İLLERİMİZ

Kategoriler Dışındaki Genel Konularla İlgili Araştırma Yazıları.
Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Pzr 16 Tem, 10:37

Siirt

GENEL KONUM

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 41° 57'' doğu boylamı ve 37° -55'' kuzey enlemi üzerinde yer alan Siirt doğudan Şırnak ve Van, kuzeyden Batman ve Bitlis, batıdan Batman, güneyden Mardin ve Şırnak İlleri ile çevrilidir. İl topraklarının büyük bölümü dağlarla kaplıdır. Kuzeyde Muş Güneyi Dağları, doğuda Siirt Doğusu Dağları İl’in doğal sınırlarını oluşturan sıra dağlardır. 1990 yılında değişen sınırlardan sonra Siirt İli ’nin yüzölçümü 6.186 Km²’ye inmiş Km² ’ ye ise 42 kişi düşmüştür. 1997 yılı nüfus sayımına göre 263.258 kişilik nüfusuyla Türkiye toplam nüfusunun %4’ünü barındırmaktadır.


Siirt ili''nin 1985 yılı il nüfusu 524.741 kişi iken 1990 yılında Batman ve Şırnak ilçelerinin il olmasıyla ilçe sayısında bir azalma olmuş ve ilçe sayısı merkez ilçe dahil olmak üzere 11'' den 7''ye düşmüş, nüfus ise 263.258 kişiye inmiştir. 1998''de Siirt''te Km²''ye 42 kişi düşerken, ülke ortalaması Km²''ye 78 kişidir. Siirt, doğurganlık oranı yüksek olan bir ildir. Bu nedenle il nüfusunun gelişimi ülke genelinin üzerinde olmuştur. Son yapılan nüfus sayımı na göre nüfusun %60''ı şehirlerde, %40''ı kırsal alanda yaşamaktadır.

Siirt, dört mevsimin en güzel şekliyle yaşandığı iklimi, her türlü sebze ve meyvenin yetiştiği bereketli toprakları, el emeği göz nurunun ürünü olan battaniye ve kilimleri, şifa kaynağı Pervari Balı, iri taneli fıstığı, kendine has lezzeti olan Zivzik Narı, doğal güzellikleri, tarihi eserleri, bağrında barındırdığı evliyaları ile görülmeye değer bir yerdir.

Kaplıcalar, türbeler, tarihi cami, kale ve köprüler Siirt'in tarihi ve turistik değerleri arasında oldukça önemli bir yere sahiptir.

İLÇELER:

Siirt ilinin ilçeleri; Aydınlar, Baykan, Eruh, Kurtalan, Pervari ve Şirvan'dır.

İl Trafik No: 56


Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...


Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Sal 18 Tem, 11:04

Zonguldak


Zonguldak antik dönemde Bithynia ve Paphlagonia sınırlarının kesiştiği noktada bulunmaktaydı. Bölgede,Hitit,İskit,Mariandin,Frig,Megara,M,let, Boietya,Kimmer,asur Pers,Makedon,Roma,Bizans,Ceneviz ve Türk kavimlerinin izlerini görmek mümkündür.Özellikle Kdz.Ereğli(Herakeia Pontica) ve Filyos''ta (Tieon) kurulan ticari iskelelere bağlı olarak gelişen yerleşim birimlerinin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.Ereğli kalesi tarihi surlar, su sarnıçları,Heracles sarayı,Crispos anıt mezar, Çeştepe,fener kulesi,Bizans kilisesi,Filyos antik limanı,Filyos kalesi,açık hava tiyatrosu,kemerleri bunlardan bazılarıdır. Filyos Kalesi 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet''in Amasrayı almasıyla birlikte yörede Türk egemenliği pekişmiştir.1829 yılında taşkömürünün bulunmasıyla farklı bir önem kazanan bölgede 1848''de ilk kömür ocakları kurulmuş;19.yy. sonunan doğru ingiliz,fransız,belçika,rus şirketleri taşkömürü üretimi yapmak üzere yöreye gelmişleridir.Yöredeki şirketlerin haklarını korumak ve üretimi artırmak bahanesiyle fransız askerleri önce Zonguldak''ı ardından Ereğli''yi işgal etmiş(1919);ancak Zonguldak ve çevresinde oluşturulan Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerine bağlı milis güçlerinin karşı koymasıyla 18.06.1920''de Ereğli''den 21.06.1920''de ise Zonguldaktan çekilmek zorunda kalmışlardır.Zonguldak,1 Nisan 1924 tarihinde, Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olma ünvanını kazanmıştır.

Zengin tarihi bir geçmişi olan göz alabildiğince yeşili, bin yıllık mağaraları, doğal ve tarihi güzellikleriyle Zonguldak görülmeye değer bir ildir.

İLÇELER:

Zonguldak ilinin ilçeleri; Alaplı, Çaycuma, Devrek, Ereğli ve Gökçebey' dir.
Nüfus: 615.599 (2000)

İl Trafik No: 67
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Armagedon

Okunmamış mesaj gönderen Armagedon » Sal 18 Tem, 11:10

gezmediğim gitmediğim tek il zonguldak araştırman için teşekkürler mea..

Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Prş 20 Tem, 21:18

Konya

Konya''da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (Tarih öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik - KaIkolitik - Erken Bronz Çağ kültürlerini görürüz.

Bu çağın iskan yeri olan höyükler, Konya il sınırları içindedir. (Çeşmelisebil''in ortasında da bir adet höyük vardır.) Neolitik Devre (MÖ. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük''teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır.

Bugün Konya''nın bir semtinin içinde kalan Karahöyük''te Hitit iskanı görülmektedir. Senelerdir sürdürülen arkeolojik kazılar bu çağı anlatan buluntular vermektedir.

Anadolu''da Hitit egemenliğine son veren Friygler Trakya''dan Anadolu''ya göç etmiş kavimlerdir. Alaaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma''dan elde edilen buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frygyalılardan sonra Konya (KAVANİA) Lidyalılar ve İskender''in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu''da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. (MÖ 25) Antalya''dan Anadolu''ya çıkan Hıristiyan azizlerden St. Paul Antiochia (Yalvac''a) sonra İkonium''a (Konya''ya) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve Laodica (Ladik; Halıcı) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir.

İslamiyetin Anadolu''da yayılması ile Bizans''a (Yani İstanbul''a) Arap akınları başlamıştır. Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.

1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı''ndan sonra Anadolu''nun büyük bir kısmı ile beraber Konya''da Selçuklular tarafından Bizanslıların elinden alınmıştır.

Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah 1076 tarihinde Konya yı başşehir yapmıştır.1080 tarihinde başkent İznik''e nakledilmiştir. Kılıç Aslan I. 1097 tarihinde başşehri Konya''ya taşımıştır. Konya 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur.

Konya 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilmiştir. Karamanoğulları devletinin egemenliğine geçmiştir. Osmanlı Padişahlarından Murat II. 1442 tarihinde de Karamanoğulları hakimiyetine son vermiştir.

Konya Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya''da konaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman İran, Murat IV ise Bağdat seferi sırasında Konya''da kalmışlardır.

Cumhuriyet Devrinde hızla büyüyen ve gelişen Konya, tarihi eserleri ile bugün açık hava müzesi görünümünde bir şehirdir.

Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almıştır. Tarihi İpek Yolu'nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur.

Konya ilinin ilçeleri; Karatay, Meram, Selçuklu, Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadım, Kulu, Sarayönü, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhöyük ve Yunak'tır.

Nüfus: 2.192.166 (2000)

İl Trafik No: 42
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Çrş 02 Ağu, 08:48

İzmir

İzmir ( Smyrna-Samornia ) M.Ö 3000 yıllarında Lelegler tarafından, bugünkü Bayraklı yakınında bulunan Tepekule mevkiinde kurulmuştur. İzmir sözcüğü daha ziyade bir Amazon Kraliçesine atfedilmektedir. M.Ö 2000-1200 yılları arasında yaşamış olan Hitit Krallığı''nın tesiri altında kalan İzmir, Hitit Devleti''nin M.Ö 1200 yılında Frig akınlarıyla yıkılması sonucu M.Ö XI. Yüzyılda Yunanistan''dan Batı Anadolu kıyılarına göç eden Aiollar, daha sonra da İonlar tarafından işgal edilmiştir.

İzmir en parlak dönemini İonlar zamanında yaşamıştır. M.Ö 600 yılında Lidya Kralı Alyattase tarafından işgal edilen İzmir, M.Ö 546 yılında Persler''in, M.Ö 334 yılından sonra da Büyük İskender ve kumandanlarının idaresi altına girmiştir. M.Ö 302''de Trakya''dan gelerek Büyük İskender''in kumandalarından Antigones''i yenen Lizimaktos''un, daha sonra da Seleıkoslar''ın hakimiyetine giren İzmir, kısa bir müddet de Bergama Krallığı idaresinde kalmış,

M.Ö 133 yılında kesin olarak Romalılar''ın eline geçmiştir M.Ö 88 yılında Pontus Kralı Mihridades ele geçirmiştir. Roma İmparatorluğu''nun ikiye ayrılması ile Bizanslılar''ın bir eyalet merkezi olan İzmir, M.S 440 yıllarında Hun Hükümdarı Atilla''nın istilasına uğramıştır. M.S 695 yılından itibaren iki defa Araplar''ın akınına maruz kalmış, sonra yine Bizanslılar''ın eline geçmiştir. 1081 yılında İzmir şehri Selcuklular tarafından fethedilmiştir. 1097 yılında Haçlılar''ın Anadolu''da ilerlemesinden istifade eden Bizanslılar, İzmir de dahil olmak üzere Ege''de Türkler''in elinde bulunan tüm yerleri işgal ettiler.

1320 yılında Aydınoğulları Beyliği''nin hükümdarı Mehmet Bey tarafından geri alınıp, oğlu Umur Bey''e verilen İzmir''in Liman Kalesi, Haçlı kuvvetlerince 28 Ekim 1334''de tekrar işgal edildi. 1402 yılına kadar Türkler Kadifekale''ye, Haçlılar da Liman Kalesi''ne hakim kaldılar. Liman Kalesi 1402 yılında Timur tarafından zapt ve tahrip edilerek, Aydınoğulları Beyliği''ne iade edildi. Bundan sonra İzmir tarihinde 1426 yılına kadar Aydınoğlu Cüneyt Bey rol oynamıştır.

1426 yılından itibaren Osmanlı Devleti idaresine giren İzmir, 500 yıla yakın bir süre Osmanlı idaresinde kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu''nun yükselme devrinde çevresinin merkezi olma özelliğini daima koruyarak, ekonomik ve sosyal hayatın lokomotifi olmuştur.

15 Mayıs 1919''da Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmir, üç yıldan fazla işgal altında kaldıktan sonra Ulusal Kurtuluş Savaşı''yla 9 Eylül 1922''de Yunan işgalinden kurtarılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da İl statüsüne kavuşturulmuştur.

Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir'in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu.

Türkçe'de ''Güzel İzmir'' olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul'dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir Uluslararası Sanat Festivali ve Uluslararası Fuarı ile de önemli bir yer tutar.

İLÇELER

İzmir ilinin ilçeleri; Balçova, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Konak, Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlıbahçe, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve Urla'dır.

Nüfus : 3,370,866 (2000)

İl Trafik No : 35
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...


Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Cum 11 Ağu, 10:47

Muş

ADI NEREDEN GELİYOR
Urartular''ın ünlü hükümdarı muşet tarafından kurulan kente Urartular haşmetli krallarının adını vermişlerdi. bu kent nice yüzyıllar boyu hep bu adla anılmıştır. Son zamanla halkın dilinde bazı değişikliklere uğramış, en sonra Türklerin di.linde Muş şeklini almıştır. bu kent ve merkezini oluşturduğu il bugün aynı adla anılmakatdır.

MUŞ''UN TARİHÇESİ
IV. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Muş adının Süryani dilinde suyu bol anlamına gelen "Muşa" veya şehri kuran "Muşet" kelimelerinden geldiğini söylenmektedir. Araplar ise şehre "Tarun" adını takmışlardır. Arap (641). Bizans (966) Selçukluk (XI. Yüzyıl). Moğol (1260) Akkoyunlu Karakoyunlu ve Safevi dönemlerinden sonra 1515 yılında Yavuz Selim tarafından Osmanlı ülkesine katılmıştır. Osmanlı döneminde Van Beylerbeyliğine bağlı, 1879 yılında ise Bitlis eyaletine bağlı bir sancak merkezi olmuştur. 18 Şubat 1916 - 1 Mayıs 1917 tarihleri arasında Rus işgalinde kalan şehir ile birlikte tarihi eserler Ruslar ve Ermeniler tarafından yakılıp yıkılmış. 23 Nisan 1920 tarihinde ilk Milletlisi''ne seçilen Muş milletvekilleri .... Hacı Ahmet, Hacı İlyas Sami, Osman Kadri. Kasım ve Rıza Beydir. 1923 yılında il (1926-1929) arası iline bağlı ilçe) olmuştur. Şehre demiryolu 1955 yılında gelmiştir. 1964 yılında demiryolu Tatvan''a bağlandı.

Doğal, tarihi ve kültürel değerler bakımından büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Muş, Doğu Anadolu'nun Yukarı Murat-Van bölümünde, Çar Deresi ve Korni Deresi arasındaki ovaya kurulmuştur.

Urartulardan başlayan köklü kültür tarihi, ilin hiç şüphesiz en önemli turizm kaynağıdır. Kış ve doğa sporları bakımından büyük bir potansiyele sahip Muş ilinde henüz bu yönde yeterli turizm yapılanması bulunmamakla beraber, çalışmalar sürdürülmektedir.

İLÇELER:

Muş ilinin ilçeleri;Bulanık ,Hasköy ,Korkut ,Malazgirt ve Varto'dur.

Nüfus: 453.654 (2000)

İl Trafik No: 49
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Pzr 24 Eyl, 09:15

Isparta

Isparta''nın ilkçağlardaki tarihi, öncelikle Pisidia bölgesinin genel tarihi akışı içinde ele alınmalıdır. Gerçekte, Isparta ve çevresinde Hititlere ait bazı eserlerin ele geçirilmiş oluşu, bu bölgedeki Hitit hakimiyetine işaret ederse de, Isparta''nın bu devirlerdeki şehir tarihini, tam anlamıyla açıklığa kavuşturmak mümkün değildir.

Tarihi dönemlerde Hitit egemenliği altındaki bu bölgeye daha sonra İyonlar ve Lidyalılar hakim olmuşlardır. M.Ö. 546 tarihinde Perslerin, Lidya Devletini yenmesi ve Anadolu''ya hakim olmaları ile Isparta, Perslerin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmıştır.

Büyük İskender, M.Ö.333 yılında Lidya''yı alarak tarihi Asya seferine başladı. Önce Sagalassusu alan İskender, daha sonra Dinara geçerek Pisidia''nın tamamını ülkesine bağlamış oldu.

Pisidia, İskender İmparatorluğunun parçalanması ile Seleukos''ların hissesine düştü. Daha sonra da Bergama Krallığına bağlandı. Bu Krallığın M.Ö.II.yy;da yıkılmasını izleyen günlerde, Romalılar Anadolu''yu ele geçirmiş oldular.

Ağlasun;un eski önemini kaybetmesinden sonra Isparta, Pisidia Piskoposluğunun (Daha sonra Rum Metropolitliğinin) Merkezi haline geldi.

Roma yönetiminin ikiye ayrılması üzerine Isparta ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanmış oldu.

TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ISPARTA

Yörenin yerleşme tarihi paleolitik dönemle başlamaktadır. 1944 yılında Şevket Aziz Kansu döneminde yapılan incelemeler sonucunda, Bozanönü Ovasının ortasında bulunan Kapıini Mağarası, üst paleolitik eserleri vermektedir. Keçiborlu;nun Gümüşgün (Baladız) yakınlarında Prof. Louis;in yaptığı kazılarda, Mezolitik çağına ait Mikrolit adı verilen çakmak taşlarına rastlanmıştır.

Tarih öncesi çağın üçüncü dönemi, neolotik devri olmuştur. Bu devire ait Yeniköy (Ş.Karaağaç) Höyüğündeki buluntular bunu doğrulamaktadır. Toprak Tol Höyüğü ve Köşktepede rastlanan küp mezarlar ile ele geçen başka buluntular, Ispartadaki yerleşimin Kalkolotik dönemde de var olduğunu göstermektedir. Kalkolotik dönem sonrası Tunç Kültürleri, Pisidia ovasında oldukça yaygın bir biçimde gözlenebilir.

Burada;
Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Ören yerini gezmeden,

Kovada Milli Parkı ve göllerin kıyısında piknik yapıp fotoğraf çekmeden,

Eğirdir ilçesinde göle nazır bir Sazan (çapak) dolması yenmeden,

Isparta'dan gülyağı ve halı almadan,

1-3 Haziran tarihleri arasında yapılan Uluslararası Gül, Halı, Kültür ve Turizm Festivali'ni görmeden,

Davraz Dağında kayak, Eğirdir'de yamaç paraşütü, Çandır'da kanyoning yapmadan...

Dönmeyin

Isparta ilinin ilçeleri; Aksu, Atabey, Eğirdir, Gelendost, Gönen, Keçiborlu, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç, Uluborlu,Yalvaç ve Yenişarbademli'dir.

Nüfus: 513.681 (2000)
İl Trafik No: 32
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Kullanıcı avatarı
onurxt
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 3446
Yaş: 45
Kayıt: Pzr 30 Eki, 23:42

Okunmamış mesaj gönderen onurxt » Cmt 28 Eki, 21:44

Adıyaman.

ADIYAMAN GENEL BİLGİLER;
Yüzölçümü: 7.614 km²
Nüfus: 513.131 (1990)
İl Trafik No: 02

Adıyaman, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin batısında yer alan, tarih sahnesindeki yeri ilk insanlara dek uzanan, pek çok değişik kültüre merkezlik etmiş olan bir kültür ve turizm kentidir. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Adıyaman toprakları üzerinde, insanlık tarihinin bütün evrelerine dair bulgular elde edilmiştir. Adıyaman, dünyanın 8. harikası olarak anılan Nemrut Dağı eserleri, Kommagene uygarlığının kalıntıları, dünyanın 4. büyük barajı olan Atatürk Barajı,Çamgazi barajı, kış kampı organizasyonu, dünya birinciliğine sahip halk oyunları ile öne çıkan bir kenttir. İLÇELER: Adıyaman (merkez), Besni, Çelikhan, Gerger, Gölbaşı, Kâhta, Samsat, Sincik, Tut. Besni: Adıyaman'ın batı kesiminde yer alan Besni en eski yerleşim yerlerinden biridir. Önemli tarihi kalıntıları arasında Besni ilçesine 15 km. uzaklıktaki Sofraz Tümülüsü, 33 km uzaklıktaki Sesönk (Dikilitaş) sayılabilir. Besni İlçesinin 6 km. kuzeydoğusunda yeralan Besni İçmesinin suyu böbrek taşlarına, kronik kabızlık, bağırsak ve mide iltihaplarında faydalıdır. Çelikhan: Adıyaman'ın kuzeyinde yeralan ilçenin Korucak köyünde bulunan içme suyu birçok hastalığa deva olup, şifalı bir su olarak her yıl birçok kişi gelmektedir. Gerger: Adıyaman'ın 100 km kuzeydoğusunda yeralan Gerger ilçesi, İ.Ö. II. yüzyılda Kommageneliler'in atası olan Arsames tarafından kurulan Gerger Kalesi ile anılmaktadır. Kahta: İlin 34 km. doğusunda yer alan doğu ve güneydoğu sınırları boyunca Fırat nehri uzanır. İlin en büyük ilçesi olan Kahta, Nemrut Dağı Tümülüsü ve Tanrı heykelleri ile yaratıcısı Kommagene Uygarlığı eserlerinin büyük bölümünü ilçe sınırlarında barındırır. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen Nemrut Dağı'na gelenlerin durak ve konaklama noktasıdır. Samsat: Üç tarafı Atatürk Barajı gölü sularıyla çevrili bir yarım ada şeklindeki Samsat Adıyaman'a 47 km uzaklıktadır. Yapılan arkeoloji araştırma ve kazılarda eski Samsat ve civarında tarihi saraylar, Su kemerleri, Kaleler ve kıymetli eşyalar bulunmuştur.

Kaynak: www.adiyamanlilar.com
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Asra andolsun;
2. Gerçekten insan, ziyandadır.
3. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (ASR SURESİ)

Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Kırıkkale

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Sal 20 Mar, 21:38

Kırıkkale

İlin Adı : Kırıkkale''nin adının, şehrin 3 km. Kuzeyindeki Kırıkköyü ile kendin merkezindeki Kaletepe''nin kısaltılarak birleştirilmesinden ortaya çıktığı söylenir. Bu ismin halk tarafından9 yakıştırıldığı kanaatı yaygın olmakla beraber bölgenin ismi Osmanlı arşiv belgelerinde, şimdiki haliyle Kırıkkal''a biçiminde geçmektedir.

XVI. ve XVII. Yüzyıllarda, doğudan gelen çeşitli Türk aşiret ve cemaatlerinin Anadolu''da - bilhassa Orta Anadolu''da- iskan edildikleri bilinmektedir. Bunlardan "Oğuz, Oğuzhan" adı verilen büyük bir oymağın Ankara yakınlarında, o zamanki söyleyişiyle "Kırıkkal''a " ya yerleştirildikleri belgelerde ifade edilmektedir.

Yörükan taifesinden olduğu zikredilen Oğuz Oymağı, Anadolu''yu Türkleştirerek ve İslamlaştırarak, Türk vatanı haline getiren, aynı zamanda "Türkmen adıyla da bilinen büyük bir aşirettir. Bu durumda bölgenin adının en az 400 yıllık bir tarihe sahip olduğunu kabul etmek gerekir.



Türklerden Önce : Yörenin çok eski bir tarihi geçmişi mevcuttur. Bugün Kırıkkale il sınırları içinde kalan bazı tarihi kalıntılar, ören yerleri ve höyüklerin varlığı ile bazı araştırma ve incelemelerde M.Ö. yıllara ait arkeolojik buluntulara rastlanması, Kırıkkale''nin coğrafi alanının ne kadar eski bir yerleşim sahası olduğunu gösterir.

Keskin''e bağlı Ceritkale köyü yakınlarında kaya kabartmaları ve mağaradaki resimler; Göçbeyli ve Efendi köylerindeki höyüklerde ele geçen buluntular;yörenin, Hititlerin önemli yerleşim merkezig olduğunu göstermektedir. Yine Kırıkköy ile Kaletepe;Sulakyurt ve Delice İlçelerinin değişik yerlerinde Bizans ve daha eski dönemlerden kaldığı bilinen arkeolojik eserlere rastlanması da bu düşünceyi doğrulamaktadır.

Ayrıca 1991 yılında bir Japon arkeoloji heyetinin Kırıkkale-Keskin bölgesinde yürüttükleri yüzey araştırmalarında, bölgede toplam 24 höyük ve 5 düz yerleşim yeri tespit edilmiştir. Düz yerleşim yerlerinden toplanan çanak-çömlek parçalarının çoğunun Roma ve Bizans çağına ait olduğu tesbit edilmiştir. Höyüklerden toplanan çanak-çömlek parçalarının da Eski, Orta, Geç Tunç ve demir Çağlarına ait olduğu anlaşılmıştır.

Bu yöre milattan önceki dtönemlerden Hititklerden başka, Frigler, Etiler, Lidyalılar, Sümerler ve Galatlar gibi devlet ve toplumların idare altında kalmıştır.

Türklerden Sonra : Malazgirt Zaferinin 1071''de kazanılmasından sonra Anadolu''nun kapıları Türklere açılmış, buralar hızlı bir şekilde Türk-İslam diyari haline getirilmiştir. İşte o dönemlerde Kırıkkale ili dahilinde bulunan bazı yerlerinde ilk fethedilen İslam beldelerinden olduğu görülmektedir.

Türk ve İslam aleminin büyük mutasavvıfı ve evliyası Hoca Ahmet Yesevi''nin oğlu Haydar Sultan''da Anadolu''daki bu mücadelede de yer almıştır.

Bu mücadelenin, Kırıkale''nin en yüksek dağlarından biri olan Behrek Dağı eteklerinde ve civarında Konur Kasabası, Haydar Sultan ve Halil Dede köylerinin bulunduğu mahallerde yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Hatta Haydar Sultan''ın yaptığı savaşta, kafirlere esir düşerek, bugün aynı isimle anılan bu köydeki kuyuya hapsedildiği ve kabrinin de burada bulunduğu ve bu zatın Hoca Ahmet Yesevi''nin oğlu olduğu kaynaklarda geçmektedir.

Diğer taraftan, Balışeyh ilçesinin de o döinemlerde, yani Anadolu''da ilk kurulan Türk yerleşim alanlarından olduğu bilinmektedir. Buradaki taştan yapılmış eski cami ve türbe Selçuklular tarafından 1121 yılında inşa edilmiştir.

Aslında Kırıkkale bölgesi tarihini Ankara tarihiyle birlikte düşünmek, incelemek ve araştırmak uygun olur. Çünkü çok yakın olması nedeniyle buralar, eskiden beri Ankara''ya bağlı bir yöre olarak kalmıştır. Ankara''nın Türklerin eline ilk olarak 1073 yılında geçtiği dikkate alınırsa, Kırıkkale bölgesinin de- genel olarak- aynı yıllırda Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladığı kabul edilebilir. Bazı Haçlı seferleri sırasında buralar tekrar Bizanslıların eline geçmiş olmasına rağmen XII. Yüzyıldan itibaren Selçukluların hakimiyetine kesin olarak geçmiştir. Daha sonraki asırlarda Orta Asya''dan, Anadolu''ya göç eden Oğuz Türk boylarından pek çok aşiret ve cemaat Kırıkkale bölgesinde iskan edilerek, buralar bütünüyle Türk ve İslam diyarı haline getirilmiştir.

Cumhuriyet Döneminde Kırıkkale : Bilindiği gibi Kırıkkale temelleri 1925''lerde atılan bir Cumhuriyet şehrimizdir. 70 Yıllık gelişmesi, büyümesi ve bugüne taşınması MKEK ile olmuştur. Kırıkkale''nin kurulduğu arazi Kırıkköyü arazileriydi. Kırıkköyü 1925''ten önce 12 hanelik küçük bir köy idi. Kaletepe ise 3-4 km.ötede, aslında bilinen anlamda bir kale olmayıp boz toprakların oluşturduğu bakımsız ve ağaçsız bir tepeydi. 1960 yılından itibaren ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştır.





Kırıkkale şehrini ortaya çıkaran esas sebebin; 1921 yılında buralarda İmalatı Harbiye Fabrikası''nın kurulmasına karar verilmesi ve 1925 yılında top ve mühimmat fabrikalarının temellerinin atılmış olmasıdır. O tarihlerde Kırıkköyü''nün muhtarı olan Hüseyin Kahya ile Yahşihan köyü öğretmeni Hüseyin Avni Bey''in bu olaylarda yardımcı oldukları bilinmektedir.

1925 yılında Top ve Mühimmat Fabrikası''nın temellerinin atılması, Kırıkkale''nin şehirleşmesinin çekirdeğini oluşturur. Aynı kuruma bağlı fabrika sayısı arttıkça personel ve işçi sayısı da artar. Görülmemiş biçimde nüfus artışı görülür. Yeni gelen işçilerin konutları ve halka halka mahalleler çevreye yayılır. Demiryolu, fabrikalarla yerleşim bölgesi arasında sınır oluşturulur.

İlk aşamada, fabrikaların teknik ve idari personeli için yapılan sosyal tesisler ve az sayıda lojman da hemen tren istasyonu civarında yapılır. Fazla konut yoktur. Çünkü çalışanlar, yani işçiler askerdir ve kışlada kalırlar. Sonraları sivil işçilerin işe alınmasıyla konut bölgeleri genişlemiş burası kentin merkezi olmuş, İstasyon Mahallesi adını almıştır. Sanayi kesimine ait sosyal tesis ve işletmelerde aynı yerde genişleyerek Fabrikalar Mahallesi adını almıştır.

1931-1941 yılları dönemi Kırıkkale''nin gelişmesinde ikinci aşamayı oluşturur. Hizmete açılan fabrika sayısı hızla çoğalmış, buna bağlı olarak da işçi ihtiyacı artmıştır. Kırıkköyünden ve çevre köylerden akın akın işçiler gelmiştir. Bu dönem şehre rastgele bir yerleşmenin de başladığı dönemdir. Bu dönemde 6 mahalle daha oluşmuştur. Ovacık, Yenidoğan, Hüseyin Kahya, Tepebaşı, Gürler ve Kurtuluş Mahalleleri, Devlet daireleri ve okulların bir bölümünün kurulma ve açılması bu dönemdedir

1929''da Belediyelik, 1944 yılında da ilçe olan Kırıkkale, küçük bir kasaba görünümünü alır. Kentin bir sanayi şehri olarak öneminin artması ve artan nüfusun baskısıyla, Çallıöz, Güzeltepe ve Sanayi Mahalleri kurulmuştur.

1945 ve 1950''lerdeki nüfus artışı ve hızlı göç olayı ile sadece yakın çevredeki köylerden değil; Orta, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgesi illerinden hızlı bir nüfus akışı olmuş ve Kırıkkale büyümüş ve gelişmiştir. 1955''lerde konut alanları Samsun Karayolu üzerine, kuzeye doğru taşmış ve doğya da genişlemiştir. Karyaka ve Kızılırmak mahalleleri de bu dönemde oluşmuştur.

1960''lı yıllarda Kırıkköyü ve Yuva köyünü mahalleleri içine katan Kırıkkale, 1970''li yıllardan itibaren hızlı nüfus artışıyla birlikte mahallerini de artırmıştır. 1925''lerde 12 hanelik bir köyden 2001''de 25 mahalleli ve 205.208 nüfuslu bir yerleşim alanı ortaya çıkmıştır.

Kırıkkale ilinin ilçeleri; Bahşili, Balışeyh, Çelebi, Delice, Karakeçili, Keskin, Sulukyurt ve Yahşihan'dır.

Yapmadan Dönme
Yöreye özgü kilim ve heybe almadan,
M.K.E.K Silah Fabrikası Silah Müzesini gezmeden,
Karakeçili Uluslar Arası Kültür Şölenini (15-16-17 Eylülde) seyretmeden...
Dönmeyin.

Nüfus : 349.396 (1990)

İl Trafik No : 71
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Kullanıcı avatarı
pazzini
*Yılan*
*Yılan*
Mesajlar: 139
Yaş: 46
Kayıt: Çrş 27 Eyl, 18:22

Okunmamış mesaj gönderen pazzini » Çrş 21 Mar, 12:23

Bayburt'u unutmayın sakın : ))

Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Pzt 26 Mar, 20:32

BAYBURT

Bayburt Doğu Anadolu'yu Karadeniz'e bağlayan Erzurum-Trabzon tarihi İpek Yolu üzerindedir. Marco Polo ve Türk seyyah Evliya Çelebi bu yoldan geçmişlerdir. Çoruh nehrinin kıyısında bulunan şehrin tarihi M.Ö. 3000'lere kadar uzanır.

Eski çağlarda halcilerin yaşadığı sahada yer alan Bayburt'un bir müddet Roma İmparatorluğu hakimiyetine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı bilinmektedir. Bizans İmparatorluğu teşkilatına göre ülke, bugünkü eyaletlere benzer bir takım temalara ayrılmıştı. Bayburt Heldia temasına bağlıydı ve bu eyaleti meydana getiren yedi piskoposluğun dördüncüsünü meydana getiriyordu. İmparator Justinianus tarafından kalesinin tahkim ve tamir edildiği bilinen Bayburt, Arap fetihleri sırasında Bagrat sülalesinin hakimiyeti altında bulunmaktaydı.

Bayburt ve yöresi, Türklerini Anadolu'da ilk yerleştikleri bölgelerdendir. Tuğrul Bey'in Anadolu seferi (1054) sırasında Bayburt, Çoruh nehri ve Karadeniz dağlarına (Parhar) uzanan sahalara akınlarda bulunan Selçuklu kuvvetlerinin hücumlarına maruz kaldı ise de fethedilemedi. Kesin Türk hakimiyeti Malazgirt zaferinden sonra gerçekleşti. Şehir 1072'den 1202'ye kadar bazen Erzurum yöresinde hüküm süren Saltuklar'ın bazen de Danişmendiler'in hakimiyetinde kaldı. Bir ara Trabzon imparatoru I.Alexis Comnen'in kumandanı Theodore Gabras tarafından işgal edildiyse de, kısa süre sonra yeniden Danişmendli hakimiyetine girdi. (1098) Selçuklular 1202'de Saltuklu Devletine son verince Bayburt'u da ele geçirdiler.

Bayburt'un asıl gelişmesi, Süleyman Şah'ın kardeşi Erzurum Meliki Mugisuddin Tuğrul Şah ve oğlu Cihan Şah (1020-1230) döneminde oldu. Tuğrul Şah Bayburt kalesini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. I:Alaeddin Keykubad tarafından Moğollara karşı sınırlar kuvvetlendirilirken Bayburt da Erzurum ile birlikte Konya'ya bağlandı. 1243 Kösedağ savaşının ardından Moğolların Anadolu'yu istilası esnasında yapılan anlaşma gereği Baybırt Selçukluların kontrolünde kaldı. Bu durum 1291'de burada Giyaseddin Mesud tarafından para bastırılmasından anlaşılmaktadır.

İlhanlılar devrinde Tebriz-Trabzon yolu üzerinde bulunması sebebiyle daha da gelişen Bayburt, Ceneviz ve Venedik kervanlarının konakladığı bir yerdi. Moğolistan'a giderken buraya uğrayan Marko Polo şehirde zengin Gümüş madenlerinin bulunduğunu belirtir. Hatta İlhanlılar buradan yüklü bir vergi geliri temin ediyorlardı. Bu dönemde Darül Celal adı ile anılan ve iktisadi bakımdan canlılık kazanan şehir aynı zamanda bir kültür merkezi durumundaydı. Burada Mahmudiye ve Yakutiye medreseleri kurulmuş, Mevlevilik gelişme göstermiş, ayrıca ahilik teşkilatı da yayılmıştı.

Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra (1334) Bayburt, Eretnaoğulları'nın eline geçti. Zaman zaman Erzincan Beylerinin hücumlarına uğrayan şehir, bir ara Mutahharten'in idaresine girdi. Fakat çok geçmeden Kadı Burhaneddin zamanında Akkoyunlu beylerinden Kutlu Bey oğlu Ahmet Bey'in yardımı ile alındı ve Ahmet Bey'e ikta olarak verildi. Bir ara Karakoyunluların da eline geçen şehir sonra tekrar Akkoyunluların eline geçti ve uzun süre öyle kaldı.

Bayburt yöresi 1501'de bir ara Safeviler tarafından alındı. Bu dönemde Trabzon valisi olan Yavuz tarafından bun bölgeye akınlar yapıldı (1507). Yavuz tahta çıktıktan sonra da çıktığı İran seferinde bir kısım kuvvetlerini Bayburt üzerine gönderdi. Ekim 1514'te Bayburt Şah İsmail'in elinden alındı. Bundan sonra Bayburt Erzincan ile birlikte Trabzon Beyi Bıyıklı Mehmet Paşa'ya verildi ve Sancak merkezi ilan edildi.

Kanuni'nin İran seferi sırasında önemi daha da artan Bayburt kalesi 1541'de esaslı bir tamir gördü. 1553'te Şah Tahmasb'ın akınlarına şahit olunduysa da, bundan sonra XIX. Yüzyıla kadar önemli bir olay yaşanmadı. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı esnasında Rus birliklerinin işgaline uğradı. 1878 ve 1916'da Ruslar tarafından yeniden işgal edilen Bayburt bu işgaller sırasında önemli oranda tahrip edildi.

1927'ye kadar Erzurum'a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane'ye bağlandı. 21.06.1989 tarihinde 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuştu.

Yapmadan Dönme

- 20 Mayıs 5 Haziran tarihlerinde Kırkpınar köyünde Doktor yılanları görmeden,

- Temmuz ayının 3. Haftasında Türk Dünyasının Bilge kişisi Dede Korkut adına düzenlenen Şenliklerin heyecanını yaşamadan,

- (Aslan dağı) Vilayet Ormanı Paraşüt parkurunda paraşüt heyecanını yaşamadan,

- (Aslan dağı) Vilayet Ormanı ve parkını gezmeden,

- Bayburt’un yerel yemeklerini özellikle de Kefenli kebap, Gındırlama Köftesi (Bayburt Köftesi) Galacoş’ un damak zevkini tatmadan,

- Çoruh Nehri üzerinde bir yandan kano-rafting yaparken,diğer yandan vadi içerisinin gizemli doğa yapısını görmeden,

- Bayburt ‘lu ustaların sanatsal inceliklerini hediyelik bakır işlemelerde görmeden,

- İnsan zekasının taş üzerindeki güzelliklerini Bayburt taşında hissetmeden,

- Ağlayan kayalar efsanesini dinlemeden ve kanyonunu görmeden, DÖNMEYİN.

İLÇELER

Bayburt ilinin ilçeleri Aydıntepe ve Demirözü 'dür.

Nüfus: 97.358 (2000)

İl Trafik No: 69
Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Kullanıcı avatarı
akrepakrep
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 698
Yaş: 47
Kayıt: Pzt 19 Mar, 18:19

Okunmamış mesaj gönderen akrepakrep » Pzt 26 Mar, 20:35

arkadaşlar ben bayburtu çok merak ediyorum. aslında burayla ilgili ne haberlerde bişey duyudum ne de bi futbol takımı ile ilgili bişey. allahaşkına biri bana bayburtu analtsın.
KARDA İZLER BIRAKIYORUM...

Kullanıcı avatarı
Elan_Vital
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 1141
Yaş: 38
Kayıt: Pzt 09 Oca, 20:40

Okunmamış mesaj gönderen Elan_Vital » Pzt 26 Mar, 20:40

Sarsılmaz Benim Derinliğim: ama yüzen bilmeceler ve gülüşlerle parıldar...

Kullanıcı avatarı
akrepakrep
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 698
Yaş: 47
Kayıt: Pzt 19 Mar, 18:19

Okunmamış mesaj gönderen akrepakrep » Çrş 28 Mar, 10:45

TEŞEKKÜRLER mea_culpa .
KARDA İZLER BIRAKIYORUM...

Kullanıcı avatarı
onurxt
*SiyahAkrep*
*SiyahAkrep*
Mesajlar: 3446
Yaş: 45
Kayıt: Pzr 30 Eki, 23:42

Okunmamış mesaj gönderen onurxt » Çrş 28 Mar, 10:49

Verdiğin güzel bilgiler için teşekkürler mea.
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Asra andolsun;
2. Gerçekten insan, ziyandadır.
3. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (ASR SURESİ)


Cevapla

“Araştırma Genel Konular” sayfasına dön