojinin önemli bir prensibi, tüm diğer prensiplerin de uzantısı olarak, bizim doğum haritalarımızı aşabilmemizdir. Yaşamımız boyunca doğum haritalarımızı taşırız, fakat kendi içimizde bir merkez geliştirdikçe, içsel rehberliğimize güvenmeyi öğrendikçe, evrensel enerjilere karşı daha uyumlu hissettikçe gezegensel pozisyonların gösterdiği gerilimlerin daha az etkisinde kalırız.

Bugün Avrupa ve Amerika'da bir çok insan bir işe atılmadan önce her şey yolunda gitse bile bir astrologa danışıp o dönemde hangi etkiler altında kalacağını ayrıntılı bir şekilde araştırır..Ayrıca Toronto Astroloji Okulu açıldı haberiniz olsun..

Sonuçta Astroloji düzenli ve sistemli bir bilgi birikimi olmadığı için felsefe, bilim ve din tarafından dışlanmıştır hep..Ama şunu unutmayın ki astroloji insanın kendisini tanıma çabasıdır..Ve yıldızlardan bir hikmet almak onların üzerimize olan etkilerini öğrenip bu etkileri gereğine göre güçlendirmek ya da dizginlemek için astroloji iyi bir başlangıçtır..

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Sal 24 Nis, 21:16

Burada yazılanlar Astrolojinin ne olduğunu bilememekten kaynaklanıyor. Büyük harflerle yazıyorum: ASTROLOJİ BİR SEMBOL BİLİMİDİR. Elbette ki bizden milyonlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların bizim üzerimizde herhangi bir etkisi mevcut değil. Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık. Gezegenler sadece bizim karakterimizin ya da yeryüzünde olup bitenlerin bir işaretçisi. Pluto Akrep burcunda olduğu için Yeryüzünde çatışmalar yaşanmaz, bilakis yeryüzünde çatışmalar yaşandığı için Pluto Akrep burcundadır. Bilmem anlatabildim mi?

Yani bizim ne olduğumuz aslında çok önceden belli. Bizim karakterimiz biz doğunca şekillenmiyor. Sadece kudreti sonsuz olan ve zamanın ötesindeki Yaratıcı, bizim ne olduğumuzu göklerde şifrelemiş; okumasını ve anlamasını bilene.

Astroloji aslında bizim doğum anımızı da baz almaz. Bu hep yanlış bilinir. Aslında doğum haritalarımızın oluştuğu an, göbek bağımızın kesildiği andır. Bunun sembolik anlamı şu: Anneden ayrılıp ayrı bir birey olmanın kabulü. Siz artık o andan itibaren yeni bir bireysinizdir.

Benim bu tarz itirazlara verdiğim klasik bir cevabım vardır: Ay burcu. Doğum haritalarımızdaki Ay burcu, bizim erken çocukluk evresinde aldığımız davranış biçimini temsil eder(yani biz doğduktan sonra gerçekleşecek olanı) ve sıklıkla annelerimizin burcuyla aynıdır. Ancak annemizin burcu aslında biz doğmadan önce belli. Biz doğunca oluşmuyor. Gene aynı şekilde biz Ay o burçtayken doğduk diye annemiz bize öyle muamele etmiyor. Annemizin zaten yapısı bu. Dolayısıyla anlamak isteyen için bu, zamanın ötesindeki Yaratıcı tarafından doğduğumuz anda gökyüzüne yerleştirilen ve bizim ileride annemizi nasıl algılayacağımızı gösteren sadece bir semboldür.
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Kullanıcı avatarı
No.SympaThy
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1027
Yaş: 36
Kayıt: Prş 15 Mar, 02:04

Okunmamış mesaj gönderen No.SympaThy » Sal 24 Nis, 21:21

benim ay burcum annemle ayni degil:p

Misafir_Akrep

İkra! BismiRabbikelleziy Halak!!!

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Cum 04 May, 04:55

EffEndY yazdı:Burada yazılanlar Astrolojinin ne olduğunu bilememekten kaynaklanıyor. Büyük harflerle yazıyorum: ASTROLOJİ BİR SEMBOL BİLİMİDİR. Elbette ki bizden milyonlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların bizim üzerimizde herhangi bir etkisi mevcut değil. Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık. Gezegenler sadece bizim karakterimizin ya da yeryüzünde olup bitenlerin bir işaretçisi. Pluto Akrep burcunda olduğu için Yeryüzünde çatışmalar yaşanmaz, bilakis yeryüzünde çatışmalar yaşandığı için Pluto Akrep burcundadır. Bilmem anlatabildim mi?
Öncelikle şunu belirteyim ki lütfen astrolojiyi incelerken dogmalardan uzak kalalım..Burada illa bir şeyleri dine dayandırmak ya da din tabanlı bakış açısıyla olaylara bakmaya gerek yok..Bu bizi bazı şeylerin kanıtlanalabilirliğinden uzaklaştıracaktır..Bu konuda SelçukÖzcan'ın da imzasını taşıdığı sözünü yineyelim: "tüm bilimsel gerçeğin kökeni tanrıda olabilir fakat evrenin yasalarını incelemede inanç bir yöntem olamaz."

Ama ben senin bilgi konusunda tatmin olman için hem bilimsel kanıtlarla hem de dogmatik yani bu işi islam tasavvufuna uygun eserler veren ehil kişilerin eserleriyle belgeleyeğim..Işınların etkilerini görecek burçların nasıl varlık gösterdiklerini de anlayacaksın..Ayrıca umarım hayatı kaderci bir bakış açısıyla görmekle ne kadar yanlış yaptığını da anlamış olacaksın..

Dünyada yaşamın varoluşuna yönelik varsayımlardan şimdilik bilim insanları çevresince kabul edilen bir hipotez vardır..İncelemek için tıklayınız..

Berkeley'den sonra yapılan araştırmalar özellikle son yüzyıl içindekiler insanlara çok değişik fikirleri kabul ettirmek durumuna geldi. Son yüzyılın araştırma ve bulguları alemin yapısı hakkında özetle şu neticeyi ortaya koyuyordu: Madde moleküllerden, moleküller atomdan, atomlar da elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir.

Birleşik Alanlar Teorisi:
İlk bakışta bu dört temel kuvvetin birbirleriyle hiçbir ilişkisi yok gibi görünse de maddenin yapısında daha derin düzeylere indikçe bu kuvvetler arasındaki ayrımın biçimsel görülmesinden dolayı, bu kuvvetlerden yola çıkarak birleşik alanlara doğru yol almaya çalışabiliriz.

Bildiğimiz kadarıyla hareketli elektrik yükleri manyetik alanlar ürettiği gibi,değişik manyetik alanları da elektriksel gerilim (alan) meydana getirirler. Maxwell de bu iki alanın aslında ayrı olmayıp tek bir alanın farklı iki görünümü olduğu gerçeğini Elektromanyetik alan şekliyle birleştirmiştir. Ve bu iki alan birbirlerine dik olarak hareket ederek belli noktalarda düğüm oluştururlar. İki düğüm arasında birbirlerine dik düzlemlerde bulunan dalgasal Elektrik ve Manyetik alanlar,aynı zamanda parçacık özelliği ile fotonlar şeklinde açığa çıkarlar. Yani daha önce de belirttiğimiz gibi, parçacık özelliği ile bir foton aynı zamanda dalgasal özelliği ile Elektromanyetik alandır. Ve bunu da bir mini karadelik olarak düşünebiliriz.

Elektromanyetik alanlarda olduğu gibi,düşük enerji düzeylerinde birbirinden tamamen farklıymış gibi görünen Zayıf Nükleer kuvvetin parçacıkları olan (+w,-w,nötr z) bozonları da,yüksek enerji düzeylerindeki aynı tek bir taneciğin (yüksüz bozonun) farklı görünümlerindeki tanecikleridir. Bu kuramı ortaya atan Winberg ve Abdussalam, 100 Gev (1 gev= 1milyar elektronvolt) gibi yüksek sıcaklık ve enerji düzeyinde bu bozonların,Elektromanyetik alanın kuantlaşmış parçacığı olan fotonlarla aynı biçimde davranıp tek bir kuvvet alanı altında birleşmesine "elektro-zayıf" kuvvet adını verdiler. Öyle ki bu "Elektro-zayıf" kuvvet düşük enerji seviyelerindeyken, bakışımın bozulmasıyla zayıf kuvvetin parçacıkları kütle kazanarak fotonlardan ayrılıp 3 farklı tanecik biçiminde davranırlar. Fakat "elektro-zayıf" kuvveti taşıyan parçacıkların gözlemlenmesi için gerekli olan enerjinin yüksek olması nedeniyle bugün dahi laboratuvarlarda gözlemlenememelerine karşın, düşük enerji düzeylerindeki kestirimlere dayalı deneylerle tam olarak uyuşmaları sonucu kanıtlanmıştır

Öyle ise alem elektromanyetik dalgalardan ibaret bir tek kütledir. Kainat kısacası tek bir enerji kütlesidir. Çok kaba bir tabirle, dalgalar aleminde gerçek, mutlak somut madde varlıktan söz edilemez.

İnsan açısından bakılınca ise.
İnsanın görme sınırı morötesi ışınların dalga boyunun başladığı 0.0004 cm. ile kırmızı ışınların dalga boyunun başladığı 0.0007 cm. arasında dalgalar. Bu dalgalar aleminden bilinenleri sıralayalım şimdi de:

1-Köpek kulağının değerlendirdiği dalgalar
2-İnsan kulağının değerlendirdiği dalgalar
3-Kedi kulağının değerlendirdiği dalgalar
4-Ultrasonik dalgalar
5-Radyo dalgaları (Uzun, Orta, Kısa, Çok kısa). Bunları radyo denilen adaptörün kulağımıza adapte etmesiyle algılayabiliriz.
6-Televizyon dalgaları (VHF, UHF, SHF, EHF) bu dalgaları da gözümüze televizyon denilen aracın adaptesiyle değerlendirebiliriz.
7-Radar dalgaları
8-Şerare dalgaları
9-Hareket dalgaları
10-Kırmızı-Morötesi arası gözün görebildiği dalgalar
11-Morötesi ışınlar
12-Röntgen (X-Ray) ışınlar
13-Kozmik ışınlar (Dalga boyu 10.000.000.000.000'da birinden kısa dalgalar
14-Henüz bilimin tesbit edemediği MEÇHUL IŞINLAR


Evet, insan beş duyusunun ve tefekkür gücünün ve bunlarla meydana getirdiği araçların sayesinde yukarıda sayabildiğimiz kadar dalgaları yani ışınları bulabilmiştir. Ya bulamadıkları?..

Evet, insan denilen varlık elindeki algılama araçları nispetinde, ancak, bu dalgaları ve bu dalgaların meydana getirdiği evreni, tesbit edebilmiştir. Ancak araçların kapasitesi değişik olsaydı. Mesela göz sadece kırmızı ile morötesi arası ışınları değerlendirecek surette olmayıp da, röntgen dediğimiz X-Ray ışınlarını da değerlendirecek kapasitede olsaydı, bu günkü şekillerden ibaret bir dünyada ve böyle bir evren kavramında iddialı olmaya devam edebilecek miydi? Elbette ki kesinlikle hayır!..

Ve eğer ki tüm dalgalara açık bir algılama aracımız olsaydı, belki de beynimiz aleme tek bir kütle olarak bakacak ve bu zaviyeden değerlendirmelere gidecekti.

Evet biz gene dönelim dalgalara. Radyasyonlara.
Dünya üzerinde bilebildiğimiz kadarıyla yukarıda saydığımız dalgalar; bilemediğimiz kadarıyla da bunun sayısız misli dalgalar her an çeşitli etkiler meydana getirmektedir.

Hiç olmazsa en azından Güneş radyasyonunun dünya ve canlılar üzerinde pek çok tesirini artık kesinlikle bilebilmekteyiz. Bundan kıyasla, sistem dışındaki tüm güneşlerin de sayısız tesirleri olduğu ortaya çıkar. Ayrıca bilimin henüz tespit edemediği güneşin çok daha değişik tesirleri olduğu gibi, diğer yıldızların dahi pek çok değişik tesirleri söz konusu olmaktadır. Madde kendi kanunları içersinde yaşamını yürütürken, maddeler üzerindeki tesirleriyle kozmik ışınımda da kendi oluş prensipleri ve kanunları içersinde tesirlerini ortaya koymaktadırlar.

Gaz kütlesinden, enerjinin türlü dönüşümleriyle meydana gelen madde dünyamıza kadar olan bütün safhalar nasıl dalga hareketleriyse, dünya üzerinde meydana gelen tüm aksiyon ve olaylar dahi aynı biçimde dalga hareketleri sonucudur.

Bu takdirde, dalgaları değerlendirme merkezi olan beynin, sadece algılama araçlarıyla (beş duyu) kayıtlı bir değerlendirme merkezi olmayıp; belki de, kullanılabilmesine bağlı olmak kaydıyla, pek çok dalgaları değerlendirebilecek kapasitede, insanlığın bugünkü idrakının fevkinde bir yapı olduğu ortaya çıkar.

Ayrıca bugün bir göktaşı Venüs'e çarpıp gezegeni parçalara ayırsa bile Venüs etkisi evrenin kütle çekim kanunundan dolayı bir dengeye oturacak ve bu parçalar evrene venüs etkilerini yollayacaktır..Fakat Venüsün ışın ve manyetik etkisi her evren konumunda etkisi farklıdır..

Gelelim tasavvuf ehline..
Muhyiddin Ibn 'Arabi' nin Fusûs al-Hikam'ı okumadan astroloji ilmi anlaşılmayacaktır..

İnsanlığın oluş düzeni ve sistemi Astroloji ilminde mevcuttur. Nitekim Muhyiddin A'râbî de bu yüzden burçların tesirleri hakkında:

«Dünyada ve cennetlerde oluşan her şey burçların tesirleriyle meydana gelir» ifadesiyle konuya işaret etmiştir.

Bu tesirleri fark edip, ancak genel nizam ilahî içindeki yerini değerlendiremeyen insanlar geçmişte ancak Ay'a, Güneş'e ve diğer yıldızlara tapınma durumuna girdikleri için, daha sonraki devrelerde bu konu kapatılmaya gidilmiştir.

Nasıl, yediğimiz yemek, içtiğimiz su belli bir enerjiyi oluşturup bedenimize yararlı oluyor diye bunlara tapınmak gerekmiyorsa ve tapınılmıyor ise; aynı şekilde beyinlerimizin çalışma düzeni üzerinde ilahî takdir ve tedbir gereği olarak tesirli olan bu burçlara ve planetlere de asla tapınılmaz ve onlar ilah düzeyinde mütalaa edilemez!.. Halbuki, bu gerçeğe rağmen dünya üzerinde bugün güneşin oğluna tapıp, bayrak edinenler mevcuttur.

İBRAHİM HAKKI ERZURUMİ DİYOR Kİ:

Zamanın Gavs-ı A'zâm-ı ve Kutbul Aktabı olarak bilinen büyük âlim, mütefekkir ve mutasavvıf İbrahim Hakkı Erzurumî de Burçlar ve tesirleri hakkında bakın neler demiş:

«Zuhal (Satürn) yıldızın tabiatı gayet soğuk ve kurudur. Erkek olup, gündüze nispet edilmiştir. Nahsı ekber, denilmiştir. Buna bakmak gam ve keder getirir.

Buna karşılık Zühre (Venüs) gezegenine bakmak da surûr ve safâ getirir demişlerdir.

Zuhal yıldızına ahmaklık, cehalet, korkaklık, cimrilik, kin, yalan, levm, tembellik ve geç anlama gibi huylar izafe edilmiştir. Bu yıldız rahimlere vâki olan nutfelere tâli olsa, bu yıldızın tabiatı ve vasıfları Allahü Teâlâ'nın izni ile sirâyet edip, o cibiliyetle doğumdan sonra bu vasıfların meydana çıktığı tecrübe olunmuştur.

Zuhal Çarşamba gecesine ve Cumartesi gününe hâkim bulunmuştur.»
Bu konuda daha ayrıntılı bilgiye sanal ağlardan ulaşabilirsiniz..

Ayrıca iman eden bir insan zaten Allah'ın bütün yaratılmışlar üzerinde etkisinin olamayacağını inkar edemez..Nasıl ki Venüs'ü yaratmışsa bu gezegen veya başka yıldızların kombinasyonel durumlarına da etki eder ve evren üzerine ışınlarını veya başka hangi etkisi mevcutsa bunları yaymasını da bilir..

Ayrıca hiç bir yerde rastlamadın mı kadere iman etmenin ne demek olduğunu?

Kadere iman demek bazı şeylerin önceden yazılmış olduğuna körü körüne inanmakdan ziyade Allah'ın kuşkusuz neler olacağını önceden bilmesi demektir..İnsanların duaları ve Allah'ın takdiri ile Levh-i Mahfuz günde defalarca değişir..Kalem sürekli yazar..Ve doğru bir kader inancı olmayan kişi bu imanını gözden geçirmediği sürece inandığı şey de samimiyetten uzaklaşacaktır..

"Yani bizim ne olduğumuz aslında çok önceden belli. Bizim karakterimiz biz doğunca şekillenmiyor. Sadece kudreti sonsuz olan ve zamanın ötesindeki Yaratıcı, bizim ne olduğumuzu göklerde şifrelemiş; okumasını ve anlamasını bilene." demişsin..Sümmü haşa tövbe etmek lazım (:

Madem her şey önceden yazılı o halde duaların ne anlamı kaldı..Allah insanı öyle bir duruma sokar ki ondan sonra onun acizliğini görür..İnsan da acziyetinin farkına varır öyle dua eder ki Allah onu o durumdan çıkartır..


Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Cum 04 May, 13:14

Öncelikle şunu belirteyim ki lütfen astrolojiyi incelerken dogmalardan uzak kalalım..Burada illa bir şeyleri dine dayandırmak ya da din tabanlı bakış açısıyla olaylara bakmaya gerek yok..Bu bizi bazı şeylerin kanıtlanalabilirliğinden uzaklaştıracaktır..Bu konuda SelçukÖzcan'ın da imzasını taşıdığı sözünü yineyelim: "tüm bilimsel gerçeğin kökeni tanrıda olabilir fakat evrenin yasalarını incelemede inanç bir yöntem olamaz."

Ama ben senin bilgi konusunda tatmin olman için hem bilimsel kanıtlarla hem de dogmatik yani bu işi islam tasavvufuna uygun eserler veren ehil kişilerin eserleriyle belgeleyeğim..Işınların etkilerini görecek burçların nasıl varlık gösterdiklerini de anlayacaksın..Ayrıca umarım hayatı kaderci bir bakış açısıyla görmekle ne kadar yanlış yaptığını da anlamış olacaksın..
Efe, senin dogmadan anladığın ne? İyi oku bakalım orayı, herhangi dogmatik bir açıklamada bulunmuş muyum? Ben astrolojiyi incelemişim ve bu bilim beni herşeyi bilen birinin olması gerektiği gerçeğine götürmüş. Ne alakası var bunun dogmacılıkla? Ben önce inanıp sonra bulmam. Önce bulurum, sonra inanırım!

Hadi ışınlarla açıkla bakalım ay burcunu... Şimdi benim ay burcum Aslan. Işınlar nereden biliyor benim annemin burcumun Aslan olduğunu?

Onu geç, sadece insanların değil, ülkelerin de doğum haritaları var. Şimdi ülkemizin kurulduğu andan itibaren yaşadığı toplumsal gelişmelere bakarsan, fena halde Yengeç yükselen Akrep kokuyor. Ülkemizin de molekülleri mi var?

Gezegenlerin ışın gönderdiği konusu henüz bir teoridir, ispatlanmamıştır. Ben de kendi analizlerim ötesinde buna doğruluk payı vermediğimi belirtmişim, olay bundan ibaret.

Beni kadercilikle suçlarken bunu kabul ederek bizzat sen kaderci oluyorsun. Biz gezegenler tarafından yönetilen aciz yaratıklar değiliz.
"Yani bizim ne olduğumuz aslında çok önceden belli. Bizim karakterimiz biz doğunca şekillenmiyor. Sadece kudreti sonsuz olan ve zamanın ötesindeki Yaratıcı, bizim ne olduğumuzu göklerde şifrelemiş; okumasını ve anlamasını bilene." demişsin..Sümmü haşa tövbe etmek lazım (:

Madem her şey önceden yazılı o halde duaların ne anlamı kaldı..Allah insanı öyle bir duruma sokar ki ondan sonra onun acizliğini görür..İnsan da acziyetinin farkına varır öyle dua eder ki Allah onu o durumdan çıkartır..
Senin dua edip etmeyeceğin de orada yazılı güzel kardeşim. Ancak sen orada öyle yazıyor diye dua etmiyorsun; sen kendi öz iradenle dua ediyorsun. Sadece Allah da bunu biliyor.

Zihnindeki bazı kapalı kanalları aç, benim yazdıklarımı o şekilde oku; uslubuna da biraz daha özen göster.
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Misafir_Akrep

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Cum 04 May, 15:03


Efe, senin dogmadan anladığın ne? İyi oku bakalım orayı, herhangi dogmatik bir açıklamada bulunmuş muyum? Ben astrolojiyi incelemişim ve bu bilim beni herşeyi bilen birinin olması gerektiği gerçeğine götürmüş. Ne alakası var bunun dogmacılıkla? Ben önce inanıp sonra bulmam. Önce bulurum, sonra inanırım!


Dogmadan anladığın nedir diye sorarak iyi etmişsin..Bana anlattığın kuramın her ne ise ispatlanabilir şeyler olmadığı sürece dogmatik kalacaktır..
2. paragrafında ve 4. paragrafın son cümlesinde anlattığın şeylerin kanıtlarını da getirmemişsin ve önce bulup sonra inanman beni ilgilendirmez..Ben nasıl sana kanıtlarımla geliyorsam sende öyle gel..
Söylediklerin ispatlanabilir şeyler olmadığı sürece dogmatik öğelerden öteye gidemeyecektir..
Ben sana dünyanın oluşumunda bile söz konusu bir çok ışının hayatın var olmasındaki etkisinden bilim dünyasının şu an literatüründe olan kuramlarıyla açıklamaya çalışıyorum sen bana hiç bir dayanağın olmadan
Elbette ki bizden milyonlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların bizim üzerimizde herhangi bir etkisi mevcut değil. Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık gibi bir sav ile geliyorsun..O yıldızlar orada ne diye var? Süs için mi? Makro kozmos[gezegenler, takımyıldızları] çaptaki olayların mikro kozmosu etkilemesi sonucu bir takım evrende dengeler oluşur.. Bu dengeler Dünyadaki med-cezir olaylarından tutun da okyanuslardaki balinaların göç hareketlerine kadar..Kuşkusuz muhteşem bir denge ve uyum içerisindedir..Ve bu kadar etkilerin söz konusu olduğu bir ortamda bizden milyonlarca ötedeki yıldızların bizim üzerimizde her hangi bir etkisi yok demek havayı solurken oksijen yoktur demek gibi bir şeydir..

Yani bizim ne olduğumuz aslında çok önceden belli. Bizim karakterimiz biz doğunca şekillenmiyor. Sadece kudreti sonsuz olan ve zamanın ötesindeki Yaratıcı, bizim ne olduğumuzu göklerde şifrelemiş; okumasını ve anlamasını bilene..
Senin dua edip etmeyeceğin de orada yazılı güzel kardeşim. Ancak sen orada öyle yazıyor diye dua etmiyorsun; sen kendi öz iradenle dua ediyorsun. Sadece Allah da bunu biliyor..
Beni kadercilikle suçlarken bunu kabul ederek bizzat sen kaderci oluyorsun.Biz gezegenler tarafından yönetilen aciz yaratıklar değiliz.


Bir çok yerde gezegenlerin kombinasyonel etkisi altında olduğumuzdan bahsettim portalda..Ama bir tane yazımda bana göster ki gezegenler bizi yönetir diye bir şey demişim mi? Zaten görevimiz bu etkilerin üstesinden insani irademiz ile başa çıkmaktır..Çünkü senin güneşin pluto ile akışkan birleşme yapmış ki bu kadar akrep etkileri gözlenebiliyor üzerinde..Bu da senin nefsinin şekillenmesinde önemli rol oynuyor..Eğer sen bu nefsini iraden ile şekillendirmiyorsan bütün akrep etkilerini kontrol edemeden ortaya dökersin..

Gelelim ay burcu meselesine..
Genellikle Ay'ın bulunduğu burç, ev ve yaptığı açılar gerçek annenizi tanımlarlar. Öyle ki bazen çocuğun Ay burcu annenin Güneş burcudur. Ancak, ilginç biçimde, bir ailedeki çocukların Ay'ları değişik burçlarda bulunabilir. Örneğin bir ailede ağabey ile ablanın Ay'ları Koç burcundaydı, ama küçük kardeşin Ay'ı Akrep'teydi. Büyük çocuklar bağımsızlık (Koç) yönünde cesaretlendirilmişlerdi, ancak küçük kardeş doğarken anne ölümden dönmüştü (Akrep bazen ölümle ilişkilendirilir). Belki bu nedenle, anne ile küçük çocuk arasındaki ilişkinin niteliği diğerlerinden çok farklıydı. Anne ona çok fazla ilgi göstermiş, 14 yaşına kadar "küçük bebeği" olarak davranmıştı. Bu durumda annenin doğumda kendisini ölüme kadar götüren çocuğuna kızdığı, ve bu duyguyu bastırmak için aşırı koruyucu davrandığı, onu şımarttığı gibi bir spekülasyon yapabiliriz. (Bu, Ay Akrep'teyken rastlanan modellerden birisidir.)

Aile fertlerinin Ay'ları arasındaki bu farklılık nereden kaynaklanır? Ay'ın doğum haritasında temsil ettiği gerçek anne değildir, çocuğun anneyi nasıl algıladığıdır. Yani, anneyi çocuktan ayrı bütün bir insan olarak göstermez, annenin çocuğun gözündeki halini gösterir. Ebeveynler bütün çocuklarına aynı davranmazlar -bazı çocuklar daha çok sevilirler, bazıları sizi yanlış yola sürüklerler, bazıları size sevdiğiniz veya nefret ettiğiniz kişileri hatırlatırlar. Bu durumda evdeki koşullar da değişebilir, ve bu annelik biçiminde farklılıklara neden olabilir.

Gerçekten de, çocuklarının haritalarındaki Ay'ın konumlarına bakarak bir ailenin tarihini çıkartabilirsiniz. Örneğin ilk bir-iki çocuğun Ay'ları Boğa'da olabilir, bu da onların anneleriyle sıcak ve yakın bir ilişkide olduklarını gösterir. Üçüncü çocuğun doğumundan sonra ekonomik koşullar anneyi çalışmaya zorlayabilir. Belki bu çocuğun Ay Oğlak'tayken doğması, annenin iş hayatın konusunda daha ciddi olduğunu, bazı şeyleri hedeflediğini ve ancak işi bittiğinde çocuğuyla ilgilenebileceğini gösterecektir. Bu durumda hâlâ benzerlikler bulunmaktadır -hem Oğlak hem de Boğa toprak grubunda yer alırlar- ancak üçüncü çocuk anneden ilk iki çocuğun aldığı kadar sıcaklık alamamış, yeteri kadar bebekliğini yaşayamamıştır. Anne çocuğu büyümeye zorlamış, iş hayatına soyunduğu için üzerindeki yükü hafifletmeye çalışmıştır. [Kaynak: Donna Cunningham-www.astrolojidergisi.com]


Onu geç, sadece insanların değil, ülkelerin de doğum haritaları var. Şimdi ülkemizin kurulduğu andan itibaren yaşadığı toplumsal gelişmelere bakarsan, fena halde Yengeç yükselen Akrep kokuyor. Ülkemizin de molekülleri mi var?


Bu konuda çok güzel örnek cumhuriyetin kuruluşudur..Cumhuriyetin kurulduğu yıl olan ve benim de doğum tarihim olan bu günde meydana gelen olayların başlangıç tarihi 29 Ekim..
1923 Yılında akrep burcuna denk gelmiş..Bu konuda ülkenin molekülleri demek yerine o olayın miladı sırasında başrolde bulunan insanların o an kozmik dalgalarla etkilenen psikolojik ruh hallerine bakmak ve ülkenin kaderini değiştirecek yönde alacakları kararların ileride ülkenin gidişatını nasıl etkileyeceğini görmek bize ülkelerin de yıldız haritalarının nasıl bir kozmik dalgalanmaya maruz kaldığını anlamamızda iyi bir rehber olacaktır..
Ve bu ülkede bürokrasinin kendini Tanrı gibi görmesine vesile olacak yapıların temeli 29 Ekim günü Ata'nın ve çevresindekilerinin o an etkileşime giren ortak bilinçlerinin bir sonucu olarak yasalarımıza ve kurumlarımıza ta o zaman ki yıllarda atılmıştır..

Kullanıcı avatarı
cemucer
*Yılan*
*Yılan*
Mesajlar: 139
Yaş: 35
Kayıt: Cmt 08 Tem, 02:50

Okunmamış mesaj gönderen cemucer » Cum 04 May, 15:29

Peki neden 12 burç var?neden her biri ortalama 30-32 günde bir değişiyor?Neden 12 de 20 değil?Astrolojinin meydana geliş sürecinde 10 tane gezegen biliniyordu bu yüzden 10 adet gezegenin bahsi geçiyor yorumlarda.Astrolojinin mucidi insanoğlu değilmidir?Takvimi 12 parçaya bölenin insanoğlu olduğu bir gerçek,her ay'a bir burcun denk gelmesi'de insanların işi,kendi yapısını bile tam olarak çözemeden ölüp gidenin insanoğlu olduğu,Psikoloji biliminin bile tam olarak insanın psikolojik yapısını çözemediği,hayatını psikolojiye adamış birçok uzmanın bile psikolojik ekoller tartışması yaşadığı bir gerçek...Bu gerçekler göz önüne alındığında astroloji denilen teoriden öteye geçememiş insan yapısı gibi kompleks bir şeyi üstünkörü sembollerle açıklayan bir şeyden kuşku duymamak elde değil...
Verecek ışığı olmayan karanlığı sever...

Misafir_Akrep

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Cum 04 May, 16:25

"'gerçek mânâda karakter ve diğer hissî özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan önce yaratılmıştır' ifadesi acaba boş bir uğraşla vakitmi kaybediyoruz diye düşünmekten kendimi aLamadım siz ne düşünüyorsunuz?" demişsin..

Bak bir şeyleri hem bilimsel olarak öğrenmek istiyorsun hem de işin içine ruh diye bir kavram sokuyorsun..Ruh dediğimiz şey pozivist bakış açısıyla bakıldığına daha ispatlanmış bir şey değildir..

Psikoloji daha yeni bir bilim dalı olmuştur..Ve pozitif bir bilim dalı değildir..Sadece etkileri göz ardı edilemediği ve aynı zamanda tam olarak ispatı yapılamadığı için bilim dalı olmuştur..

Aynı şekilde astroloji de tam olarak bilim değildir, çünkü bahsi geçen döngüsel etkilerin kaynağı olan manyetik alan, ışınım v.s gibi veya bunların dışında kalan etkileşimler tam olarak tespit edilememiştir ama teorileri de söz konusudur..Teori bilim çevresince yarı yarıya kabul edilmiş gerçekliklerdir..Evrim teorisi gibi..Söz konusu teorilerden ve kanunlardan yukarıda bahsettim..Şimdi bunları göz önünde bulundurarak ilk insanlara gidelim..

Astroloji sistemlerinin hepsi ziraat için sabit bir takvim yapma ihtiyacı ile ortaya çıkmıştır; daha sonra zirai “yılın” kendisi dini festivaller ile vurgulanmaya başlamıştır. Bu festivaller yılın en önemli günleri haline gelmiştir, örneğin ekime başlama zamanı veya hayvanları daha yüksek veya alçak yerlere götürme zamanı gibi.

Ve insanlar ihtiyaçlarını gidererek mevsimleri keşfettiler..Her mevsimde bulunan değişiklikleri farkettiler ve bu sefer aylar keşfedildi..Derken derken Güneşin dünyanın çevresini döndüğünü gördüler..Güneşe gerçekten hayrandılar çünkü insan dahil bir çok yaratığın gelişip serpilmesinde Güneşin etkisini asla yadsımadılar hatta ona tapanlar bile oldu..Bir yılı 12 ay, 52 hafta, 365 gün 6 saat gibi ölçekleme yaptılar..Dolayısıyla 12 aya ilhamını veren şey de 12 ayın birbirinden farklı mevsimsel karakterlerinin olmasıdır..Bu mevsimsel karakterler insanların o aylarda doğduğunda kişiliklerine de yansıyordu..Tabi dünyanın başka yerinde başka milletler başka burçlar ortaya koydular genelleme yaptılar, ayrıştırdılar v.s Ama dikkat edin ki bir çok dünya kültüründeki astrolojik yorumlar birbirine çok benzer..O halde evrende dünyanın da etki altında kaldığı tanımlayan bir şey söz konusu ki astroloji diye bir şey var..

Demek ki niye 12 burç vardır?Çünkü batı astrolojisinin ilhamını aldığı geçmişte mevsimsel ve döngüsel takvimler 12 ay karakterinden yola çıkılarak hazırlanmıştır..Önce bu etkiler keşfedildi daha sonra Güneş takvimi ortaya çıktı..Ama mayalara, azteklere, babillere bakarsanız onlarda daha farklı ay sistemleri görürsünüz..Burada dikkat edilmesi gereken döngülerin varlığıdır..Bu döngüler sayesinde bugün astrolojiyi reddedemiyorsunuz..
Niye 10 gezegen vardır?Çünkü söz konusu etkiler bu gezegenlere ithaf edilmiştir..Ama belki de Mars etkisi dediğimiz şey gerçekten Mars'ın bizi manyetik alanıyla etkilendiğinden değil de daha başka bir etkinin altında kaldığımız içindir..Ama astrolojik geçmiş günümüze Marsın etkileri diye bize taşımıştır..
Bizim burada ilgilenmemiz gereken Marsın bizi nasıl etkilediği değil Marsın etkisi diye söz edilen manyetik veya ışınımsal alandan hangi etkilerin doğabileceğinin araştırılması olmalıdır..

Sonuçta benim kanaatimce astroloji bir gün bilim dalı olacaktır..Ta ki bu etkiler pozitif olarak ortaya konduğu zaman..Fakat bilim bunu beklememiş medikal astroloji diye bir teknikten faydalanmaya başlamıştır bile..Özellikle tıp alanında Amerika'da uygulamaya sokulan yerler vardır..Medikal astroloji, insan vücudunun işleyişiyle ilgilenen astroloji dalıdır. Yetkin bir medikal astrolog, bir kişinin doğum haritasını analiz ederek, o kişinin vücudunun güçlü ve zayıf yönlerini, çeşitli hastalıklara yatkınlık durumunu ve beslenme hatalarını saptayabilir.

"Kaderi ve geleceği dünyada kimse okuyamaz" diyen Milar ekliyor: "Kaderi okuyorum diyen yalan söylemiştir. Astroloğa geleceği sormak yerine ne için gitmemiz gerekir diye düsünebilirsiniz! Kişinin kendisini tanımasına yardımcı olmak için diyor. "Satürn süründürür, pluto adamı öldürür gibi saçmalıklara gidilemez.

Yada 6. ev süründürür 8. ev adamı öldürür denmez"diyor. Astrolog Ayda Ersan da astrolojinin yanlış kullanımından kaynaklanan bir çok şikayet olduğunu kabul ediyor ve astrolojinin bir kehanet aracı olarak değil kendini tanıma aracı olarak kullanılması gerektiğini vurguluyor. "Bir haritaya bakarak neler yapılabilir! derseniz söylenecek çok şey var tabii.

Ama öncelikle sizin yeteneklerinizin nerede yattığını ya da gizli kalmış yönlerinizi görebiliriz. Örneğin korkularınız ya da bastırdığınız yönleriniz nelerdir, fiziksel rahatsızlıklarınız alanda ortaya çıkıyor. Travmatik bir olaylardan ne şekilde etkileniyorsunuz, yeteneklerinizi nasıl kullandınız yada bundan sonra nasıl kullanabilirsiniz? İnsanın ehil olan hangi astroloğa giderse gitsin, yaklaşık aynı şeyleri duyması gerekir.

Tabii bilginin yanlış kullanımı yada sert ifadeler o kişinin üzerinde derin etkiler de bırakabilir. Öncelikle bir astrolog haritaya baktığında o kişinin ruh yapısıyla ilgili bilgi sahibi olur ve ona göre hareket etmesini de bilmelidir.

Zaten astrolojinin de bir etiği vardır ve insanları negatif duygulara ya da büyük korkulara sürükleyecek yorumlardan kaçınmak gerekir. İşte astrolojiyi falcılıktan ayıran en önemli nokta da budur. Kişiyi öncelikle kendini keşfetmeye yönlendirir. Geleceği yönlendirmeyi bu şekilde kişinin kendi insiyatifine bırakır ve aşırı kadercilikten de uzak tutar"..

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Cum 04 May, 20:00

Efe, öncelikle uslubunu daha makbul bir seviyeye taşıdığın için teşekkür ederim. Burada bir şeyleri tartışacaksak, olgun bir biçimde yapalım bunu. Ayrıca benim kullandığım uslup da bazen soğukkanlılıktan uzak ele alındığı için, sarfettiğim "sen" ifadelerini birileri sürekli üzerine alınıyor. Tekrar ifade ediyorum, bu bir anlatım tarzıdır. Ben orada "sen" diyerek, kimseyi kastetmiyorum, bütünsel bir ifade kullanıyorum. Kişilerle de herhangi bir derdim yok, benim derdim fikirlerle.

Bunları da ekledikten sonra sorularına cevap vereyim.

1. Bizim burada tartıştığımız nokta; gezegenlerin iddia edildiği gibi ışın gönderip göndermediği değil, böyle bile olsa bu ışınların bizim ruh hallerimiz üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığı. Öncelikle burada bi' anlaşalım.

2. Bana "Astrolojiden Yaratıcı'ya nasıl ulaştın? Buna yönelik olarak kullandığın dayanak nedir?" diye soruyorsun. Cevabını zaten yukarıdaki ilk mesajımda vermişim. İsteğin üzerine daha açık bir dille tekrar anlatıyorum. Doğum haritamızdaki öğeleri kısmen ikiye ayırabiliriz. Biz doğmadan önce şekillenenleri gösterenler ve biz doğduktan sonra şekillenenleri gösterenler. Sen, biz doğmadan önce şekillenen bir şey mevcut olmadığını ileri sürdüğün için bunu es geçiyorum; konumuz da bu değil zaten. Ancak biz doğduktan sonra şekillenecek olanları gösteren birşeylerin olduğu kesin. En temel örnek de yukarıda belirttiğim gibi Ay burcu. Şimdi, biz doğduğumuzda Ay'ın bulunduğu bir burç var. Ancak bu anda Ay bize ışın gönderdiği için, bizim ileride hayatımıza çok büyük etkisi olacak olan bilinçaltımız şekillenmiyor. Bizim bilinçaltımızı şekillendiren, bilhassa da 0-6 yaş arasında(ana karnındayken vuku bulanları bir tarafa bırakırsak) annemizin ya da üzerimizde etkin olan şahsın bize nasıl muamele ettiği, bunun akabinde de senin de alıntıladığın gibi bunu bizim nasıl algıladığımız. Ancak biz doğduğumuz anda bizim annemizi nasıl algılayacağımız belli değil, çünkü ortada henüz vuku bulmuş bir muamele yok. Ancak biz bunu Ay burcumuza bakarak tespit edebiliyoruz(Demek ki süs de değil; ben öyle bir imada mı bulunmuşum? Bir işe yarıyor gördüğün gibi.). Ben de işte bu noktada diyorum ki, demek ki biz doğduğumuz anda ileri zamanda vuku bulacakları bilen ve bunun ışığında Ay'ı oraya koyan, daha da doğru bir tabirle bizim o anda dünyaya gelmemize olanak sağlayan doğa üstü bir varlık var. Bu da bana Yaratıcı'yı işaret ediyor. Bunun, takdir edersin ki, dogmayla uzaktan yakından bir alakası yok. Tamamen mantık düzleminde yapılmış bir akıl yürütme. Bu nokta, Ay'ın karakterimiz üzerinde etkisi olacak bir ışın gönderdiğini iddiasını da çürütüyor zaten. Çünkü bu bizimle ilgili bir durum değil, annemizle ilgili.

3. Ülkelerin kurulmasını o kadar hafife almışsın ki... Koca ülke o anda bu sözkonusu şahısların psikolojik durumları ışığında mı şekilleniyor? Ülkemiz iki saat sonra da kurulabilirdi; bu durumda Türkiye'nin yükselen burcu Yengeç değil, Aslan olacaktı ve biz şu anda çok farklı bir toplumda yaşıyor olacaktık. Farzet ki iki saat sonra kurulmuştu. Bu ülkemizi kurmuş olan insanların iki saatte tüm hayatları boyunca edinmiş oldukları birikimler ve bilinç yapıları bu kadar mı değişecekti de, biz Yengeç misali kendimizi ezik hisseden ve orada burada sanal düşmanlar üreten bir halk olmayacaktık. Maaşallah şu anda insanımızın büyük çoğunluğuna göre; kimsenin işi gücü kalmamış, herkes Türkiye'yi yıkmakla meşgul! Ancak yükselenimiz Aslan olsaydı, böyle olmayacaktı. Ama aslında bizi Yengeç yapan, Türkiye'nin o anda kurulmuş olması değil. Bunu böyle yapan, Cumhuriyet de kurulmadan önce, yıllar boyunca Türk halkını etkileyen gelişmeler. Ben de diyorum ki, Türkiye'nin o anda kurulacağını mucizevi bir sistem dahilinde tasarlayan, daha doğrusu bilen ve gökyüzünde bu mucizevi döngüyü biz görelim, düşünelim de O'nu tanıyalım diye koyan kudreti sonsuz bir güç var. Başka nasıl bir güç böyle bir döngüyü tasarlayabilir ki? Senin de gördüğün gibi dogmatik herhangi bir olgu mevcut değil. Salt akıl yürütme!

Şimdi bu ülkede, Akrep burcunun temsil ettiği "ölüm ve yeniden doğuş" gerçeğine ithafen yaşanan darbeler Türkiye o anda kurulduğu için mi yaşandı? Allah aşkına eğer böyle bir şey iddia edebiliyorsan ben senin aklından şüphe ederim. Türk insanındaki darbeci zihniyetin izleri ta Osmanlı'nın duraklama zamanlarına dayanır ve bu, yıllarca birike birike şekillenen bir olgudur. 29 Ekim'de öyle bir anda oluşmamıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, "Astroloji bir sembol bilimidir." Ve son olarak bu sistemi tasarlayan bir güç olmak zorundadır. Bu da insan olamayacağına ya da akılsız gezegenler olamayacağına göre?

4. Senin de bildiğin gibi yükselen burç ortalama iki saatte bir değişiyor. Bunun akabinde benim de iki saatte bir çok farklı ruh hali içinde bulunmam gerekiyor. Ama böyle değil. Pazartesi günü derin bir aşk acısı çekiyorsam, Çarşamba günü de kendimi tamamen farksız bir şekilde buluyorum. Beni ben yönlendiriyorum, bana benim seçtiğim düşünceler yön veriyor ve bu konuda kimseden emir almıyorum, ne gezegenlerden ne de başka bir şeyden.

5. Benim bu tarz bir akıl yürütmede bulunmuş olduğum yukarıda yazdıklarımda da anlaşılabiliyordu. Ancak sen, saplantıların, bana yönelik nasıl oluştuğunu anlayamadığım önyargıların, olaylara daha geniş açılardan bakmayı beceremediğin için, apaçık orada duran gerçeği göremiyorsun. Fikirlerime katılıp katılmaman önemli değil, ben de zaten kimseyi ikna etme çabasında değilim; çünkü bunun ülkemizde pek mümkün bir şey olmadığını da çok iyi biliyorum. Benim buradaki tek derdim insanlara yeni bakış açıları kazandırabilmek ya da başkalarının farkına varamadığı yeni bakış açılarını göstermek; bununla birlikte benim akıl edemediğim yeni bakış açıları kazanmak. Rica ediyorum, eğer önyargıların ve saplantıların varsa, bırak onlar sende kalsın; ezbere yorumlar yaparak bunları dışarıya yansıtıp da buradaki seviyeyi düşürme. Bunun senin ay burcun Boğa ile alakası var mı, bilmiyorum; ancak bilinçaltınla alakalı olduğunu düşünüyorum.
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Misafir_Akrep

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Cum 04 May, 23:41

Senin şahsına karşı her hangi bir saplantım yok seni tanımam etmem Effendy'cim..
Ama bir astroloji editörüsün ve astrolojiye karşı yıkılamaz, tutarlı görüşlerin olması lazım bu da senden önceki bilgi birikimininin[astroloji hakkında bu işleri yorumlayanlar, söz konusu etkileri araştıran astronomi ve fizik bilimi ve tasavvuf ehli] doğrultusunda ilerleyerek sağlamlaşacak bir özelliktir..

Eğer kendine has savların var ise bunları halka anlatırken zorlanırsın çünkü sana ispatını ve dayandığın bilgi birikimlerini sorarlar..

Seni daha iyi anlayabilmek için yazdıklarını iki kere okuyorum merak etme..Ama algı düzeyim bir şeylerin ispatlanabilirliği üzerine olduğu için her bilgiyi kabul edemiyorum maalesef..

Aynı zamanda 5. maddende niye o şekil savlara gittin anlamakta zorlandım ve şaşırdım..Çünkü burada atışmıyoruz bilgilerimizi tartışıyoruz..Sanırım bu seviyesizlik değil senin benim iddialarımı senin fikirlerine değil de sana yapıyormuşum gibi anlaman..Eğer hala bunu atışma olarak algılıyorsan bu topicteki ilk mesajında Elbette ki bizden milyonlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların bizim üzerimizde herhangi bir etkisi mevcut değil. Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık. diyerek her şeyi bir kenara fırlatıp atmandan kaynaklanıyordur..

Ayrıca ay burcum Boğa olabilir..Ay burcu Boğa olan bir insanın nefsine etki ettiği özellikleri aşmasaydım şu an burada senle tartışıyor değil bu işten vazgeçer dışarıda karıyla kızla eğlenirdim..Her şeyin yeri var ayrıca..

Elbette ki insanları gezegenler topyekün yönetmezler..Benim cemucer'e verdiğim cevabı okursan orada bu astrolojik etkilerin insanın nefsinin ve algı düzeyinin oluşmasında etkili olduğundan bahsettim..
Bir insanın astrolojiden maksimum faydayı sağlaması için doğum haritasındaki etkilerin nefsini nasıl etkilediğini ve gerçek hayatta bu doğum haritasını nasıl aşması gerektiği üzerine kafa yorması gerektiğini düşünüyorum..
Astrolojiye bu yüzden merak sardım ve amacım doğum haritamı tamamen aşmak ve ideale yakın olan ulaşmaktır..Bu arada ideal diye de bir şey olamaz..

Ayrıca ülkelerin doğum haritalarının astrolojik etkilerini şu sıralar araştırmaya aldığım için zayıf kaldı..Ama araştırmam tamamlanınca portalda paylaşırım..

Kullanıcı avatarı
SelçukÖzcan
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 581
Yaş: 37
Kayıt: Çrş 08 Kas, 04:36

Okunmamış mesaj gönderen SelçukÖzcan » Cmt 05 May, 00:30

Arkadaşlar ben astrolojiden sizler kadar anlamam fakat sizler bilim ve mantığı nelere alet ediyorsunuz böyle. Bu konuda Weber'in " Bu büyüsünü yitirmiş, akılcı bir imgeleme ile tek tek bilinçlerde yer etmiş olan dünyada "yüksek" ilkelere bağlı görüş açılarını akılcı çözümlemelerin karşısına koymayı savunmak isteyen kişi, şansını bilimden başka bir yerde aramalıdır." sözlerine katılmamak mümkün değil.


Şimdi tek tek itiraz ettiğim noktaları yazacağım ki bilim ve mantık disiplinleri sizin değerlerinizi ispatlama aracı yapılmaya çalışılmasın.

1- ASTROLOJİ BİR SEMBOL BİLİMİDİR.--- Astroloji kesinlikle bir bilim değildir. Yıldızların insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen disiplindir. (efendy)

2-Açıkcası yazının bazı bölümleri bana mantıklı geldi,özellikle;'gerçek mânâda karakter ve diğer hissî özelliklerini veren varlık ruhtur.--- Mantık formlar disiplinidir. Doğruluk yanlışlıkla karıştırmayalım. (cemucer)

3-Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık.------ yıldızların floresans ve fosforesans ışınları yaydığı bilimsel gerçeği mi saçmalık olan? Yoksa "x" ve "γ" ışınları yaydığı bilimsel gerçeği mi saçmalık? Ya da bilimsel saçmalık nedir? (efendy)

4- Çok kaba bir tabirle, dalgalar aleminde gerçek, mutlak somut madde varlıktan söz edilemez. -----Burdaki dalgalar hangi dalgalar? Ölçülebilen her dalga mutlak maddedir. Enerji mutlak maddedir. Dalgalar enerji formlarıdır. Kısaca E=mc² (yalnızefe)

5-Ben astrolojiyi incelemişim ve bu bilim beni herşeyi bilen birinin olması gerektiği gerçeğine götürmüş.-------astroloji bilim değildir. Ve herhangi bir bilimden bu sonuç çıkmaz.(efendy)

6-Fakat bilim bunu beklememiş medikal astroloji diye bir teknikten faydalanmaya başlamıştır bile..Özellikle tıp alanında Amerika'da uygulamaya sokulan yerler vardır..Medikal astroloji, insan vücudunun işleyişiyle ilgilenen astroloji dalıdır. Yetkin bir medikal astrolog, bir kişinin doğum haritasını analiz ederek, o kişinin vücudunun güçlü ve zayıf yönlerini, çeşitli hastalıklara yatkınlık durumunu ve beslenme hatalarını saptayabilir. ----- Şimdi bu noktada şunu söylemek gerekir ki söylediğin seçimi bilim yapmamıştır. Bu alternatif tıp denen bir kavramın bir parçasıdır. Bir disiplin olarak algılanmaktan öteye geçemez ve bu bilimin seçimi değildir. ( yalnızefe)

7-demek ki biz doğduğumuz anda ileri zamanda vuku bulacakları bilen ve bunun ışığında Ay'ı oraya koyan, daha da doğru bir tabirle bizim o anda dünyaya gelmemize olanak sağlayan doğa üstü bir varlık var. Bu da bana Yaratıcı'yı işaret ediyor. Bunun, takdir edersin ki, dogmayla uzaktan yakından bir alakası yok. Tamamen mantık düzleminde yapılmış bir akıl yürütme.---------mantık bir formlar disiplinidir sözünü tekrar ediyorum. Bu yazdığın şeyin asla mantık ile ilgisi yoktur. Mantık tüm düşünme tarzları demek değildir. (efendy)

8- 3. Ülkelerin kurulmasını o kadar hafife almışsın ki... Koca ülke o anda bu sözkonusu şahısların psikolojik durumları ışığında mı şekilleniyor? Ülkemiz iki saat sonra da kurulabilirdi; bu durumda Türkiye'nin yükselen burcu Yengeç değil, Aslan olacaktı ve biz şu anda çok farklı bir toplumda yaşıyor olacaktık. Farzet ki iki saat sonra kurulmuştu. Bu ülkemizi kurmuş olan insanların iki saatte tüm hayatları boyunca edinmiş oldukları birikimler ve bilinç yapıları bu kadar mı değişecekti de, biz Yengeç misali kendimizi ezik hisseden ve orada burada sanal düşmanlar üreten bir halk olmayacaktık. Maaşallah şu anda insanımızın büyük çoğunluğuna göre; kimsenin işi gücü kalmamış, herkes Türkiye'yi yıkmakla meşgul! Ancak yükselenimiz Aslan olsaydı, böyle olmayacaktı. Ama aslında bizi Yengeç yapan, Türkiye'nin o anda kurulmuş olması değil. Bunu böyle yapan, Cumhuriyet de kurulmadan önce, yıllar boyunca Türk halkını etkileyen gelişmeler. Ben de diyorum ki, Türkiye'nin o anda kurulacağını mucizevi bir sistem dahilinde tasarlayan, daha doğrusu bilen ve gökyüzünde bu mucizevi döngüyü biz görelim, düşünelim de O'nu tanıyalım diye koyan kudreti sonsuz bir güç var. Başka nasıl bir güç böyle bir döngüyü tasarlayabilir ki? Senin de gördüğün gibi dogmatik herhangi bir olgu mevcut değil. Salt akıl yürütme!--------Sana ısrarla bir kaç mantık ve felsefe kitabı okumanı tavsiye ediyorum. dogmatik olgu kavramı da yoktur. Dogmalar ve olgular başka şeylerdir. Bu arada salt akıl dediğin şey bilimsel ve kesin bilgi veremez. (efendy)

9-"Astroloji bir sembol bilimidir." -------Astroloji bir bilim değildir. (efendy)

sonuç olarak şunu eklemek isterim ki: mantık felsefe ve bilim disiplinlerini nerde nasıl kullandığınıza dikkat ediniz.
_________________
Şunu bilmek gerekir ki, bu nesnel, gerçek bir zorluk ve de bunun üstesinden ancak bilimsel kesinlik ve soyutlama çıraklığı ile gelinebilir. Bu çıraklık eğitimiyse bir günde tamamlanmıyor.

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Cmt 05 May, 14:06

SelçukÖzcan;

1. Astrolojiden anlamana gerek yok, sen Terazi burcunu kavra yeter. Şimdi, yaptığın 9 adet itiraza bakıyorum da, hiçbiri yüzeysel olmaktan kurtulamamakta; gene her zamanki gibi laf olsun diye konuşmuşsun. Terazi, yüzeydeki ahengi okumanın ve anlamanın bilinci olduğu için, yüzeyin arkasındakileri ihmal etme gibi bir yanlışa sıklıkla düşer. Kendilerini çoğu defa yüzeysel tartışmaların içine sokarlar. Yüzeyi istediğin kadar iyi kavra; özü kaçırdığın vakit hiçbir değer ifade etmeyecektir. Bu noktada komşu burcun olan Akrep ve kare burcun olan Yengeç'in manalarından örnek almanda senin adına büyük hayırlar vardır. Senin bu kafa yapısıyla bazı gerçekleri kavraman mümkün görünmüyor.

2. Şimdiye kadar senin burada içtenlikle birşeyler paylaştığına henüz şahit olmadım. Amaç; ya entelliğini dantelliğini göstermek, ya saplantılarını kusmak, ya kaç kitap bitirdiğini göstermek, ya da ilkel şekillerde ego tatmini oldu. Tüm yazdıklarının ana konusu, klasik Terazi kibriyle, "ben biliyorum, siz bilmiyorsunuz" oldu. Ancak unutma ki Akrep, ruhsal varoluşun bilinci olduğu için, önce ruhuna ve niyetlerinin temizliğe bakar. Akrep, ne söylediğinden ziyade neden söylediğinle ilgilenir. Bu noktada en ufak bir sıkıntı görürse, geriye kalan onun için pek bir şey ifade etmeyecektir. Şunu kavraman gerek ki, o ne işe yaradığını kavrayamadığım bilgi seviyen bizim gözümüzdeki değerinde en ufak bir etki oluşturmamaktadır. Eğer böyle bir zannın varsa, ki öyle, büyük bir yanılgı içerisindesin. Yüzeysel bilgilerinle başkalarının gözünde yüceldiğini sanıyorsan, ki öyle, yanlış platformdasın. Bazı arkadaşların şahsına nazaran kullandıkları nezaketen ifadeler sakın ola ki seni yanıltmasın. Sana daha uygun ortamlar bulmanı öneririm.

3. Madem yüzeysel tartışmalardan hoşlanıyorsun, sana senin anladığın dilde cevap vereyim.
1- ASTROLOJİ BİR SEMBOL BİLİMİDİR.--- Astroloji kesinlikle bir bilim değildir. Yıldızların insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen disiplindir. (efendy)
5-Ben astrolojiyi incelemişim ve bu bilim beni herşeyi bilen birinin olması gerektiği gerçeğine götürmüş.-------astroloji bilim değildir. Ve herhangi bir bilimden bu sonuç çıkmaz.(efendy)
9-"Astroloji bir sembol bilimidir." -------Astroloji bir bilim değildir. (efendy)
Ben de "Bir insan bir mesaj içerisinde aynı ifadeyi üç kez arka arkaya sarfetmek gibi bir ahmaklığı ve saygısızlığı acaba hangi dürtülerle, neden yapar?" diye düşünüyorum da, bunun hakkındaki ilk günden edindiğim olumsuz kanaatleri pekiştirmekten başka bir faydası olmuyor. Sen felsefeyle kafayı bozacağına önce en temel insani meziyetlerden değil, gerekliliklerden biri olan "saygı"nın nasıl bir şey olduğunu kavra! Olsun, ben gene de cevap vereyim.

Evet, somut verilere dayanmadığı için astrolojinin bilim olup olmadığı halen tartışılmaktadır, tıpkı psikoloji ve sosyoloji gibi. Çünkü bilimi kısaca kazanılan bilgilerin bütünü olarak niteleyebiliriz ve burada bu bilgilerin kazanılma yöntemlerinde bir sıkıntı görülmektedir. Ancak burada birilerine bir şekilde faydalı olma derdinde olan bir insan, aynı ifadeyi üç defa tekrarlayacağına, neden bilim olarak görmediğini de burada açıklardı. İlkel güdülerle içi boş tespitler yapmazdı.

3-Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık.------ yıldızların floresans ve fosforesans ışınları yaydığı bilimsel gerçeği mi saçmalık olan? Yoksa "x" ve "γ" ışınları yaydığı bilimsel gerçeği mi saçmalık? Ya da bilimsel saçmalık nedir? (efendy)
O alıntıladığın ifademe bir daha bak bakalım, içerisinde herhangi bir "yıldız" ifadesi geçiyor mu? Kelimelere bu kadar takılan bir şahsiyetin, yıldızla gezegen arasındaki farkı görmezden gelmesi hakikaten ibretlik. Kafana kazıman için yazıyorum: "Yıldız eşit değildir gezegen". Güneş de dahil olmak üzere evrendeki tüm yıldızlar bir takım ışınlar gönderirler.
7-demek ki biz doğduğumuz anda ileri zamanda vuku bulacakları bilen ve bunun ışığında Ay'ı oraya koyan, daha da doğru bir tabirle bizim o anda dünyaya gelmemize olanak sağlayan doğa üstü bir varlık var. Bu da bana Yaratıcı'yı işaret ediyor. Bunun, takdir edersin ki, dogmayla uzaktan yakından bir alakası yok. Tamamen mantık düzleminde yapılmış bir akıl yürütme.---------mantık bir formlar disiplinidir sözünü tekrar ediyorum. Bu yazdığın şeyin asla mantık ile ilgisi yoktur. Mantık tüm düşünme tarzları demek değildir. (efendy)
Senin mantıktan anladığın ne bilmiyorum, ancak uzaylıların değil de bizim konuştuğumuz dili anlaman hasebiyle "mantık"ın tüm kelime anlamlarını Türkçe sözlükten aynen aktarıyorum.

MANTIK:
1. Doğru düşünme, hüküm verme yollarını ve kaidelerini araştıran ilim.
2. Düşünce ve muhakeme doğruluğu, tutarlılık.
3. Düşüncelerin birbirini oluşturma tarzı.
4. Doğru ve düzenli düşünme kabiliyeti.
8- 3. Ülkelerin kurulmasını o kadar hafife almışsın ki... Koca ülke o anda bu sözkonusu şahısların psikolojik durumları ışığında mı şekilleniyor? Ülkemiz iki saat sonra da kurulabilirdi; bu durumda Türkiye'nin yükselen burcu Yengeç değil, Aslan olacaktı ve biz şu anda çok farklı bir toplumda yaşıyor olacaktık. Farzet ki iki saat sonra kurulmuştu. Bu ülkemizi kurmuş olan insanların iki saatte tüm hayatları boyunca edinmiş oldukları birikimler ve bilinç yapıları bu kadar mı değişecekti de, biz Yengeç misali kendimizi ezik hisseden ve orada burada sanal düşmanlar üreten bir halk olmayacaktık. Maaşallah şu anda insanımızın büyük çoğunluğuna göre; kimsenin işi gücü kalmamış, herkes Türkiye'yi yıkmakla meşgul! Ancak yükselenimiz Aslan olsaydı, böyle olmayacaktı. Ama aslında bizi Yengeç yapan, Türkiye'nin o anda kurulmuş olması değil. Bunu böyle yapan, Cumhuriyet de kurulmadan önce, yıllar boyunca Türk halkını etkileyen gelişmeler. Ben de diyorum ki, Türkiye'nin o anda kurulacağını mucizevi bir sistem dahilinde tasarlayan, daha doğrusu bilen ve gökyüzünde bu mucizevi döngüyü biz görelim, düşünelim de O'nu tanıyalım diye koyan kudreti sonsuz bir güç var. Başka nasıl bir güç böyle bir döngüyü tasarlayabilir ki? Senin de gördüğün gibi dogmatik herhangi bir olgu mevcut değil. Salt akıl yürütme!--------Sana ısrarla bir kaç mantık ve felsefe kitabı okumanı tavsiye ediyorum. dogmatik olgu kavramı da yoktur. Dogmalar ve olgular başka şeylerdir. Bu arada salt akıl dediğin şey bilimsel ve kesin bilgi veremez. (efendy)
Sana gene Türkçe sözlükten aktarıyorum.

OLGU: Vaka, Hadise, Olay.

DOGMATİK: Dogmaya bağlı düşünce şekline ait; Tenkitsiz ve delilsiz, tartışma kabul etmeden tasdik etme görüşüne ait, ilgili.

DOGMATİK OLAY: Misal olarak Kur'an'da yer alan, ancak belgelere dayandırılamayan tarihi olaylar, dogmatik olaydır.

Şu "şunu araştırmanı, bunu öğrenmeni öneririm." şeklindeki bir ifadeyi bilmem kaçıncıya kullanışın da niyetlerini açıkça ortaya koyuyor zaten. Birşey öğretme amacında olsaydın, açıkça oraya yazardın. Bu lafın tercümesi şu: "Ben biliyorum, siz bilmiyorsunuz; daha hamsınız! Daha kırk fırın ekmek yemen lazım!" Ancak daha Türkçe'yi bilmeyen bir şahsiyet için haddini aşan ifadeler. Ayrıca bunun portal kurallarına aykırı olduğu sana kaçıncıya izah edilecek? Aç buradan portal kurallarını oku, kaçını ihlal ettiğini bir de kendin gör! app.php/rules

İnsan bu dünyada neden bulduğunu kavradığı zaman, her bilim ona O'nu işaret eder. Senin bu dünyada bulunmanın temel misyonu olan yüzeydeki mucizevi güzellikleri keşfedip, tüm bunların önüne neden sunulduğunu düşünmesi yeterlidir. Dolayısıyla tüm bilimler birer araçtır özünde. İstediğim şeye alet ederim.

Kendi karanlığında istediğin kadar boğulabilirsin, umrumda değil. Ancak kendin dışındaki herşeyi karanlıkta sanıp, üstelik aşağılamana tahammül de gösterecek değilim.

Son olarak lafımı almasını bilenler için ibret olması açısından şu sözlerle noktalıyorum.

"Ne alimlere karşı iftihar ve övünmek için, ne de cahillerle münakaşa etmek için, ne de meclislerin seçkin köşelerinde yer almak için ilim talep etmeyiniz"

Hz. Muhammed
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Kullanıcı avatarı
EffEndY
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 947
Yaş: 40
Kayıt: Pzr 07 May, 21:44

Okunmamış mesaj gönderen EffEndY » Cmt 05 May, 15:09

yalnızefe yazdı:Senin şahsına karşı her hangi bir saplantım yok seni tanımam etmem Effendy'cim..
Ama bir astroloji editörüsün ve astrolojiye karşı yıkılamaz, tutarlı görüşlerin olması lazım bu da senden önceki bilgi birikimininin[astroloji hakkında bu işleri yorumlayanlar, söz konusu etkileri araştıran astronomi ve fizik bilimi ve tasavvuf ehli] doğrultusunda ilerleyerek sağlamlaşacak bir özelliktir..

Eğer kendine has savların var ise bunları halka anlatırken zorlanırsın çünkü sana ispatını ve dayandığın bilgi birikimlerini sorarlar..

Seni daha iyi anlayabilmek için yazdıklarını iki kere okuyorum merak etme..Ama algı düzeyim bir şeylerin ispatlanabilirliği üzerine olduğu için her bilgiyi kabul edemiyorum maalesef..

Aynı zamanda 5. maddende niye o şekil savlara gittin anlamakta zorlandım ve şaşırdım..Çünkü burada atışmıyoruz bilgilerimizi tartışıyoruz..Sanırım bu seviyesizlik değil senin benim iddialarımı senin fikirlerine değil de sana yapıyormuşum gibi anlaman..Eğer hala bunu atışma olarak algılıyorsan bu topicteki ilk mesajında Elbette ki bizden milyonlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların bizim üzerimizde herhangi bir etkisi mevcut değil. Işın gönderdikleri meselesi de tam bir saçmalık. diyerek her şeyi bir kenara fırlatıp atmandan kaynaklanıyordur..

Ayrıca ay burcum Boğa olabilir..Ay burcu Boğa olan bir insanın nefsine etki ettiği özellikleri aşmasaydım şu an burada senle tartışıyor değil bu işten vazgeçer dışarıda karıyla kızla eğlenirdim..Her şeyin yeri var ayrıca..

Elbette ki insanları gezegenler topyekün yönetmezler..Benim cemucer'e verdiğim cevabı okursan orada bu astrolojik etkilerin insanın nefsinin ve algı düzeyinin oluşmasında etkili olduğundan bahsettim..
Bir insanın astrolojiden maksimum faydayı sağlaması için doğum haritasındaki etkilerin nefsini nasıl etkilediğini ve gerçek hayatta bu doğum haritasını nasıl aşması gerektiği üzerine kafa yorması gerektiğini düşünüyorum..
Astrolojiye bu yüzden merak sardım ve amacım doğum haritamı tamamen aşmak ve ideale yakın olan ulaşmaktır..Bu arada ideal diye de bir şey olamaz..

Ayrıca ülkelerin doğum haritalarının astrolojik etkilerini şu sıralar araştırmaya aldığım için zayıf kaldı..Ama araştırmam tamamlanınca portalda paylaşırım..
Aynen dediğin gibi kestirip attım, ancak gerekçelerini de açıkladım. Sorduğum sorular cevapsız kaldığı müddetçe de bu yöndeki kanaatlerim devam edecek. Araştırmaların sonucunda ulaştığın cevaplar olursa hararetle bekliyorum.

Astrolojide diğer her bilimde olduğu gibi ortak bir görüş birliği yoktur, benim beyan ettiğim düşünceleri seslendirenler de var, elbette kendime ait savlarım da var. Gerekçelerini kendimce açıklayabildikten sonra bunda bir sorun görmüyorum.

Bir diğer mesele; astroloji editörü olduğum falan yok. Önce bir istekte bulunuldu, reddettim; ertesinde başka bir aday olmadığı için rica edildi, kabul ettim. Astroloji editörü olmanın bana kattığı herhangi bir şey mevcut değil. Bu portala geldiğimde hangi çizgideysem, o çigide devam ediyorum. Etiketlerden nefret eden bir insan olarak, eğer bu görevi yerine getirecek olan varsa, seve seve devrederim.

Bu arada karı-kız peşinde koşmak da iyidir:)
BİLİNÇALTINI HAPSET ki O SENİ HAPSETMESİN;
İÇGÜDÜLERİNE HAKİM OL ki ONLAR SANA HAKİM OLMASIN!!!

Kullanıcı avatarı
SelçukÖzcan
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 581
Yaş: 37
Kayıt: Çrş 08 Kas, 04:36

Okunmamış mesaj gönderen SelçukÖzcan » Cmt 05 May, 19:54

o senin ahmaklığındır sen defalarca astroloji bilim dersen ben de defalarca bir bilim olmadığını söylerim.

Olgu hakkında da sana o kimler tarafından ne şekilde yazıldığı belli olmayan ansiklopedilerden fazla bir bilgi vereyim maksadın bilgi almak ise: Olgu: olduğu gibi olan ve olduğu gibi olduğu tartışılamayan. (witgenstein-1)

Mantık hakkında da sana o ekşi sözlük türkçe sözlük vd.lerinde bulamayacağın bir kaç bilgi de vereyim. Mantık: Dilsel ifadelerin, dile getirişlerin formel koşullarının öğretisidir. Mantık doğru önerme formlarının, kesin ifade kalıplarının kuramıdır.

Ayrıca gezegenler konusunda da şunu söyleyeyim. sönmüş gök cisimlerinin bazıları gezegen oluşturur. Sönmemiş gök taşlarına zaten yıldız denir. Kendileri ışın yaymayan gezegenlerin özellikleri diğer bir çok ışığı komplike olarak yansıtmasıdır.

Dogmatik olgu işine gelince de; olgu bilimseldir. Dogmatik ve bilimsel nasıl olunur ki.

Benim hangi kurala ne şekilde uyacağıma karar verici başısı sen değilsin bir kere. İkincisi bana daha önce de senin dediklerini diyenler olmuştur. Ama benim bu konuya yazdığım cevapta da bildirdiğim gibi neden bilim ve mantık adı altında kendi değerlerinizi işlemeye çalışmanız. Daha önce yaptıklarımın tamamında da nedenler vardı.

Konuyu seninle polemik şeklinde sürdürmeyeceğim. Neyin bilim olduğunu sana hatırlatırım. Bu arada sosyoloji bir bilim olarak kabul edilmiştir. Psikolojinin de bilimliğini kabul eden bir çok otorite vardır. Burda da bilim anlamında bir yanlışın var hani. Hatırlatmam gereken bir noktada şudur ki benim burçlarımı yorumlamayı bırakıp cevabıma odaklanmalısın. Bana astrolojinin bilim olup olmadığını, ve mantık dediğin şeyin hangi mantık formundan çıktığını ya da salt bir akıl yürütme ile bu bilgiyi nasıl elde ettin ve salt us nasıl bir kesin bilgi verebilir.. Sorularının cevaplarını ver.


Bir de şunu söyliyeceğim madem o kadar yüzeysel konular işliyorum her zaman o halde her zaman tüm yazılarımı oku ve yüzeyselliklerini ortaya çıkar tabi becerebilirsen.
En son SelçukÖzcan tarafından Cmt 05 May, 22:28 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
Şunu bilmek gerekir ki, bu nesnel, gerçek bir zorluk ve de bunun üstesinden ancak bilimsel kesinlik ve soyutlama çıraklığı ile gelinebilir. Bu çıraklık eğitimiyse bir günde tamamlanmıyor.


Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Astroloji” sayfasına dön