ÜLKELER

polonya

Kategoriler Dışındaki Genel Konularla İlgili Araştırma Yazıları.
Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Pzt 26 May, 18:57

"MASALSI"resimlerde vardı..Hani ppolonya masalında eklediğime benzer..ve onlarda Polonya resimleri..ama vaktim kalmadı..

ve başka birgün bunları bulabilirmiyim bilmiyorum..bulursam birkaç tane eklerim..çünkü epeyce resim gönderdim çünkü..portalı bu resimlerle doldurarak daraltmak istemem:)


"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..


gbk
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2090
Yaş: 44
Kayıt: Sal 05 Şub, 07:48

Okunmamış mesaj gönderen gbk » Sal 27 May, 09:44

polonya genel olarak soguk geldı bana (resımlerden)..ama wısla yı begendım..yesıllıklerı, dogal manzarası cok guzelmıs..

tesekkurler lotus bu guzellıklerı gosterıp, bu ulkeyı tanıttıgın ıcın..

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 13:35

gbk yazdı:polonya genel olarak soguk geldı bana (resımlerden)..ama wısla yı begendım..yesıllıklerı, dogal manzarası cok guzelmıs..

tesekkurler lotus bu guzellıklerı gosterıp, bu ulkeyı tanıttıgın ıcın..
Bu yazı ile ilgili şu alıntıyı buldum az önce:Bir polonya gezi notu:

Krakow ve Eski Doğu Bloku - İnsanlar
Kategori: Seyahatlerim

İnsanlar! Polonya’da en merak ettiğim detaylardan biri de insanlardı. Çocukluk hayallerimdeki Polonya vardı sevimli elbiseleriyle ve de eğitsel hayatımdaki Komünist düzeni terk etmiş Polonya’nın depresif insanları hayalimde...Polonya insanı hakkında yorum yapamayacak kadar az zaman geçirmiş olmama rağmen Krakow insanının sıcak olduğunu düşündüm, ve de güleryüzlü...Eski Doğu Bloku ülkelerinin hiç birinde, çzellikle şu anda yaşamakta olduğum Slovakya’da cafelerde, restoranlarda, marketlerdei insan ile ilişkide olduğunuz hiç bir yerde güler yüzle karşılanamıyorsunuz maalesef. Tüm arkadaşlarım da kendi halklarıyle ilgili bu durumu onayladığına göre çok da yanıldığımı sanmıyorum. Herkeste bir bıkkın ifade...ve ben her yemekte (restoranda) “Şimdi Türkiye’de olsak, …” demekten alamıyorum kendimi…Masa donanır, “başka bir isteğiniz var mı”, “bugün baklavamız çok taze”…bazen söyledikleri doğru olmasa bile bir sıcaklık vardır Türk insanında...Yok burda öyle birşey, herkes öyle bireyci ki. Bazen çok sıkılsam da çok saygı duyduğum kişiler de yok değil! Kimse kimseyi hakir görmüyor benim tanıdığım Avrupalılar arasında. Herkes birbirinin zevklerine, inançlarına, ihtiyaçlarına her konuda saygı duyuyor. İyi insan, doğru insan olmak daha büyük erdem! Gösterişin g’si yok, hava atmak, kompleksli tavırlar yok...daha bir huzurlu oluyorum sanki, ama şu da var ki varsa yoksa Türkiye...Döneceğim yakında ve Slovak arkadaşlarımı çok özleyeceğim biliyorum, ama diyorum ya, varsa yoksa bizimkiler J
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
kahve
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 913
Yaş: 50
Kayıt: Sal 12 Haz, 13:52

Okunmamış mesaj gönderen kahve » Sal 27 May, 13:57

bende bir polonya animi sizlen paylasiyim
is icabi polonyaya gidecektim arkadaslarimla.vize islemlerini hamburg da bulunan polonya konsoloslugu yapiyordu(benim bulundugum sehirden yaklasik 150 km ).üsendigimden gitmedim vizeyi gümrükte alirim diye.neyse gümrüge vardigimizda ve sira bana geldiginde pasaportumu uzattim bir günlük vize istedigimide belirttim.adam yüzüme bakti,almanyada kaldigimi oturma iznim oldugunu söyledim.bunun ustüne herif igrenc sekilde gülmeye basladi.kapida vize vermiyorlarmis.benim hatam,ama gümrük memurunun davranisi gercekten igrencdi.yanimdakilerin alman kimlikleri oldugundan onlar gümrükten gectiler islerimizi tamamlayip dönmüslerdi.bende yaklasik 10 saat kapida beklemistim.bir daha polonyaya gitmek aklimin ucundan gecmedi
Suclar insanlarin yüzünde görünseydi aynalar satilmazdi
P.Ustinov

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:21

nette biraz daha dolaşıp insanların anılarını topladım..bu anılar Polonya'yı güzel tarif etmiş bence..

Ama ben bir amatör ve bir uzmandan anılar vereceğim..işte ilki..amatör bir gözlemciden..

Resim
Resim
POLONYA, POLONYA HALKI VE POLONYA DİLİ

TESLİME MAHMUDOĞLU

Burası mavi gözlü, güzel insanların ülkesi. 2003-Mart'tan beri Varşova’da yaşıyoruz. Şimdiye kadar ki izlenimlerim ne mi? Bir kere çok güzel bir ülke, ayrıca insanlarını ben çok seviyorum buranın. Diğer Avrupa ülkelerinin birçoğunda olan, bizim gibi ülkelerin insanlarına tepeden, kendini beğenmiş bakış yok burda. İnsanlar, mütavazi, alçak gönüllü, son derece yardımsever. Eğitim düzeyi çok yüksek. Tarihlerinde, özellikle 2. dünya savaşında ıstırap çekmiş insanlar var burda, bir de şimdilerde % 20’lere varan işsizlik, sanki insanların yüz ifadelerine yansıyor.

Dümdüz bir ülke; sadece aşağıda, sınırlarda dağlar var; bütün ülke sanki tek bir şehir gibi: yerleşim hiç bitmiyor. Büyük, son derece estetik olarak güzel evler her tarafa yayılmış durumda. Özellikle ilkbahar-yaz geldi mi, bütün evlerin pencereleri, balkonları, bahçeleri çok güzel çiçeklendiriliyor. Ah bir de burdaki mezarlıkları mutlaka görmelisiniz. Çok dindar bir halk, ama asıl önemlisi aile bağları, bizim gibi, çok güçlü. Her hafta sonu mutlaka mezarlıklardaki yakınlarını ziyaret ediyorlar: nasıl bir görüntü biliyor musunuz, kışın karlı havalarda bile bu böyle: bütün mezarlarda muhteşem çiçekler dolu. Buraya turist olarak gelenler, mezarlıkların mutlaka resmini çekiyorlar. Ben gittiğim hiç bir ülkede böyle bir şey görmedim.

Buranın nüfusu 38 milyon civarında. En büyük şehirleri Varşova ve Krakov, ama dünyadaki 3.büyük Polonya şehrinin neresi olduğunu biliyor musunuz? Cevap: Şikago!

Turist olarak buraya gelirseniz mutlaka şu şehirlerini ziyaret edin: Varşova, Krakov, Kazimierz Dolny, Gdansk, Torun, Poznan ve Bingöller Bölgesi olarak da adlandırılan Büyük Mazuri Gölleri. En iyi mevsim Haziran-Eylül arası ama Ekimde de muhteşem oluyor her taraf; eğer sonbaharın renklerini seviyorsanız.

Polonya’nın yemekleri nasıl derseniz: bizim mantıya benzeyen “pierogi” çok meşhur: patateslisi, lahanalısı, vb çok değişik iç malzemesiyle yapılıyor. Polonyalılar çok iyi kaz ve ördek pişiriyorlar ama en güzeli kek ve pastaları. Benim burdaki yemeklerle ilgili sevmediğim şey, tuzlu ve şekerli yanyana olması; örneğin çok muhteşem kaz pişiriyorlar, ama yanında reçel-marmelat benzeri bir tatlı meyveli sos oluyor. Bize de bu sosu ayırıp, yemeğe öyle başlamak düşüyor.

Burda beni ençok etkileyen şey, II. Dünya Savaşı’nda Varşova, Gdansk gibi şehirleri “tamamen, yerle bir olmuş, yıkılmış”, ama savaştan sonra, bakkallara bile kumbara koyarak, kendi aralarında para toplayıp, bütün bu yıkılan şehirleri eskisinin aynısı olarak yeniden inşa etmişler!

Söylemeden geçemeyeceğim ve keşke Türkiye’de de böyle olsa diyeceğim bir uygulama da Varşova’daki sokaklardaki bina numaralarının verildiği tabelalar: bir kere binanın numarası sokaktan arabayla geçerken görülebiliyor; yani numara yeteri kadar büyük yazılmış. Ayrıca numarayla aynı tabelada hem semti hem de sokağın adını, hem de ne tarafa doğru gidersen numaranın arttını görebiliyorsun; adres bulmak çok kolay, kaybolmana hiç imkan yok yani...

Buraya geldiğimde Lehçe öğrenmek için önce bir dil okuluna kursa gittim. Şimdi de evde kızımla birlikte, Türkçe bilen bir Polonyalı’dan Lehçe öğreniyoruz. Ewa, Türkçe biliyor, çünkü Varşova Üniversitesi’nin Türk dili bölümünden mezun. Lehçe, Çekçe, Slovakça, Rusca gibi diller aynı kökenli; slav dili. Hatta eğer yavaş konuşurlarsa bir Slovak, Çek ve Polonyalı birbirini anlayabiliyor. Ben İngilizce ve Fransızca da konuşabilen biriyim; şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Lehçe gördüğüm en zor dil! Latin alfabesi kullanıyorlar, burası iyi. Ama kelimeleri erkek-dişi-nötr olarak ayırmışlar; tamam bu da iyi, Fransızcada da aynı ayrım (nötr hariç) var; ama bu ayrım, bütün sıfatları, fiillerin çekimini, ismin hallerini, herşeyi etkiliyor ve üstüne üstlük sürekli olarak her kuralın bir sürü de istisnası var. Hatta burdaki bir Alman arkadaşıma göre “kural yok, her şey istisna!” Fiillerin çekimleri ise ayrı zor; örneğin mastar hali (-mek, -mak hali) eylemi o an, yani bir kere mi yaptığına yoksa geniş zaman olarak mı yaptığına göre değişiyor: yani bütün fiillerin mastar halleri için hafızamızda Türkçedekinin x 2-keresi kadar bellek ayırmamız gerek! Fakat kızımla karar verdik: “birileri bu dili konuşabiliyorsa, biz de konuşabiliriz”; öğreniyoruz yani...

Burda fiyatlar nasıl derseniz; ilk geldiğimiz zaman Türkiye’den ucuzdu, ama şimdi AB’den sonra Türkiye’den pahalı. Buraya gelirseniz neler almalısınız? Bir kere yağlı boya resim gibi şeylere meraklı iseniz, Kazimierz Dolny’deki galerileri kaçırmayın: resim konusunda çok iyiler. Onun dışında amber takı tasarımları gerçekten güzel ve buraya özgü. Güney Batı kısmına giderseniz ordan da seramik, cam ya da porselen alın. İçinde yemekle fırında da kullanılabilen, buraya özgü renkler ve desenlerle boyanmış çok güzel seramik kaplar var.

• Polonyalı arkadaşlarım bizim fıstıklı baklavayı, helvayı ve lokumu ve deee benim yaptığım börekleri çok seviyorlar; ama zeytini sevmiyorlar. Helva, hem de Türkiye’den ithal geleni, nerdeyse hemen her benzin istasyonunda ve markette var!
• İlginç ama Lehçede bizimkilere benzeyen bir çok yiyecek ismi var: örneğin patlıcan: bakłażan, fasulye: fasola, karpuz: arpuz,... Bu arada bizdeki lahana yemeği olan “kapuska”; burda sebzenin kendisine verilen ad; lahana: kapusta.
• Polonya’da tüketilen turşu: “tatlı”; bizim ağız tadımıza hiç uymuyor. Hipermarketlerde en fazla gördüğüm çeşit te ince kıyılmış, lahana turşusu; açıkta satılıyor: istediğiniz kadar alıp tarttırıyorsunuz. Bu açıkta satma işi, “dondurulmuş” gıdalarda da var.
• Polonya’nın dünyaca meşhur isimleri var; mesela: Kopernik, Marie Curie, Chopin gibi.
• Polonya’ya gelenlerin ve bizim de en çok etkilendiğimiz yer: Nazi kampları. Bu kamplardan özellikle Austwicz (güneyde, Krakow’un batısında) insanı derinden etkiliyor: üzerlerinde tıbbi araştırma yapılan insanlar, bu iş için özel (!) yapılmış fırınlarda yakılan insanlar, özel, insan öldürmek için konulmuş hedef (nişan) yerleri, tel örgüler, kurtarıldıklarında bir deri bir kemik kalmış küçücük çocukların resimleri, herkesin içinde-kapısı açık tuvaletler, samandan ya da ottan yataklar,... Bence dünyadaki herkes buraları mutlaka görmeli: bir insanın başka insanlara karşı ne kadar kötü olabileceğinin kanıtı buralar... Bu günlerde kampların kurtarılmasının 60. yıldönümü anılıyor burda.
• Polonya, kışın oldukça soğuk bir ülke. Bana çok ilginç geliyor: buz gibi soğukta bile insanlar bisikletle işe-eve gidiyorlar; ülkenin düz olması da bunu kolaylaştırıyor olabilir ama gene de çok dayanıklı ve güçlü bir yapıları olmalı. Dışarının aşırı soğuğuna tamamen açık olarak, bisiklet sırtında olabilmek çok kolay olmasa gerek...
• Polonya’da şehirlerarası yollar oldukça dar ve karşıdan gelen şeritle arada orta refüj yok. Oto yol sadece Krakow’dan batıya doğru kısa bir hatta var. Bazen emniyet şeridi de yok.
• Burası bizim gibi Akdeniz ülkelerine göre oldukça “kuzeyde” bir ülke; bu da karakterlerine bariz bir şekilde yansımış; çok sakin insanlar, Akdenizlilerin agresifliği, aceleciliği yok burda. Örneğin, benzinciden benzin alacaksınız; burda benzini koyan bir servis elemanı yok, kendiniz koymak zorundasınız. Diyelim, benzin almaya istasyona girdiniz, pompanın önünde sizden önce birisi varsa; önce benzinini koyuyor, sonra parasını ödüyor, arabasına geri dönüyor, o arada camlarının kirlendiğini farkediyor; camlarını da siliyor. Ama bütün bunları son derece aheste aheste, yavaş yapıyor: yani arkasında bekleyen, o işini bitirince ancak pompanın önüne gelip, benzinini alabilecek olan bir Akdenizliye öyle geliyor; yani diyorsunuz “bu kadar da yavaş yapılmaz ki, acele et biraz hemşerim”: ama tabii böyle diyemiyorsunuz (Lehçem henüz o kadar gelişmedi); siz de sabırla bekliyorsunuz...

NOT:Yukarıdaki resimden de anlaşılacağı üzere Polonya'nın oyuncak bebekleri de ünlü..ve renk renk,çiçekli ve büyük uzun elbiseleri de ünlü..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..


Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:24

Yukarıdaki yazı uzun olunca sıkıcı sanıp okumamazlık etmeyin..sıkıcı değil..anı tarzında olduğundan akıcı bir yazı..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:30

Ve uzman birinin anı tarzında yazısı:

Resim
Resim

AVRUPA'NIN YENİ ÜYELERİ VE 1 MAYIS

SERDAR KURU

Evet dostlar biz yıllardan beri yaptığımız gibi
Avrupaya aç gözlerle bakarken dünün komünist ülkeleri
Avrupanın kapısından adımlarını attılar bizse yine her
zamanki gibi avucumuzu yaladık.
Bugünün önemi vesilesiyle AB tarafından afiyetle
yutulup ham edilmiş bu ülkeleri şöyle bir tanıtmak
istiyorum. Çünkü gazetelere baktımda istastistik
bilgilerden başka bir şey yazmıyor.
Evet Başlayalım ufak Avrupa turumuza.

İlk durağımız Polonya. Bu ülke aslında bize yabancı
değildir eski Lehistan eyaletimiz ve bugün İstanbulda
küçük polonya diyebileceğimiz ve Osmanlı zamanında
buralara yerleşmiş polonyalıların oturduğu
Polonezköyden bize tanış bir ülke. Bu ülke Hitlerin
İkinci Dünya savaşında kişisel atış poligonu olarak
kullandığı en çok tahrip edilmiş ve taş taş üstünde
bırakılmamış bir toprak parçası. Avrupanın en zengin
kömür yataklarına sahiptir ve neredeyse altı tamamen
kömürle doludur. Nasılki bizler Lazları fıkra konusu
yapmışsak Avrupalıların fıkralarıda "Bir gün
Polonyalının biri" diye başlar. Yabancı sermaye on
yıldan beri bu ülkeye adeta akıyor şimdi AB üyesi
olduktan sonra bu ülkeye akan paracıkların artacağıda
kesin. Ülkeye depresif ve gri bir hava hakimdir çünkü
bütün komünist dönemde insanlar taş ve gri sitelerde
yaşamak zorunda bırakılmış bu sebeple içki tüketimide
baya fazladır kişi başına düşen alkol litresi
bazında.(yılda 120 bin litre alkol tüketimi özellikle
votka) Başkenti Varşova ama en güzel şehri Krakowdur.
Ünlü polonyalılar arasına şu an ölmek üzere olan Papa
ve ünlü gök bilimci Koperniki gösterebiliriz.Kızlarıda
çok güzeldir.

Bu ülkenin bütün tarihi hep işgallerle geçmiştir çünkü
doğal sınırı olmayan tabak gibi bir ülke Polonya.
Eline biraz ordu geçiren her ihtiraslı kral veya lider
ilk işgal edilecek yer olarak hep bu zavallı Polonyayı
gördüğü için ülkenin tarihi bir işgallere
uğrama-kurtulma ve yeniden işgale uğrama olarak
özetlenebilir. Özellikle en sevmedikleri insanlar
Ruslardır.Herhalde en acımasız işgalciler onlar
oldukları için. Çok içerler ama aynı zamanda koyu
Katolik olmayıda becerirler. Zaten Katoliklikleride
hep başlarına bela olmuştur. Tarih boyunca Batıdan
Protestan Almanlar,Doğudan Ortodoks Ruslar sırayla
işgal edip kesip durmuştur Polonyalıları.Ülkede bir
zamanlar çok Yahudide bulunurdu ama Hitler onların
icabına baktığı için artık Polonyada farklı bir din
falan kalmamıştır.Bütün yemeklerine deliler gibi
mantar katmak gibi garip bir özellikleri vardır. Her
yemeğe mantar katıldığı için mantar sevmiyorsanız ya
aç kalırsınız yada mantar sevmeyi öğrenirsiniz. Tabii
son zamanlarda küçük Amerika oldukları için işinizi
herhangibir Mc Donalds veya KFC restoranındanda
görebilmeniz olası. Güzel atasözleri vardır mesela
"kadın evlenmeden önce,erkek evlendikten sonra
ağlar"gibi naciz düşünceleri örnek gösterebiliriz.

Bu ülkenin aslında komünist olması zordu fakat Fransa
ile İngiltere zamanında Polonyayı Almanlara kurban
ettikleri için bir dönem aşırı bir Avrupa düşmanlığı
başlamış bunun sonucundada ülkede komünizm popüler
olmuştur. Tabi sonra akılları başlarına gelen
Polonyalılar çok ağlamışlardır ama Kızıl Orduyu
çıkarmaları 50 sene sürmüştür. Bugün bile AB üyesi
olmasına rağmen Amerikanın suyuna daha fazla
gitmelerinin sebeplerinden biride işte bu geçmişte
yedikleri kazıktır.İlginç bir ülke gerçekten özellikle
Avrupada beceriksizlik ve saflık denince hep bunların
adının önde gitmeside çok ilginç.Mesela garipliklerine
bir örnek verelim. İkinci dünya harbinde Nazilerden en
çok çekmiş ülke olmasına rağmen bugün Avrupada en
fazla dazlak grubunun bulunduğu ülkedir. Ülke gençleri
giyinmeyi,kuşanmayı çok severler. Ayranları yoktur
içmeye ama ellerindeki tüm parayı lüks bir giysiye
vermeye çekinmezler. Sosisleri,salamları harikadır.
Sosis dediğime bakmayın adamların bir sosisi ortalama
200 gram falan gelir oturdularmı kilolarca sosis yiyip
litrelerce içkiyi banamısın demeden mideye indirir bu
Polonyalılar. Polonyanın ilginç bir durumuda koyu
katolik oldukları için kürtajın en sıkı şekilde yasak
olduğu tek Avrupa ülkesi olması. Tecavüz veya ölüm
tehlikesi dışında çocuğunu aldıran kadın ve kocası
kendini hapiste bulabilir. İlginç insanlar cidden.
Peki adları ne anlama geliyor derseniz bu ismi bunlara
Slavlar koymuş. Polane slavcada yayla insanı demektir.
O gün bugündür isimleri yayla insanı olarak kalmış
anlayacağınız. (Slavda köle demektir aslında ama
neyse)
Polonyanın dilide bir acaiptir mesela ülkenin resmi
adı polska rzeczopospolita ludovadır o yüzden bizler
kısaca polonya diyoruz. Polonyalılar gerçekten
çelişkili insanlar.Koyu katoliktirler ama Avrupada en
çok Black Metal veya Satanist Metal dinleyen adamda
ordan çıkar. Her sene bir çok kilise şeytana tapan bu
delilerin sayesinde kundaklanıp kül olur gider. Evet
ne diyelim hayırlı olsun Avrupa üyelikleri.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:32

Serdar Kuru yukarıdaki makalesinde diğer yeni ülkeler hakkında da ilginç bilgiler vermiş yazının devamında..ANA KONU BAŞLIĞI "ÜLKELER"olduğundan isterseniz yazının devamını vereyim..

Biraz uzun ama dedimya:"üslup akıcı"..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:34

............................

Gelelim Macaristana. Tabi Macar diyince bir Türk
olarak benim aklıma otobüsleri geliyor. Otobüsleri çok
ünlüdür Amerikaya bile satmışlıkları vardır. Sınırını
geçtiğiniz anda size "hah Avrupaya girdik sonunda"
intibaını verdiren ülke özellikle Alman turistler her
sene burayı doldurduğu için İngilizce konuşan bir
turistseniz yandınız. Başkenti Budapeşte aynı bizim
İstanbulun Avrupa-Asya yakası olduğu gibi bu şehrinde
Buda ve Peşte bölümleri vardır.
Bizimle aynı kan bağına sahiptirler ama kendileri pek
kabullenmez. Ama mesela Elmaya-Alma kendilerinede eski
türkçe aksanlı Mocar derler. Zaten onlara Macar diyen
bir tek kendileri ve bizleriz. Bütün dünya onlara
Hungary der yani Hunların ülkesi. Atilla zamanından
kalma bir terim. Tabi Hun denilmek kendilerini
Avrupalı olarak gören Macarların pek işine gelmez
çünkü Hun demek eşittir yağmacı ve barbardır Avrupa
lugatında. Zeki adamlardır Matematik,İstatistik gibi
zorlu bilim dallarında ünlü isimleri vardır.
Zekalarını kırmızı biberden aldıklarını düşünmekteyim
çünkü bunlarda yenilebilecek her tür şeyin üzerini
kırmızı biberle doldurular.
Türkleri nedense pek sevmiyorlar o yüzden güzel
kızlarıyla konuşmak isteyenlerin Türküm dememesi
önerilir. Gulaş dedikleri leziz şeyin anavatanı olduğu
için ayrı bir sevgime mazhardır.
Genel olarak Macarlarda bir eziklik ve kompleks
var.Avrupada her büyük ülkenin tarih boyunca
metresliğini yaptıkları içinde olabilir.
Almanlar,Ruslar,Osmanlı yani o dönem kimin borusu
öterse Macarlar hep ona yanaşma olmuşlardır. Bu hava
insanlarındada vardır. İnsanları genel olarak
suratsız,asosyal ve monotondur. Yaşlıları Komünizm
dönemini özlerken gençleri Amerikan saplantılı ufak
coniler haline gelmiştir. Macarlarında AB katılışı
hayırlısı olsun bakalım.

Slovenya diyecek olursak. Yugoslavya zamanında en çok
paranın döküldüğü ve sanayileşmenin diğer bölgeleri
sömürerek buraya aktarılan hammadde ve eğitim gücüyle
sağlandığı eski Yugoslav eyaletidir. Bu sebeple
Avrupaya girecek sanayiye sahip olabilmiştir. Halkı
ülkesine sahiptir mesela Amerika Irak işgali sırasında
adını yanlışlıkla para dağıtılıcak ülkeler sırasına
soktu diye Slovenler ayağa kalkmıştı. Bu ülke
miniciktir ama eski Yugoslavya artıkları arasındaki en
gelişmiş ülkedir. Dilleri kendine has ve yemyeşil bir
doğası vardır. Peyniri ve kızlarıda güzeldir diyelim
ve kapatalım. Çok fazla özelliği olan bir ülke değil
açıkçası.

Slovakyaya geçelim. Ben nedense hep slovenya ile
slovakyayı karıştırırım. İsimleri biraz andırıyor
belkide ondan. Çeklerden ayrıldıktan sonra pek bir
özellikleri kalmadı aslında.
Silah ve ağır sanayisi gelişmiştir. Fabrika ve atolye
dışında bu ülkede öyle görülecek bir yer falanda yok.
Çekler bunları kat kat geçtikleri için her yerde
slovakları aşağılayıp dururlar. Zaten dilleri ve
şekilleride birbirine benzer bu iki ülkenin. Çekler
Slovakları daha fazla tepelerinde taşımak istemediği
için soğuk savaş sonrası onları kaldırıp atmışlardı.
Şu anda otomobil sektörleri fena değil. Vergiler düşük
ve sanayisi uygun olduğu için pek çok büyük Araba
üreticisi buraya yerleşiyor. Avrupa Birliğinin
otomobil üretim merkezi olacak gibime geliyor.
Buradanda bu kadar diyelim ve geçelim komşuları
Çeklere.

Çek diyince akla Skoda,Güzel kızlar ama çok soğuk ve
suratsız insanların ülkesi geliyor. Turist
rehberlerinde bile belirtildiği gibi Nüfusunun yüzde
40'ı ateist ve tanrı tanımaz olan bir ülke. Herhalde
bu sebeple başları yağmurdan ve sel felaketinden
kurtulmaz. Bir ton etnik grup barındırır bünyesinde.
Yarısı koyu katolik yarısıda dinsiz olan bir ülkede
insanların nasıl yan yana yaşadıklarını görmek çok
ilginç aslında. Eğitim seviyesi yüksektir ama alman
ekolü eğitim verdikleri için eğitim sistemleri sıkıcı
ve bunaltıcıdır. Ülkenin ismi tatihteki ilk
yöneticileri kraliçenin çek isimli yakışıklı bir
generalle evlendiğinden geldiği söyleniyor ama ne
kadar doğrudur bilemem. Gezecek görecek yeri ve
doğasıda muhteşemdir bunuda ekleyelim.

AB'ye giren ülkelerden miniklere gelecek olursak
Estonya çok gelenekçi bir ülkedir.Kadınları politikada
aktiftir ve bazı bakanları çok güzel kadınlardan
oluşur.İnsanın aklına bizim bakanlar kurulu geliyorda.
Herkes onlara estonya der ama onlar kendilerine eesti
vabarik derler. Acayip rüzgarlıdır rüzgar başladımı
sağlam bir yere girmek tavsiye olunur. Birinci Dünya
savaşı sonrasında birazda yapay olarak kurulmuş bir
ülkedir. Ruslarıda hiç bir zaman sevmediler ve Sovyet
devi çöker çökmez hemen bağımsızlığını ilan edip
paralarını korkmadan takır takır basıverdiler. Ülkede
makine ve kereste sektörü oldukça gelişmiştir. Bir
ilginç özelliğide küçücük olmasına rağmen 15 eyalete
sahip olması.

Diğer minik ülkede Litvanya. Bir ton yetenekli
basketçisiyle ünlüdür. Erkekleride kızlarıda fizikman
çok düzgündür. Öyle eciş bücüş insana pek
rastlamazsınız. Sürekli yağmur yağdığından ismide
yağmur ülkesi anlamına gelir. Kışın gidilmesi pek
tavsiye edilmez. Erkek isimlerinin sonuna -as eki
takmak gibi bir takıntıları vardır. Martinas,Sharunas
hatta bazen Serdaras bile oluyor. Neden yaptıklarını
pek anlayamadım vardır bir sebebi herhalde. Çok
çalışkandırlar ve gençlerin tamamına yakını İngilizce
bilir.Polonyalılar onları pek sevmezler çünkü
zamanında Litvanyada yaşayan şövalyeler Polonyaya az
çektirmemişler. Litvanyalılarda Ruslardan nefret eder.
Hatta o kadar sevmezlerki Rusya zamanında yapılımış
bütün binaları tek tek yıkıyorlar.
Ruslar bu ülkeye çok yatırım yapmıştır ama o başka
tabii. Mesela yerleşim bölgelerinde 20 katlı
binalardan oluşan on onbeş bloka sahip siteleri
vardır. Onlarca ev tek bir merkezi ısıtma sistemiyle
çalışır. Rusların yaptıkları bir sistemdir mesela bu.
Elektrik sorunlarıda yok çünü o sevmedikleri Ruslar
nükleer bir reaktörde yapmışlar bedavaya yakın
elektrik kullanıyorlar yetiyor birde komşularına
satıyorlar. Elektrik ucuz olduğu için otobüsler dahil
her şey elektiriklidir. Bizim nükleer santral
karşıtlığı yapmanın iyi bir şey olduğunu sanan
akılsızlara duyurulur. Baltık denizinde güzel plajları
var ama denize girilmesini pek tavsiye etmem çünkü
kapkara bir suyun içinde yüzmek pek eğlenceli olmuyor.
Erkek nüfusu nedense pek mutlu değil herhaldeki erkek
intihar oranlarında dünya rekorları kırıyorlar.

Letonya dersek bu ufacık ülkede hem yeraltı zenginliği
hemde tarım alanı çok boldur. Ülkede barajda çok
boldur ve elektrik ucuzdur.Okuryazar oranı yüzde 99.8
dersem halimizi anlayın artık. Milli takımımıza iyi
bir ders vermiş bir ülke olmasıylada ayrıca bir önemi
vardır benim için bunun dışında Türkleri pek
tanımazlar bizde onları tanımayız.

Evet Rumları zaten biliyorsunuz işte Avrupanın yeni
üyeleri bu arkadaşlar. Eğer karşımızda iyi niyetli bir
Avrupa olsaydı bu ülkelerin arasında Türkiyede
olacaktı ama gördüğünüz gibi yine dışarıda kaldık.
Onlar ermiş muradına bize yine Ortadoğu yolları.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
akrep_S_26
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1468
Yaş: 40
Kayıt: Pzt 28 Nis, 01:39

Okunmamış mesaj gönderen akrep_S_26 » Sal 27 May, 14:40

Macarlar aslen Türklerdir, Bulgarlar gibi..ama asimile oldular yıllardır,zaten Macarlar kabul etmiyorlar Türk olduklarını.

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:45

MERHABA akrep_S_26

Sen de olmasan benim yazıları kim okuyacak..bak kankalarımdan tek sen varsın bugün..bi de intu yu merak ediyorum..armut başlığı yüzünden..gelmiyor portala..gelsede sorsak armudu..ofya..

Neyse dün gece şu aklıma geldi..neden dedim neden acaba bu başlığa DAHA ADIM ATAR ATMAZ TEPKİ ALDIM..Sanırım Polonya'nın "ilk iki harfi" dikkat çekmiş olacak..tamam böyle TUHAFLIKLARIM var..Ama Polonya başlığını buna binaen yazmamıştım..Sadece dün koyuakrep Polonya ülkesine dikkatimi çekmişti..ve sayenizde bu tuhaflığı bu başlığı yazdıktan çok sonra hatırladım..yani dün gece..

Belki de yine bir tuhaflık hissedilgiğinden bu yazım soğuk geldi Tıpkı Polonya iklimi gibi..ve bu yüzden bakılmadı..

Peki neden mi tuhaflık yapıyorum bazen:Bazen TEK YOL BUDUR DA ONDAN..Dipsiz kuyulara düşer insanlar..hatta tek kişi değil bir sürü kişiyi de sürükler ardından..ve içlerinden biri TUHAFLIK yapmak zorundadır..ve daha açık yazmak istemiyorum..akrep zihinler bunu anlamalı diyorum..
En son lotus2 tarafından Sal 27 May, 14:54 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
akrep_S_26
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1468
Yaş: 40
Kayıt: Pzt 28 Nis, 01:39

Okunmamış mesaj gönderen akrep_S_26 » Sal 27 May, 14:51

: ) genel kültür açısından öğrenilmesi gereken şeyler..yani kendim için öyle düşünüyorum eee benim gibi ülke ülke gezmek isteyen biri için lazım..sağol kanka..

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 14:56

Ben de ülke ülke gezmek istiyorum..Jüpiter etkisi bu..sen de de var sanırım..(çin burcun balık..yani balığın ikinci gezegeni jüpiter..)
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..

Kullanıcı avatarı
akrep_S_26
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1468
Yaş: 40
Kayıt: Pzt 28 Nis, 01:39

Okunmamış mesaj gönderen akrep_S_26 » Sal 27 May, 15:02

benim çin burcum domuzmuş..ben anlamıyorum pek onlardan.hani jüpiter nedir ne değildir falan :) okumam lazım..madem jüpiter gezmeyi sever başka yerlerden bağlantı kurmuşumdur kimbilir..

Kullanıcı avatarı
lotus2
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 2702
Yaş: 51
Kayıt: Pzr 11 Şub, 07:13

Okunmamış mesaj gönderen lotus2 » Sal 27 May, 15:13

Domuz:Balık burcu demek çin astrolojisinde..
"ALEM HEPİMİZE YETER, BİR LOTUS MU FAZLA GELDİ?.."

VE YİNE DİYORUM: "İLLAKİ İNSAN OLMAK"..


Cevapla

“Araştırma Genel Konular” sayfasına dön