Kumun Saltanatı-ÇÖL
- koyuakrep05
- *SiyahAkrep*
- Mesajlar: 3226
- Yaş: 32
- Kayıt: Cum 15 Haz, 14:36
Bende diyorumki:GERİSİNİ ALLAH BİLİR..turna yazdı:Görmedim lotus ama emin ol görsemde o kadar kaile almazdam it ürür kervan yürür diye bir tabir var ben o sözü icat edeni çok beğenirim sende aldırma seni sen olduğun için sevenlerdenim sen boşver onu bunu ve yineleyerek söylüyorum Relax ol ok gerisini salla gitsin.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
ÇÖLDE DE KUM FIRTINASI
Çöller gerçekte birer toz üretme makinasıdır.Bunların en büyüğü de kuşkusuz Büyük Sahra'dır.Bu büyük çölde her yıl 60 ile 200 milyon tonarasında toz üretilir.Esen rüzgarlar yada kum fırtınaları çöllerdeki tozları havalandırır.Hvalanan tozların bir bölümü sıcak havanın etkisiyle atmosferde 5000 m'ye kadar yükselir.Her yıl 2,2milyar ton çöl tozu dünyadaki çöllerden havalanıp atmosferde dolaşıma girer.
Büyük Sahra'nın tozlarının bir bölümü hava akımlarıyla her yıl birkaç kez İngiltere'ye,Norveç'e hatta ABD'ye kadar gider.Buralarda insanlarda kimi solunum rahatsızlıklarına yol açar.
Bütün çöller tozlarının bir bölümünü çevrelerine yayar.Örneğin,Gobi Çölü'nden havalanan tozlar da Çin,Kore,Japonya ve Büyük Okyanus'a yayılır.Türkiye'ye de zaman zaman Büyük Sahra'dan ve Arap Yarımadası'ndan çöl tozu gelir.Gelen toz yoğunsa,gökyüzü sarıya döner.Eğer yağmur yağarsa,çamur yağıyor gibi olur.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
Sevgili Armiturna yazdı:Görmedim lotus ama emin ol görsemde o kadar kaile almazdam it ürür kervan yürür diye bir tabir var ben o sözü icat edeni çok beğenirim sende aldırma seni sen olduğun için sevenlerdenim sen boşver onu bunu ve yineleyerek söylüyorum Relax ol ok gerisini salla gitsin.
Sanırım bu başlığına dair yaptığım açıklamayı "yalnış"kişiler üzerine almış..ben türkbirdev 2017 başlığında sadece bir kişinin hitap şekline üzülmiştüm..biraz saygısız bulmuştum..yoksa başka kimse o başlıkta kırıcı davranmadı..lütfen insanlar iyi niyetimi yalnış anlamasın..
Armi portalda kendi kendime yukarıdaki "kum fırtınasına"benzer bir fırtına oluşturdum..buna başkalarının katkısı olsada en çok hata bende..bunu zaten en başta kabul ettim..beni üzen şey aslında şu..ve sanırım işte bu nokta anlaşılmadı hala:beni üzen şu:Ben hatalarıma tövbe ettim..Allah'a sığındım..işte buna saygı gösterilmiyor..hani bir insan çamurdan çıkmak isterde manasızca onu oraya iterlerya..işte bazı insanların bana tutumu da aynen böyle..İNATLA:sENİN YERİN O PİS BATAK DENİLİYOR..Oysa hataları anlamak ve TÖVBE ETMEK sadece teşvik edilir ve kabul görür bana göre..Hatta en erdemli bir davranıltır..bütün ADİYATI YOK EDER TÖVBE..Buna saygısızlık KÖTÜ NİYETTİR..Kimse kusura bakmasın..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
- akrep_S_26
- *SiyahAkrep*
- Mesajlar: 1468
- Yaş: 40
- Kayıt: Pzt 28 Nis, 01:39
sen kendini bildikten ve seni bilenler olduktan sonra gerisi önemsiz..bu portalda seni çok seven birçok insana rastladım lotus..insanlar yanlış anlaşılabilir bu normal yeter ki kırıcı olunmasın..benim hayatta en çok korktuğum şeylerden biri yanlış anlaşılmaktır...sen kırıcı değilsin harbisin ( bu tabiri kullanmayı pek sevmiyorum ama anlamı hoşuma gidiyor ) samimisin..başta da söyledim samimiyet çok önemli..sen sevilen birisin unutma..
İSTERSENİZ BURAYA BİR ÇÖL HİKAYESİ DE EKLEYELİM..
AĞLAYAN DEVE'NİN HİKAYESİNİ..
Ağlayan Deve, 2003 yılında En İyi Belgesel Film dalında Oscar'a aday gösterilmiş, bir Moğol belgesel filmi.
87 dakikalık bu dokunaklı filmi herkes çok beğenmiş, Moğolistan, Gobi çölünde çekilmiş, yörenin bir efsanesini anlatıyor. 50 devesi, koyunları, keçileri olan gerçek köylüler oynamışlar...
Konusu şöyle: Devecilikle geçinen bir ailenin, develerinden biri çok zor bir doğumla, minik, beyaz bir yavru dünyaya getirir ama doğumun zor geçmesinin stresinden olsa gerek, yavrusunu emzirmeyi reddeder, dünya tatlısı yavru ağlamaya başlamıştır, oradaki köylüler biberonla süt vermeye çalışırlar ama nafile! O kadar ağlar ki, kimseler dayanamaz, anne deve hala aldırmamaktadır, biraz daha böyle devam ederse bebeğin ölmesi kaçınılmazdır..
Sonunda uzak bir köydeki, bir müzisyeni çağırırlar, müzisyen eski bir efsaneyi, geleneği uygulayacaktır, elindeki at başlı kemana benzer çalgısıyla anne devenin kalbini yumuşatmak için, dokunaklı, büyülü bir ezgi çalacaktır. Sonuç ne olacaktır acaba ?
Evet sonuçta, çalınan müzikle anne devenin gözlerinden yaşlar akmaya başlar ve hemen yavrusunu emzirmeye koyulur. Herkes çok mutludur.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
- akrep_S_26
- *SiyahAkrep*
- Mesajlar: 1468
- Yaş: 40
- Kayıt: Pzt 28 Nis, 01:39
Ben de bu belgesel şeklindeki filmi ilk defa bir tesadüf eseri komşumuzda seyretmiştim..çünkü gerçek bir hikaye..zaten bir belgesel..NTV de izlemiştim..ve çok başarılı bulmuştum..ve çok etkileyici..
iyiki gitmiştim komşu ziyaretine..
iyiki gitmiştim komşu ziyaretine..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
BAŞKA BİR NET SİTESİNDEN AYNI KONU HAKKINDA BAŞKA BİR ANLATIM:
Çok farklı bir hayat şekli yaşayan aile, çevreleriyle, doğayla karşılıklı bir uyum içinde, mutlu hayatlar sürdürüyorlar… Onlar, büyükanneyle büyükbabadan, anneyle babadan, çocuklar ve evin hayvanlarından oluşan bir aile...
Byambasuren Davaa ve Luigi Falorni, konforlu ve iyi tasarlanmış bir çadırda, en yakın yerleşime 50 kilometre uzaklıktaki bu yaşamı anlatıyorlar...Yaklaşık 60 deve, 300 koyun ve keçileri var. Ailenin en büyük erkek çocuğu olan Dude, yatılı okulda okumuş fakat erkek kardeşleri, anne-babası ve büyük anne-babası ile yaşamak için evine geri dönmüş. Göçebe yaşamını tercih etmiş.
Bugün, genç kuşak yaşamak için şehirleri seçiyorlar ve çöl yaşamından uzaklaşıyorlar. Şehirdeki işçi sınıfına katılıyorlar. Coca cola içmeyi ve bilgisayar oyunlarını tercih ediyorlar. Davaa bu durumun dışında. Henüz , "AĞLAYAN DEVE'NİN ÖYKÜSÜ" var.
O ailesinin yanında geleneklerine bağlı ve mutlu...
Develer
İlkbahar süresince Gobi Çölü'nde göçebe aileler koyun ve develerin doğumuna yardım ederler. Ve bir deve çok zorlu bir şekilde doğum yapar. Aile doğuma yardımcı olur. Devenin bu zorlu doğumun sonucunda beyaz bir yavrusu olur. Deve büyük bir çaba harcayarak doğurduğu yavruyu reddeder. Yavru devenin süt ihtiyacını reddeder. Anne devenin yavrusunu kabul etmesi için defalarca "Deve bebeğinin ağlamasını durdur" diyen Byambasuren Davaa bu durumu hatırlatır.
"Yavru deve ağlamayı bırak, üzülme..."
Anne deve İngen ile yavrusu Botok arasındaki mesafe devam eder, anne İngen yavrusunun ağlamalarına ve bağırışlarına duyarsız kalır...
Sonunda, Bu üzüntüyü nasıl bitireceklerini bulurlar.
Ailenin en büyük oğlu ve kardeşi Agna, müzisyeni getirmek için en yakın kasabaya giderler...
Tek umutları eski dönemlerden beri uygulanan müzik törenidir. Aile, anne ve yavruyu birleştirmek için müzik hocası getirtmeye karar verir. Anne deveye dakikalarca anlamlı müzik ritimleri ile sinyaller verilir. Annenin bebeğine olan duygusunun canlanması ve onu kabullenmesi için.
Hikayeye göre anne deve müzik ile ağlatılabilirse yavrusunu kabullenecektir...
Denir ki, “bir deve müzisyenin şarkısını dinleyip de yavrusunu emzirmeye karar verirse eğer, gözyaşı dökermiş”...
Katıldığı uluslararası festivallerde seyirci ödüllerini toplayan ‘Ağlayan Devenin Öyküsü / The Story of the Weeping Camel’ belgeselinin, Münih’te film okulu öğrencisi Moğol Byambasuren Davaa ile İtalyan Luigi Falorni adlı iki yönetmeni var. Film bu ikilinin mezuniyet projesi. İkili, Moğolistan’a iki seyahat sonucu, önce filmlerinin hazırlıklarını yapmış, sonra da develerin yavrulama mevsiminde projelerini gerçekleştirme şansı bulmuş.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..
VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..