Medikal Astroloji - KOVA BURCU

kova burcu sağlık, medikal astroloji kova burcu, kova burcu dereceleri, kova burcu hastalıkları, kova burcu rahatsızlıkl

Astroloji ve Burçlarla İlgili Herşey.
Misafir_Akrep

Medikal Astroloji - KOVA BURCU

Okunmamış mesaj gönderen Misafir_Akrep » Cum 09 May, 00:29

Medikal Astroloji - KOVA BURCU
Resim

Sağlık Astrolojisi

Kova burcu rahatsızlıkları, dikkat etmeleri gereken noktalar, aldıkları etkiler ve olası hastalıkları, hassas noktaları


"Gece gündüz seni olduğunun dışında bir kişi yapmak için
elinden geleni ardına koymayan bir dünyada,
kendinden başka birisi olmamak için verilen savaş
insanoğlunun yapabileceği en güç savaştır
ve bu savaş hiç bitmez.”

E. E. Cummings



İnsan arızalanan parçaları tek tek tamir edilebilen ve ortaya çıkan yan etkilerle de başka bir aksamı bozulan Newtonvari bir makine midir? Yoksa bir eko sistem midir?

Frekansımızı Uranüs dalga boyuna ayarlayalım. Kova Burcunun teori ve hipotezleri ışığında sorularımıza yanıt arayalım...

KOVA BURCU DERECELERİ:

1. Right tibial nerve(Obesity): Sağ kaval kemiği siniri, Şişmanlık

2. Left tibial nerve: Sol kaval kemiği siniri

3. Right fibula: Sağ kamış kemiği (Dizden aşağıdaki iki incik kemiğin ufağı)

4. Left fibula: Sol kamış kemiği

5. Nerve of right fibula: Sağ fibula siniri

6. Nerve of left fibula(Sight): Sol fibula siniri, Görme duyusu

7. Right saphenous veins: Sağ safene ait damarlar. (Bacaktaki sinir ve toplardamara ait)

8. Left saphenous veins (Anaemia): Sol safene ait damarlar, Anemi (Kansızlık)

9. Skin of right lower leg: Sağ alt bacak derisi

10. Skin of left lower leg: Sol alt bacak derisi

11. Right cruciate ligaments: Sağ haç şeklindeki bağ dokuları

12. Left cruciate ligaments: Sol haç şeklindeki bağ dokuları

13. Right tibial artery (Rheumatic fever): Sağ tibyal arter. (Kaval kemiğine ait damar)

14. Left tibial artery: Sol tibyal arter

15. Lymph vessels of right lower leg: Sağ alt bacak lenf damarları

16. Lymph vessels of left lower leg: Sol alt bacak lenf damarları

17. Spinal nervous system: Bel kemiğine ait sinir sistemi

18. Spinal nervous system (chronic glomerulonephritis): Bel kemiğine ait sinir sistemi,Kronik böbrek iltihabı.

19. Spinal nervous system (Spine): Bel kemiğine ait sinir sistemi, Omurga

20. Spinal nervous system: Bel kemiğine ait sinir sistemi

21. Spinal nervous system: Bel kemiğine ait sinir sistemi

22. Right gastrocnemius muscle (Appendicitis): Sağ gastroknemyus (Baldır ikiz kası) Apandisit

23. Left gastrocnemius muscle (Rheumatism): Sol baldır ikiz kası, Romatizma

24. Right tibialis anterior muscle: Sağ kaval kemiğine ait ön kas.

25. Left tibialis anterior muscle (Alcoholism, abscess): Sol kaval kemiğine ait ön kas, Alkolizm, Apseler.

26. Right fibula (Nervous debility): Sağ fibula, Sinir bozukluğu

27. Left fibula (Goitre): Sol fibula, Guatr

28. Right tibia: Sağ kaval kemiği

29. Left tibia (Neuritis): Sol kaval kemiği, Nevrit (Sinir iltihabı)

30. Right Ankle bone: Sağ ayak bileği kemiği

Kova Burcu’nun yönetici planeti Uranüs, Güneş Sistemi içinde 98 derecelik dik ekseniyle bir istisnadır. "Sistem içinde varım ama özgün yapımla” diyen aykırı tavrın temelinde ne vardır? Bütünün bir parçası olduğumuzu yabana atmadan ama bireyliğimizi de sürü psikolojisine kurban etmeden var olabilmeyi başarmak. Uranüs, değiştiren, yenileyen, özgürleştiren, gergin ve huzursuz enerjisi ile Satürn’ün kristalize ettiklerini parçalar, dağıtır. Bilinenle yetinmez, kural ve sınır tanımaz. Yunan Filozofu Heraklitus "Aynı ırmağa iki kez giremezsiniz, çünkü su sürekli akar” demiş. Aynı şey bedenimiz için de geçerlidir. Ama biz onu katı ve durağan maddesel bir nesne olarak görme eğilimi taşırız. Oysa maddesel beden; atomların ırmağıdır, zihin; bir düşünceler ırmağıdır ve onları bir arada tutanda zeka ırmağıdır.

Einsten’ın ünlü (E=mc2 ) denklemi enerjinin maddeye dönüşebileceğini kanıtladı ve bu da fiziğin "ufaktan daha ufak" engelinin ötesine geçmelerini sağladı. Aynen organların dokulara, dokuların hücrelere, hücrelerin moleküllere ve atomlara, protonlara, elektronlara, zerrelere ve son olarak hiçbir şeye ayrışması gibi. Hiçbir şey Boşluk tur. Yani enerjinin temelinde boşluk vardır. İnsan da atomlardan oluştuğuna ve ham maddesinin yaklaşık %99 u boşluk olduğuna göre zihin ve beden paralel uzaylar gibidir. Zihinsel uzayda olan her hangi bir şey fiziksel uzayda da iz bırakır. Kova çağının eşiğinde, Uranüs kendi burcunda seyrederken dikkatimizi iç uzaydan gelen habercilere çevirir. Bunlar Neurotransmitter adını alan iletici moleküllerdir.

BAŞLICA ORGANİK FONKSİYONLARI:

Dolaşım Sistemi:
Üç bölümden oluşur;
1)Kalp, 2)Damarlar, 3)Dolaşım sıvısı kan

İnsanda kapalı kan dolaşımı vardır ve iki kısımda incelenir;
1)Küçük kan dolaşımı Kalpteki kirli kanın akciğerde temizlenerek kalbe getirilmesidir.
2)Büyük kan dolaşımı; Kalpteki temiz kanın vücut dokularına dağıtılması, dokularda kirlenen kanın kalbe getirilmesidir.

Ritmik Atım-Nabız (Pulsation): Kan dolaşımını düzenleyen motor sistem kalptir. Kalp çok düzenli olarak kasılma (sistol) ve gevşeme (diyastol) hareketleri yapar. Sistol basınç dalgası atar damarda "Nabız Atışı” şeklinde belirginleşir. Sempatik sinirler kalbin çalışmasını hızlandırırlar. Parasempatik sisteme ait vagus siniri kalp atışını yavaşlatır. Adrenalin ve tiroksin hormonu kalp atışını hızlandırır. Asetilkolin ise kalbin çalışmasını yavaşlatır.

Dr. Deepak Chopra; nabzı radyo dalgasına benzeterek şöyle demektedir;

"Bir radyo dalgasının tüm senfoniyi taşıması gibi,vücut da tüm çalışmasını nabız vasıtasıyla belli eder” Ona göre her hücre kan dolaşımı yolu ile kalbe sinyaller gönderir. Daha sonra bu sinyaller nabza iletilir. Böylece nabız dinleyerek iç organlardaki aksaklıklar anlaşılabilmektedir. Nabızdan teşhisin önemi dengesizlikleri hastalık oluşmadan önce saptayabilmektir.

Dolaşım sitemine ait rahatsızlıklar: Kalp kapakçığı ve ritim bozukluğu, Taşikardi Çarpıntı, Varis, El ve ayaklardaki dolaşım bozukluğu. Raynaud hastalığı (şiddetli dolaşım bozukluğundan kaynaklanan el ve ayak parmaklarının soğuğa maruz kalınca önce bembeyaz kesilmesi sonra kızarması ve morarması olarak gözükür)

Dolaşım sisteminin psikolojik fonksiyonu bize her durum ve olayın dinamik olduğunu asla durağan kalmadığını gösterir. Değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul etmekte zorlandığımızda doğal akışı bozarız.

İletici Moleküller (Neurotransmitter): Bunlar Sinir Sistemi Haberci Molekülleri olup hücresel elektrik akışını sağlarlar. Duygularımızı, arzularımızı, sezgilerimizi ve düşlerimizi kimyasallara çevirerek beyinden dışarı-içeri yarışan koşucular gibi çalışırlar. Bu zeki kimyasallar sadece beyin tarafından üretilmez aynı zamanda bağışıklık sistemi tarafından da yapılırlar. Nöro-Transmitterler, Nöro-peptidlerle birlikte zekanın Know-how (nasıl yapıldığını bilme) özelliğini tüm fizyolojiye yayarlar. Bunlara beyin telgrafları da diyebiliriz. Bilincin içeriği fizyolojiyi değiştirir. Olumsuz duygular (öfke,nefret,kin,korku) organları zorlayan ve tahrip eden nöro-kimyasal maddelerin, olumlu duygular (sevgi, gülme, taktir, şefkat) ise sağlığı destekleyen kimyasal maddelerin salınmasına yol açar. Nöro-peptidlerin büyük yeteneği zihnin emirlerine ışık hızıyla karşılık verebilmesidir. Bilim daha şimdiden yüzlerce nöro-peptid’in varlığını ve bedenin her yerinde yapıldığını keşfetmiştir. Bu da bedenimizin "düşünen bir beden” olduğu tezini doğrulamakta aynı zamanda yaratılış ve zekanın açıklanmasına ışık tutmaktadır.

Spazm, Kramp, Kriz, Felç (Paralysıs): Spazm; bir kasın istek dışı birdenbire ve şiddetli kasılmasıdır. Kriz; acil durumu tanımlamakla birlikte tıp dilinde bazı hastalıklarda görülen ani ağrı nöbetidir. Felç; Kas ve sinir bozukluğuna bağlı olarak gelişen hareket etme yeteneğinin kaybıdır. Pek çok çeşidi vardır. Bell Felci; Yüz felcinin en çok görülen biçimidir. Yüz siniri (nervus facialis) yüze gelmeden önce kulak ve mastoid kemikleri içindeki bir kanaldan geçip, kulak altına gelir. Yüz siniri bu kanal içinde iltihaplanır ve uyarıları iletmez. Bu durum geçicidir ve birkaç hafta içinde yok olur. Yüzün felçli tarafındaki göz küçülür ve yaşarır, ağzın felçli kısmı da devamlı akar. Tıp henüz yüz felcinin kesin nedenini bulamamıştır, ama Astroloji başat olarak Uranüs enerjisini işaret etmektedir. Özellikle Uranüs’ün Mars ve Yükselen ile sert etkileşimi dikkat çekicidir. Poliomyelitis; Omuriliğin gri maddesinin iltihabı, çocuk felcidir. Uranüs’ün Mars ve Merkür ile uyumsuzluğuna Pluto da eşlik eder. Genel olarak felç durumunda Uranüs-Güneş-Mars ve Satürn sert etkileşimi baş roldedir. Uranüs-Ay -Venüs sert etkileşimi de düzensiz ve sancılı adet kanamasına (Dysmenorrhoea), Spazmlı böbrek ağrılarına yol açar.

Şoklar:
1) Travma veya sıvı kaybı sebebiyle ani olarak ortaya çıkan periferik dolaşım yetmezliği; Alçak kan basıncı, soğuk, nemli, soluk bir deri ve bitkinlik ile huzursuzluk hali, bazen de bilinç kaybı görülür.
2) Ani müdahale sonucu görülen şiddetli sarsıntı, darbe, elektrik çarpması vb. Çeşitli şok durumları vardır. Bakteri toksinlerinin kana geçmesi ve dokulara yayılması sonucu "Toksit Şok” oluşur.
3) Ruhsal şok; Her hangi bir olaya bağlı korku, heyecan ve benzeri psişik faktörlerin yarattığı, kişiyi uzun süre etkisi altında bırakan psikolojik şoktur.

Spazm, Kramp, Felç ve Şok gibi rahatsızlıkların temelinde; Hayatın değişim olduğu gerçeğini ısrarla reddetme ve doğal akışa şiddetle direnme etkendir.

Beyin hasarlarına yol açan ciddi hastalıklar: Sara (Epilepsi); Beyin yüzeyindeki elektrik akımının denetlenememesi nedeniyle beyin üzerinde bir elektrik fırtınası oluşması sonucu ortaya çıkan vücut kaslarının şiddetli spazmlarına yol açan bir hastalıktır. Parkinson; Kasların sertleştiği ve hastada devamlı titreme ya da sarsılmaların görüldüğü bir sinir sistemi hastalığıdır. Kore Hastalığı; Devamlı, istemsiz sıçrama hareketlerinin görüldüğü bir durumdur. Kore’nin iki çeşidi vardır; 1)Sydenham Koresi: Romatizmaya eşlik eden beyin iltihabıdır. 2)Huntington Koresi: Kalıtsal bir hastalıktır. Alzheimer, Migren, Beyin Felci, Beyin Urları vb. Güneş-Ay-Mars öncülünün yanı sıra jenerasyon planetleri Uranüs-Neptün-Pluto baş etkendir.

Çarpık kromozom ve Anormal oluşumlar: Albenizm (Doğuştan beyaz saçlı), Lupus (Deri veremi),Anormal ve acayip hücre çoğalmaları. Vücut organlarının ters yerde bulunması; Örneğin; Dekstrokardi; Kalbin göğsün sağında bulunmasıdır. Bu durum çoğunlukla ölümle sonuçlanır. Bu anormallikle birlikte karın organlarının da yer değiştirmesi görülebilir. Bu duruma "Situs invertus" denir. Uranüs’e özgü son derece nadir rastlanılan patolojik bozukluklardır.

Teşhisi zor hastalıklar, Beklenmedik kazalar, Ani Ölümler: Yaşamda hiç bir şey kalıcı değildir ve hiçbir şey aynı koşullarda varlığını sürdüremez. Bu yalın gerçeğe sırt çevirdiğimizde ani ve beklenmedik bir şekilde istenmeyen değişimle yüz yüze geliriz. Gerilimli Uranüs açıları altüst edici enerjileri açığa çıkardığından teşhisi konulamayan hastalıklara yol açabildiği gibi mekanik ve elektrikli aletlerle de sorun yaratır. Kazalara açık bir yapı verir. Çarpma ve patlamalara bağlı ani ölümlere neden olur. Mars-Uranüs gergin açıları başı çeker.

Yırtılma, Gerilme ve Kopmalar (Ruptures): Fıtık başta olmak üzere ciddi organ hasarları özellikle Sakatlıklar görülebilir. Uranüs (Gerilim) – Satürn (Direnç) sert açılarına olumsuz işleyen Mars (Hücum) ve Pluto (Yıkım) da katılıyorsa organ kaybı olabilir. Buna ameliyatla organ çıkarılması da dahildir.

Dış Gebelik, Gebelik sırasında travmalar, Prematüre doğumlar: 5.ev hamilelik ve doğumu da kapsadığından bilhassa Uranüs 5.evde yer alıyorsa, 5.ev ile 11.ev arasında karşıt açılar egemense, 6.ve 8. ev arasında da sert etkileşim varsa erken doğum (sinir sistemi tam gelişmeden), dış gebelik, düşük, kürtaj görülebilir.

Eşcinsellik: Tıp literatüründe Uranism: Homoseksüellik, Uranist: Homoseksüel anlamında kullanılmaktadır. Bundan tüm Kova burçlarının ya da Uranyen insanların eşcinsel eğilimlere sahip olduğu gibi hatalı bir çıkarsamada bulunamayız. Bu hassas konuda Venüs ve Neptün açılarının yanı sıra Güneş, Ay ve Mars’ın pozisyonlarına da bakmak gerekir. Çift sembollü burçlar (İkizler, Terazi, Kova, Balık) ve temsil ettiği evler, Hava ve Su elementleri çok titiz bir şekilde incelenmelidir.

Normalde Uranüs ırk, dil, din gibi ayrımlarla uğraşmadığı gibi cinsiyet ayrımı üzerinde de durmaz. Daha çok Üni-cinsel eğilimler Kova kişiliğine özgüdür.

Tikler: Merkür’ün mimikleri bir üst oktav olan Uranüs'te tikler olarak karşımıza çıkabilir. Mars-Uranüs gerilimli açıları son derece önemlidir.

El ve Ayak bilekleri: Bedenimizdeki her dengesizlik belirli bir dalga fonksiyonu yaratır ve bu hassas dalgaların en kolay hissedildiği yerler bilekteki radyal arterdir. Kova’nın en hassas noktası da el ve ayak bilekleridir. Olaylara at gözlüğü ile bakma, esneklikten yoksunluk, eğilmezlik doğal akışı engellediğinden kırılma, burkulma, damar damar üstüne binme vakaları sıkça görülür.

Hiperaktivite: Özellikle İkizler-Kova bileşimi sinir sistemini aşırı uyardığından hiperaktivite sıkça görülür. Ay-Güneş Kova/Yükselen. İkizler ya da tersi. Mars Kova veya İkizler'de ya da Mars-Merkür-Uranüs kombinasyonu dikkat çekicidir.

ASLAN-KOVA aksı yaratıcılık ve özgünlük temalarını içerir. 5.evde görev ve zorunluluklardan uzak benliğini oyunculukla ifade etme ve yaşamdan keyif alma egemenken 11.evde egoyu ve rekabet duygusunu aşıp toplumsal ruh ve işbirliğine yönelme esastır. Bu aksın ortak paydası alkışlara ve yergilere aldırmadan, kişinin içsel olarak ne ise dışta da bunu ortaya koymasıdır. Öz doğasına ihanet ederek aile ve çevre baskısıyla kendine uygun olmayan bir rolü benimseyen insan ağır bir bedel öder. Bu aksla ilgili psikiyatrik tabloya eşlik eden rahatsızlıklar oldukça ciddidir.

Deliryum (Bilinç Kaybı-Çıldırma), Demans (Bunama), Disosiyatif (Konversiyon ) bozukluklar-Histerik Nevroz en sık görülen rahatsızlıklardır.

HİSTERİ: Psiko-nevrozlar kümesinden bir ruhsal bozukluk olan Histeride devinim (hareket), duyu ve bilinç alanlarında, daha seyrek olarak da özerk (otonom) sinir dizgesinde işlev bozuklukları vardır. Bunlar genellikle çözülmemiş ruhsal karmaşaların ve çatışmaların varlığını gösterirler. Histeri klasik çerçevede şu üç başlık altında açıklanabilir;

Konversiyon =Döndürme Disosiyatif =Çözülme Somotizasyon = Bedenleştirme

Histeride oluş nedenleri (genetik-çevresel etkenler); Charcot, histerinin ruhsal doğalı bir hastalık olduğunu, hipnoz ile histerik belirtilerin ortaya çıkabileceğini ileri sürmüş ve bu hastalıkta kalıtımla geçen dejeneratif bir sürecin varlığına inanmıştır.

Onun öğrencilerinden Pi’erre Janet ise; "Histeride "Sabit fikir" (İdee fıxe) temel belirtidir. Bu sabit fikir bilincin zayıflaması ile ortaya çıkan bütün bilinçsiz güçlerin, yani ruhsal otomatizmanın belirtisidir. Duygular, inançlar, istekler ve anılar özel bir şiddet kazanmakta ve zayıflamış olan bilinçten çözülmektedir.” der. Histeride temel belirti olarak gösterilen "Sabit fikir" bu aksı paylaşan sabit burçların en büyük özelliğidir.

Histerik hastaların çocukluk yaşamları ve ailedeki rol benimsemeleri incelendiğinde bu hastaların aile içinde çok özel bir yeri olduğu görülmektedir. (çocuk ya babanın sevgilisidir, ya annenin en becerikli yardımcısıdır) Ailenin gözbebeği konumundaki kişi örseleyici bir durumla karşılaştığında (kaza, tecavüz, dayak, yasak sevi vb) özel rolü sarsılır ve telafisi organik yitime dönüşür. Bu durum en çok koşuşturan, görev yapan motor dizgede, bacaklarda tutmama (inme) gibi bir işlevsizliğin ortaya çıkmasına yol açar. Artık ortada benimsenmiş olan rolün beklentilerini yaptırtmayan bir hastalık vardır.

Histeride birincil ve ikincil kazanç: Histerik belirti bir çatışmayı temsil etmektedir ve çatışmanın doğuracağı bunaltıyı önlemektedir. Buna birincil kazanç adı verilir. Hasta bir çatışmadan, bunaltıdan kurtulmuştur; onun yerine bir organda işlev yitimi olmuştur. İşte Charcot’nun tanımlamış olduğu Güzel Aldırmazlık (la belle indiff’erence) yani belirtiye karşı aldırmazlığı, hatta hoşnutluk durumunu, konversiyon düzeneğinin sağlamış olduğu bu birincil kazanç kavramı ile anlayabiliriz. Birincil kazancın yanı sıra, konversiyon histerisinde çok zaman ikincil kazançlar da vardır. Bunlar hastanın belirtileri yüzünden gördüğü ilgi, ödün bakım, işten, sorumluluktan uzak kalma gibi kazançlardır. Ancak, şunu unutmamak gerekir ki, hem birincil, hem ikincil kazançların sağlanması bilinçdışıdır.

Nöro-biyolojik görüşler: Konversiyon belirtilerinin özellikle kadınlarda ve bedenin sol tarafında daha çok görülmesi bu bozukluğun serebral dominans sorunları olabileceğini düşündürmüştür. Kortizol ve prolaktin hormonları üzerinde durulmuş ve yalancı nöbetlerde kortizol artışı olduğu belirtilmiştir.

Psikanalitik Kuram: Klasik psikanalatik kuramda bu çatışma, çözümlenmemiş Oedipus çatışmasıdır. Histerik, fallik dönemde saplanmış ya da bu döneme gerileme zorunda kalmış kişidir. Burada çocukluktan kalma hiçbir zaman elde edemeyeceği hayali bir sevgi nesnesi söz konusudur. Bu nesneye doğru yöneltilen dürtü, bütün toplumlarda varolan yasak sevi (incest) kuralı ile karşılaşır. Yasak bir dürtünün aşırı sıkıştırılması benlikte bir tehlike olarak algılanır. Böyle bir tehlikeye karşı benliğin kullanıldığı en kestirme yol bu dürtüyü bilinçdışına itmektir. Ancak bastırılan bu dürtü tetikleyici bir uyaranla çatışmaya dönüşür. Buna göre konversiyon histerisinde baskın olan iki düzenek bastırma ve döndürmedir. Bastırma, çatışmanın ve onu doğuran dürtülerin bilinçdışı kalması; konversiyon da bunların somatik bir işlev bozukluğuna (örn. felçlere, anestezilere) döndürülmesidir.

Tarihçesi ve Sağaltım: Hipokrat, histerinin doğaüstü etkenlere bağlı bir bozukluk olmadığını belirtmiş ve hastalığın adını Yunanca dölyatağı (rahim) anlamına gelen hysteron sözcüğünden almıştır. Hipokrat, histerideki belirtileri, doyurulmamış dölyatağının kadın bedeninde dolaşarak bedende başka bir yerde yerleşmesine bağlamıştır. Ortaçağda histeri, şeytana tutulmaya (possession) bağlanmış ve şeytana tutulmuş olan hastalar büyücü olarak görülmüştür. Ortaçağ Avrupasında Histeri, Şizofreni gibi pek çok duygu durum bozukluğu olan binlerce hastaların diri diri yakıldığı bilinmektedir.

Hipokrat zamanından beri kullanılan Histeri terimi kişiyi suçlayıcı, kötüleyici anlam yüklenmiş olması gibi nedenlerle artık tıp dilinde kullanılmamaktadır. Histeride göze çarpan yapaylık ve abartılı davranışlar yüzünden hastanın hastalığı bilinçli olarak yarattığı sanılabilir ve bu nedenle hastayı anlamak zorlaşabilir. Ses kısılması (Afoni) konuşamama (Mutizm) oldukça sık görülür, ayrıca gülme-ağlama ve bayılma nöbetleri de hastanın rol yaptığı izlenimini verir. Histerikler genellikle rahatsızlığın altında yatan sorunları kendileri de bilmezler. Bu konuda sezgileri olsa bile bunları dile getirmeye karşı büyük direnç gösterirler. Bu nedenlerle histerik hastaların sağaltımı sanıldığı kadar kolay değildir. Hekim ile Ailenin sabır ve güven dolu işbirliği şarttır.

BAŞLICA PSİKOLOJİK FONKSİYONLARI

Deha ve Delilik çizgisi: Einstein "Bir şeyi tekrar tekrar deneyip farklı sonuçlar almayı ummak kadar belirgin bir delilik işareti yoktur” demiş. Peki o zaman Deha nedir? Deha bize öğretilmeyen yollarla düşünebilme yeteneğidir ve Kova Burcu bu yetenekle donatılmıştır. Ne var ki deha ile delilik arasındaki çizgi çok incedir. Kova bir ayağı yerde (Satürn) bir ayağı gökte (Uranüs) iki arada dolanır. Yerleşik düzene ve alışılagelmiş kurallara uyum sağlamakta zorlandığı için çoğunlukla tuhaf, garip, acayip ve uçuk-kaçık bir yaratık olarak görülür. Oysa Aristo "Bir miktar delilik karışımının bulunmadığı mükemmel bir ruh yoktur” der. Ancak söz konusu olan bir parça deliliktir. Yekpare delilik değil.

Ait olma ve Birey olma ikilemi: İnsanoğlunun yapısında hem bir yerlere ve bir şeylere ait olma güdüsü hem de birey olma arzusu vardır. Aslında insan ait olma ve birey olma dansının bilinci içinde kendi yaşamının dokusunu oluşturur. Bireylik kendi yolunu seçebilme yeteneğidir. Ne istiyorsak onu yapabilme özgürlüğüdür. Bireyliğin karşısında ise toplum baskısı, yerleşik kalıplara uyma, sosyalleşme gibi muazzam güçler vardır. Steven Forrest’ e göre Kova'nın seçimi; "Taviz vermeden kendini ifade etmeyi öğrenmek” tir.

Özgürlük ve Sürü psikolojisi: S. Forest; "Kova'nın en ölümcül düşmanı kabile içgüdüsüdür.” derken, Kova'nın gerçek anlamda özgürlüğüne kavuşabilmesi için bireyliğini sağlam geliştirmesi, aynı zamanda otoriteyi sorgulayarak kültürel ve sosyal şartlanmalardan kurtulması gerektiğini vurgular. Kişi ancak kendi olmayı göze aldığında ve kendi zemininde sağlam durmayı becerdiğinde sürü psikolojisi aşılır. Toplum tarafından lanetlense de sürgün edilse de ayağının altındaki zemin kaymaz çünkü bastığı yeri bilir. Kova pusulayı şaşırdığında Uranüs imdada yetişip H.D.Thoreau’nun sözlerini kulağına fısıldar "Herkes duyduğu trampet sesine doğru yürümeli. Her birimizin ayrı bir trampetçisi var; başkasının trampet sesine doğru yürüyenler hayata uyum sağlayamazlar.”

Bilim ve Teknoloji-Keşifler-İcatlar (Evreka=Buldum efekti): Uranüs bilim ve teknoloji ile 21. yüzyılın gezegenidir. Kova ön planındaki Uranüs ve arka planındaki Satürn enerjilerini doğru kullandığında Bilim ve Teknoloji dev adımlarla gelişir. Thomas Edison (Kova Burcu) bu evrensel akışı yakalamış ve elektriği bulmuştur. Uranüs planeti elektrikle hemen hemen aynı zamanda keşfedilmiştir. Kova kalben ve zihnen bir teorisyendir ve dünya da onun Laboratuarıdır. Sıkça “Evraka” nidaları gökkubbede yankılanır.

Değişim, Yenilik, Orijinallik / Egzantriklik/ Marjinallik: Uranüs diğer planetlerin hepsinden fazla değişimi sembolize eder. "Değişmeyen tek şey değişimdir” düsturuyla hareket eder. O içimizdeki asidir ve doğum haritamızdaki konumu da isyan noktamızdır. Kova kurallara karşı gelmek, mevcut otoriteyi sallamak, tabuları yıkmak için içgüdüsel bir istek duyar. Dik başlıdır. Sınırlama ve yasaklardan nefret eder. Gelenek ve Göreneklere başkaldırır. Değişim rüzgarları ters yönden estiğinde orijinallik yerini eksantrikliğe ve marjinalliğe bırakır. Aykırı davranışlarla başkalarını rahatsız eder. Sivri, kopuk, dağıtmış ve yanlış anlaşılan insan haline gelir.

Çılgınlık-Yabanilik-Terslik: Uranüs’ün normu yüksek voltajdır. Bu tehlikeli akım doğru yöne kanalize edilmediğinde tıpkı bir şimşek ve yıldırım gibi çarpar, yakar. Psikolojik ve organik devreleri koparıp parçalar. Satürn ile bastırdığımız ne varsa Uranüs enerjisi dokunduğunda mayın gibi patlayarak havaya uçar.

Eşitlik-Kardeşlik-Ütopya: Kova bir yandan bireyliği savunurken diğer yandan da tüm insanların eşit olmasında direterek biraz kafa karıştırır. Daha da kötüsü hayatı basitleştirme çabalarıyla iyice karmaşıklaştırır. J.A. Bertrand’ın işaret ettiği gibi; "Kova basitlik peşinde olan karmaşık bir burçtur” Günlük hayatın en sıradan ve basit gerçekleriyle başa çıkmakta zorlanırken diğer yandan evrensel kardeşlik hatta kozmik kardeşlik peşine düşer. Ütopyalar içinde kaybolur. Kaynaştırmakta zorlandığı değerler Nazım Hikmet’in ağzından satır satır dökülüp evrene yayılır;

" Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

Ve bir orman gibi kardeşçesine...”

Soyutlama yeteneği/ Kopukluk- Bağlantısızlık: Kova'nın olağanüstü bir soyutlama yeteneği vardır. Ancak inceldiği yerden koptuğunda evrenle bağını yitirir. "Birleşik Alan” teorisi yerini "Yerel Gerçek" teorisine kaptırır. Bu zaman da ve boşlukta bağımsız hayatlar süren, ayrı olayları tanımlayan bir terimdir. “Mars'ta ki bir oksijen atomu lokaldir; çünkü Venüs'te ki bir oksijen atomu ile hiçbir alakası yoktur” ya da “İsviçre'de yüksek standartlarda yaşayan bir insanın, Zambiya'da açlıktan ölen bir insanla hiçbir alakası yoktur” gibi tezler üretir. İnsani düzeyde bu tanımlama hiçbir zaman tatmin edici değildir. Sir Arthur Eddington bağlantısızlığa şöyle karşı çıkmıştır. "Bir elektron titreştiğinde evren sallanır.”

İnat, Dik başlılık, Sabit fikir, Soğukluk: Bu özellikler patolojik bir hal aldığında Kova'yı gül bahçesini saran ayrık otuna çevirir. Kova Burcunun herkesten daha fazla kendini tanımaya ihtiyacı vardır. Çünkü diğer insanlar tarafından en yanlış anlaşılanı odur. Barış Hocamın vurguladığı gibi “Kova ve Balık Burçları Zodyak’ın son iki halkasıdır. Bilinçli aklın sınırları ile kendilerini tanıyıp gerçekleştirmeleri ve bunu yapmadan fani dünyada burç özelliklerini doğru kullanarak yaşamaları çok zordur. ”

Devrim-Reform/ İsyan (Anarşist ruhu): Uranüs ve ötesindeki planetlerin astronomik olarak keşfedildikleri zaman psikolojik olarak keşfedildikleri zamanla aynıdır. Uranüs 1781 yılında, bilinçliliğin global olarak yükseldiği bir dönemde bulunmuştur. Amerikan devriminin henüz gerçekleştiği ve Fransız devriminin ise ufukta yükselmeye başladığı dönemdir bu. Aynı zamanda "Aydınlanma Çağı” başlamıştır. Dünya üzerinde her yerde bireyin değeri ve otoriteyi sorgulama hakkı kollektif bilinçte hücuma geçmiştir. Hakimiyet anarşist ruhun eline geçtiğinde ise isyan çıkar. Ortalık karışır. Kova dağıtır. Tozutur. Bir zamanlar Hacette Üniversitesi Psikiyatri bölümü kapısının üstünde şöyle bir yazı varmış; "Herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor, fakat hiç kimse kendisini değiştirmek istemiyor.” Kova'nın gözden kaçırmaması gereken asıl nokta tam da burasıdır.

Sezgi: Kova'nın düşünce süreci sezgiseldir. Nesneldir. Uygarlığın seyir defterine göz attığımızda insanlık tarihinin Uranüs ve Kova burcunun sezgisine çok şey borçlu olduğunu görürüz.

Arkadaşlıklar, Gruplar, Gelecek, Hedef, Yön tayini: Kova'nın temsil ettiği 11. evin geleneksel ismi "Arkadaşlar Evi” dir. Guruplar, Organizasyonlar, Toplumsal hareketlerin yanı sıra Gelecek, Amaç, Hedef, Yön, Plan da bu evin kapsamı içindedir. Bu evin başarısız uygulamasında amaçsızca sürükleniriz. Anı unutup Gelecekte yaşamaya başlarız. Bu evin başarılı uygulamasında önce amaç sonra bu amaca uygun arkadaşlarla organize eylemler yer alır. Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur deyişi, bu günü ıskaladığımızda geleceği de heba edeceğimizi ima eder.

Astronomi ve Astroloji: Jung, Astrolojinin, sembollerin dili ve bireyde bulunan özelliklerin eşsiz kombinasyonun anahtarı olarak önemini vurgulamıştır. Eğer hayata baştan başlaması mümkün olabilseydi astroloji araştırmalarına daha fazla zaman ayıracağını ve onu psikolojiyle birlikte kullanacağını söylemiştir.

Einstein ise; "Astroloji başlı başına aydınlatıcı bir bilimdir. Onun sayesinde çok şey öğrendim ve ona çok şey borçluyum ” ayrıca “ Astroloji insanlık için bir tür yaşam iksiridir ” diye belirtmiştir.

Samanyolu Sisteminin sıradışı gezegeni Uranüs, Mitolojide "Gökyüzü Tanrısı” dır. Astronomi ve Astroloji de bu gökyüzü tanrısının ikiz çocukları gibidir. Her ne kadar günümüzde iki düşman kardeşi oynasalar da gerçekte onlar aynı yumurta ikizidir. Birinin diğerini reddetme hakkı yoktur. Bu aslını inkar etmektir.

Zodyak’ın son halkası Balık Burcu ve yönetici Planeti Neptün yolculuğunda buluşmak üzere,

Sevgiyle ve Sağlıcakla kalın...


Nazan Öngiden

Astroloji Dergisi

Düzenlenmiş hali ve kaynak bilgisi: https://www.akrepblog.com/kova-burcu-sa ... alizi.html




Kullanıcı avatarı
ÇÖL_AKREBİ
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 4188
Yaş: 43
Kayıt: Pzr 25 Eyl, 17:57

Okunmamış mesaj gönderen ÇÖL_AKREBİ » Cum 09 May, 08:57

toplum tarafından garipsenen,
ve bir türlü anlam verielemeyen
yükselen bir kova etkisindeyim: )

teşekkürler kardeşim.
Resim
AKILLI İNSANLAR AYRI FİKİRDE OLSALARDA,
UYUM İÇİNDE YAŞARLAR.
CAHİL İNSANLAR AYNI FİKİRDEDE OLSALAR,
UYUM İÇİNDE YAŞAYAMAZLAR. .....
(japon)
Resim

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Cum 09 May, 15:00

Daha önce neden bu konulara rastlamadım ki..çünkü sekisi gibi portalı uzun uzun dolaşamıyorum ne yazıkki..kendimden de vakit kalmıyor..

Ben de bir kovayım..ve sanırım kendimle bu derece ilgilenmekle yada bir narsis olmakla sanırım çok doğru yapıyorum yukarıdaki anlatıma göre..çünkü bir kova önce "KENDİNDEN"başlamalıymış kişisel gelişime..gerçi ben yata biri için çok geç kalınmış olsada zararın neresinden dönersen kardır..

ve bu gecikmeyi BALIK etkisine borçluyum ne yazıkki..balığın durgun ve çamurlu sulaında çok yoruldum ve çok zaman harcadım..

ve not:inşallah kendini kimle özdeşleştiriyorsun diye bşir soru gelmez..çünkü kimse tuhaflıkta beni geçemez ne yazıkki..keşke bu konuda herkesden geri olsaydım..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..


Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Astroloji” sayfasına dön